Güncelleme Tarihi:
Adana Barosu’nca düzenlenen bir panele katılmak üzere Adana’ya gelen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, ihraç kararıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Darbe girişimi sonrası OHAL ilan edildiğini anımsatan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Bununla Türkiye’de yapılan darbe girişiminin faillerinin cezalandırılması ve darbe girişiminin kalıntılarının temizlenmesi amaçlanıyordu. Bu çerçevede çok sayıda KHK çıkarıldı. Bu KHK’ler darbe girişimi ve suçlularının çerçevesinin çok dışına çıktı" diye konuştu.
'BÜYÜK BİR YANLIŞ YAPILDI'
KHK’lerin anayasallığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygunluğu sorunu bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, şöyle devam etti:
"Darbe girişimiyle ilgisiz çok uygulama yapıldı. Bu uygulamalardan biri üniversitelere yönelik kıyım harekatı oldu. Bu da onlardan biridir. Türkiye’de sadece bilim yapan, uluslararası alanda bilim üzerine emek harcayan ve kendi alanlarından çok iddialı olan, bunlardan biri de benim, bu kişilerin bu şekilde, anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde bir yaptırım uygulanması kesinlikle kabul edilemez. Bunlar anayasal düzene aykırıdır. Büyük bir yanlış yapılmıştır. Umuyorum ki, bu yanlıştan yargı süreçleri beklenmeksizin hükümetin kendisinin vazgeçmesi, dönmesi, bu yanlışı görmesi ve Türkiye’yi daha fazla yanlışlar zincirinde krize sürüklenmekten alıkoyması."
’YANLIŞTAN DÖNMELERİNİ BEKLİYORUM’
İhraçla ilgili kendisine bir gerekçe sunulmadığını anlatan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, şunları kaydetti:
"İhraç edilmeyi beklemiyordum. Çünkü suçlu biri değilim. Ben ömrü darbelere karşı, cemaatlere karşı mücadeleyle geçen, bütün yazdıklarım, konuştuklarım hepsi hukuk ve hukuk devleti için oldu. Demokrasi, insan hakları için oldu. Adana’ya geliş nedenim de anayasadır. Türkiye’nin mutlu, barışçıl geleceği içindir. Benim hesap veremeyeceğim hiçbir mercii yoktur. Kesinlikle bu yanlıştır, büyük bir ayıptır. Bunu İbrahim Kaboğlu sorunu olarak yapmıyorum. Buna maruz kalan meslektaşlarımın hiç birisi bunu hak etmiyor. Bu uygulamaya karşı benim temennim öncelikle hükümetin yani bu kararnamenin altında imzası bulunan kişilerin yani Bakanlar Kurulu üyelerinin, kararname yoluyla görevden alınan kişilerin gerçekten suçlu olup olmadıklarını araştırmaları ve bu hatadan bir an önce dönmeleridir. Hukuki girişimde bulunmadan önce ben onlardan bekliyorum. Çünkü ben hiçbir şey yapmadım. Ben tamamen kendi görevini titizlikle yapan bir hukuk ve bilim insanıyım. Dolayısıyla bu yanlışı yapanlardan bu yanlıştan dönmelerini bekliyorum."