Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 1998 00:00
Ben bir MİT elemanıyım!Evet itiraf ediyorum, ben bir MİT elemanıyım. Bizim teşkilatımız çok ciddi ve gizli bir teşkilattır. Yaşamımın son 3 yılında hiçbir MİT toplantısını kaçırmadım. Ama MİT deyince aklınıza sakın devletin Milli İstihbarat Teşkilatı gelmesin. Devletin MİT'i bizimkinin yanında çelik çomak oynayan çoluk çocuk teşkilatı gibi kalır. Biz, aslında sadece devleti değil bütün Türkiye'yi yönetiriz. Bizimkinin adı Melun İhtiyarlar Teşkilatı'dır. Yani melunun (M)'si, ihtiyarın (İ)'si, teşkilatın (T)'si yanyana gelince MİT oluyor. Biz sadece Türkiye'yi değil, uluslararası ilişkilerimiz sayesinde dünyayı da yönetiriz. Çünkü, zenginler ve politikacılar artık kolay ölmüyorlar. Yedi düvelden güç ve kudret sahibi milyonlarca yaşlı üyemiz var.O günkü toplantımız, ünlü bir zengin ihtiyarın Boğaziçi'ndeki evindeydi. Yasak olduğundan bu üyemizin adını veremeyeceğim. Yalnız, evin bahçesinde bir at heykeli olduğunu ve hepinizin tanıdığı bu zenginin ağzını ibrik gibi yapıp heceleri uzataa uzataa köylü aksanıyla konuştuğunu söylemekle yetineceğim.98 yaşında profesörlükten emekli oturum başkanımız,‘‘Sayın arkadaşlar, oturumu otur otur oturaktan oturağa yol gider... Hanımlara deste deste gül gider diyerek açıyorum. Halk fırkasının marif nazırı Hüsamettin bana olan 72 guruş borcunu vermedi muhterem hakim bey!.. Bu kış, komonizm gelmez kar gelir. Adalar'dan bizlere bıngıl bıngıl yar gelir. Hay Allah, o tombalak kızın adı neydi?’’Çoğumuz görev aşkıyla bağırdık:‘‘Sibel Caan!..’’‘‘Evet, o Saime Canan dün gece yine bizim evdeydi. O siyah kutudan çıkıp geldi. Ben de yine başımı gübeğine yaslayıp uyudum. Şimdi gündem, dem dem ve güm güm!..’’diyerek tarihi konuşmalarından birini daha yaptı. Biz de coşkuyla kendisini alkışladık. Oturum başkanımız son 5 yıldır iyice bunamıştı. Bu nedenle de kendisine hayranlığımız iki kat artmıştı. Başkanın yardımcısı, gündemin birinci maddesini okudu.‘‘Yazdığı, Bir Dinozorun Anıları adlı kitapta yaşlılığın gizli sırlarını açıkladığı için üyemiz Mina Urgan'ın teşkilatımızdan atılmasını oylarınıza sunuyorum.’’Hepimiz öfkeyle,‘‘Atalıım!..’’diye bağırıştık. Ama kendine muhalefeti iş edinen 70'ini geçtiği halde hala adam olamayan yazar bir üyemiz ayağa fırladı.‘‘Mina Urgan, bizim tek kadın üyemizdir. Üstelik de cin gibi zeki bir kadındır. Bu globalleşme devrinde ejnebilere ayıp olur, atmayalım!..’’‘‘Kadın olması yetmiyormuş gibi, üstüne bir de zeki haa!.. İki kere atalım!’’diye tekrar bağırıştık. Bizim yazar, biraz daha direnmeye kalkınca eli ayağı tutanlarımız onu dövmeye kalktı. Nedense bu yazarı hep döverlerdi. Milletvekiliyken Meclis'te bile dövmüşlerdi.Bu sırada başkanımız pantolonunun düğmelerini çözmeye başladı. Demek ki çişi gelmişti. Yine halıya yapmaması için koluna girip koştura koştura tuvalete götürdüler.Gündemde değiştirilmesi gereken bazı kanun maddeleri ve yeni tasarılar vardı. Meclis'in yarısından fazlası yaşlarından ötürü doğal üyemiz olduğu için bu kanunları çıkarmak çocuk oyuncağıydı. Tasarılarımız şunlardı:Okullarda, sınıf geçme sistemi her iki yılda bir değiştirilecek. Böylece, gençlerin kafası biraz daha karıştırılacak.Yeni yapılacak binalardaki merdiven basamaklarının yükseklikleri 10 santimden fazla olmayacak.Mini etek ve göbeği açık tişört imal eden fabrikalara devlet desteği sağlanacak. Tanga mayo dikenlerden ise hiç vergi alınmayacak.Playboy kanalının günde 24 saat yayın yapması sağlanacak. Elele yürüyen ve tenhalarda öpüşen çiftleri karakola götüren polislere birer maaş ikramiye verdirilecek.Kadınlara sarkıntılık ve tecavüz eden ve de hırsızlık yapan 65 yaşın üstündeki suçlular için 'Bunaktır, ne yaptığını bilmez ve kusuruna bakılmaz' kanunu çıkartılacak.Hapşuran bir yaşlıya 'çok yaşa!' demeyenlerden para cezası kesilecek.Baş üyemiz, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi için kanun teklifleri hazırlanacak. Tekrar 'Kurtar bizi babaa!..' gezginci toplulukları kurulacak. Saçını boyayıp genç görünme suçunu işlediği için Ecevit desteklenmeyecek.Askerliğin 4 yıla çıkarılması için teklif verilecek. (Ortalıkta ne kadar genç herif dolanırsa o kadar iyidir)Kız ve erkek okulları, eski güzel günlerde olduğu gibi tekrar ayrılacak. Üniversite dahil beraberce okumaları yasaklanacak. Üniversite öğrenimi erkekler için 8 yıla çıkartılacak.Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Mustafa Sağyaşar gibi şarkıcılara her gün program yaptırmazsa, TRT müdürü atılacak.Hakkı Devrim, Çetin Altan, Doğan Hızlan, Metin Toker, İlhan Selçuk, Hasan Pulur, Turhan Selçuk, Bedri Koraman, Oğuz Aral gibi yazar ve çizerlere her ay zam yapılmazsa ve her yıl 6 ay izin verilmezse, çalıştıkları gazetelerin ilanları kesilecek.Biz bu tasarıları tartışırken tuvaletten dönen başkanımız,‘‘İdadi mektebinde okurken, Müderris Şemsettin Bey beni dövdü. Hem de evde bana tatlıyı az koyuyorlar. Torunuma 3 parça bana 2 parça şekerpare veriyorlar!..’’diye şikayet etti. Yaşıyorsa Şemsettin Bey'in cezalandırılması ve başkanımıza 4 parça şekerpare verilmesi için derhal karar aldık.*Toplantı salonundaki sandalyelerden 3'ü boştu. Demek ki bu ay da, üç telefat vermiştik. Yeri doldurulamayacak bu üyelerimizin anısına, dokunaklı konuşmalar yapıldı. Hepimizin gözleri yaşardı ama, üzüntüden mi yoksa, biz geriye kaldığımız için sevinçten mi bilinmez.Gidenlerin yerine alınacak yeni üyeler için sınavlar başladı. Adayların 10 tanesi 65 yaşını geçtikleri halde göbeksiz oldukları ve saçları dökülmediği için baştan elendiler. Çay içip pasta yeme sınavında üstlerine hiç dökmeden yiyip içen 6 tanesini de eledik. Ayakta pantolon giyme sınavında tek ayağını kaldırınca yere devrilmeyenler de gitti. Sözlü sınavdaki sorularımızı,‘‘İstanbul'u kim fethetti?’’‘‘Fatih Sultan Mehmet.’’‘‘Alaturka üç fasıl adı sayın.’’‘‘Rast, Nihavend, Mahur.’’‘‘En büyük memeli hanım kimdir?’’‘‘Sevda Demirel.’’diye yanlış cevaplayanları da eledik. Çünkü bu adaylarda sağırlık henüz başlamamıştı. Her söyleneni duyuyorlardı. Oysa, gerçek bir ihtiyar işine geleni duymalı, gelmeyeni duymamalıydı. Cevapların doğrusu şöyle olmalıydı;‘‘İstanbul'u kim fethetti?’’‘‘Evet efendim İstanbul'da oturuyorum.’’‘‘Alaturka üç fasıl adı sayın.’’‘‘Fasulye artık bana dokunuyor.’’‘‘En büyük memeli hanım kimdir?’’‘‘Sevda Demirel!..’’Sonunda sınavı 4 kişi kazandı. Ama bizim 3 üyeye ihtiyacımız vardı. Adayların dişlerine baktık. Birinin ağzında hiç takma diş yoktu ve dişleri hala sapasağlamdı. Herifi hemen sepetledik. O sırada, koltuğunda uyumakta olan başkanımız bir avaza yerinden fırladı.‘‘O tombalak hanımın adı neydi?’’‘‘Sibel Caan!..’’‘‘Sigaraları saklayın çocuklar, Müderris Şemsettin Bey arama-tarama yapıyor!..’’*Toplantımızın sonuna gelmiştik. Önümüze konan rakı ve mezelere hayal kurarak bakıp ağzımıza birer parça beyaz peynir attık ve birer yudum su içtik. Dilekler ve şikayetler bölümünde kabzımallıktan emekli 82 yaşındaki Cabbar Bey titreyerek ayağa kalktı:‘‘Sayın üyelerimüz, aha bu Refük üyemizden şikaatim var. Onun palavıralarına gandım. Dünyanın parasını sarf edüp Amarika'lardan Viyagra denen ilaçtan getürttüm. Ama heç bir faidasını görmedüm.’’dedi. Cabbar Bey, iki yıl önce felç geçirdiği için ağzının yarısıyla konuşabiliyordu. Viagra kahramınımız Refik Bey öfkeyle sordu:‘‘Ne yani, biz burada yalan mı söylüyoruz!.. Viagra'yı yuttuktan sonra kadınlarla şey yapamadın mı?’’‘‘Yaptıım.’’‘‘Hatta, iki üç kere beceremedin mi?’’‘‘Tam dört kerre!..’’‘‘Ee, şimdi niye şikayet ediyorsun?’’‘‘Ben zaten onu Viyagra'sız da yapıyordum. Viyagra'yı alıverünce üste fazla bir şey olmadı. Senin laflarına gandım, paracıklarım boşa gettü Refük Beey!..’’*İlk mayo defilesinde buluşmak üzere birbirimizle helalleşip ayrıldık. Yanımdan ıslık çalarak geçen bir delikanlıya bakarak öfkeyle söylendim:‘‘Memlekette terbiye kalmadı, bunların hepsi çoban olmuş!.. Ah aahh!.. Bizim zamanımızda adamın ense
button