Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2003 00:00
KAMU borçları, halen Türk ekonomisinin en önemli meselesidir. Kaba olarak, kamunun 70 milyar doları dış, 80 milyar doları iç olmak üzere 150 milyar dolar eşdeğerinde borcu var.Dolar, Euro'ya karşı değer kaybettiği için bu rakamı, 160 milyar dolar diye okuyabiliriz. Bu yıl, dış borçlara yaklaşık 6 milyar dolar, iç borçlara muhtemelen 12 milyar dolar reel faiz ödenecektir. Demek ki; kamunun toplam reel faz yükü, 2003 yılında 18 milyar dolar olacaktır. Şunu hemen belirteyim, yukarıda verdiğim rakamlar, hiçbir resmi raporda yer almaz. Niye yer almaz, hangi tarih itibarıyla doğru rakam nedir veya var olduğu farz olunan ‘‘tam doğru’’ rakam niçin yoktur, uzmanlar dışında kimsenin işine yaramayacak bir uzun bir tartışmadır. Buna kafayı takmayın.* * *Dış borç ile iç borcun çok önemli bir farkı vardır. Dış borç, bir ülkeyi ‘‘millet’’ olarak yabancılara karşı borçlu kılar. Buna karşılık iç borcun, ‘‘borçlusu’’ da, ‘‘alacaklısı’’ da aynı millettir. Yani iç borç ‘‘milli bir borç değil; milletin birbirine borcudur’’. Devam edelim: İç borcun borçlusu, milletin tümüdür. Ancak alacaklısı, milletin bir kısmıdır. Öncelikle, elinde devlet tahvili veya bonosu veya yatırım fonu veya repo belgesi olanlarla, son tahlilde bankada mevduatı bulunanlar, iç borcun ‘‘alacaklısı’’dır. Dinamik bir tahlilde, yurtiçinde menkul veya gayrimenkul serveti bulunan herkes, iç borcun alacaklısıdır. (Şimdilik bu son cümleyi unutun.)* * *‘‘Genel kabul görmüş iktisadi yanlışlara’’ göre, devletin bütçe açıklarını kapamak için, ‘‘iç borç’’ alması, gelecek nesillerin kazancını bugünden harcamaktır. Tabii böyle bir şey mantıken mümkün değildir. Gelecek nesiller, henüz gelecekteki gelirlerini kazanamadıklarına, diğer bir deyişle, önümüzdeki yılların milli geliri henüz yaratılmadığına göre, yaratılmayan bir değerin şimdiden tüketilmesi mümkün değildir. Siz hiç gelecek yıl yetişecek elmayı, bu yıldan yiyen insan gördünüz mü? Neyse.* * *Peki, kamunun iç borcu artarken, ekonomide ne olmaktadır? Olan şudur: Devlet bu yıl kazandığı paranın hepsini harcamayan vatandaşların, harcamadıkları gelirlerinin bir kısmına el koyup, gelirinden fazla harcamak isteyen vatandaşlara ‘‘transfer’’ etmektedir. Genellikle tasarruf sahipleri, hiç tasarruf etmeyenlerden daha fazla gelir ve servete sahiptir. Dolayısıyla, iç borcun arttığı yıllarda, ‘‘zenginlerden fakirlere’’ doğru bir para akımı olur. Eğer iç borçlarda artışın durdurulması ve hatta iç borç stokunun azaltılması cihetine gidilecekse, bu kez ‘‘fakirlerden zenginlere’’ doğru bir para akımı yaratmak gerekir. Gerçi iç borcun geri ödenmesinde, devletten alacaklı olanlardan da tahsilat yapılır. Ama net transfer ‘‘fakirlerden, tahvil bono sahiplerine-zenginlere’’ doğrudur. Kamu iç borçların, sadece Türkiye'de değil, hemen her ülkede, pratik olarak geri ödenmemesinin, yani borç stokunun artarak devam etmesinin ana sebebi budur. Eğer bir ülkede iç borçların reel faizi çok düşükse, mesela Amerika, Japonya ve Avrupa'da olduğu gibi yılda yüzde 2-3 arasındaysa ve o ülkelerin milli geliri bundan fazla artıyorsa, iç borçlara sonsuza kadar takla attırmanın, ne zorluğu ne de sakıncası vardır. (Bu konuya devam edeceğim.)Son Söz: İç borç, milli gelirin yeniden dağıtımı sorunudur.
button