Güncelleme Tarihi:
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin TBMM Grup toplantılarında partisine ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerine yanıt verdi.
Cumhuriyetin kuruluş yıl dönümünün cuma günü kutlanacağına işaret eden AK Parti'li çelik, “Sevinç ve gurur vesilesi olması gereken Cumhuriyet resepsiyonunun maalesef anamuhalefet partisinde bir depresyona yol açtığını” söyledi.
Çelik, şöyle konuştu:
“İlk defa Cumhuriyet resepsiyonu, adında cumhuriyet olan bir partide ne yazık ki depresyona yol açıyor. Bunu ibretle takip etmeye devam ediyoruz.
Dün siyasi parti gruplarının TBMM'de toplantıları vardı. Bu toplantılarda gerek anamuhalefet lideri tarafından, gerekse MHP lideri tarafından dile getirilen bazı hususlarla ilgili partimizin görüşlerini paylaşmak istiyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu, dün grubunda yaptığı konuşmada hükümetin Deniz Feneri dosyasına niçin sahip çıkmadığını soruyor. Ve bizi adeta defalarca da söyledikleri gibi Deniz Feneri'nde bazı şahısları kolladığımızı, koruduğumuzu, savsakladığımızı, ötelediğimizi bununla ilgilenmediğimizi iddia ediyorlar. Bu iddialar kesinlikle gerçek dışıdır. Bir bilgi notu da dağıtacağız.”
Bu konuda yapılan tüm girişim ve işlemlerle ilgili gazetecilere bilgi notu da dağıttıran Çelik, bütün yazışmaların yapıldığını dile getirerek, “bütün yazışmalar zamanında yapılmış olmasına rağmen anamuhalefet ve muhalefet sözcüleri maalesef bu deniz feneri sakızını çiğnemeye devam ediyorlar. Kendilerini dürüst olmaya davet ediyorum” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın, insanların yardım kuruluşlarına yaptıkları yardımlarla ilgili Kızılay'ın 2 Nisan 2010'da Kızılay Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmadan kesitler de veren Hüseyin Çelik, hayırseverlik adına, sosyal sorumluluk adına verilen paralar, birileri tarafından hiç ediliyorsa, suiistimal ediliyorsa bunun emanete ve namusa hıyanet olduğunu söyledi. Bunu kim yaparsa yapsın adaletin yakasına yapışması gerektiğini ifade eden Çelik, AK Parti olarak gocunacakları hiçbir şeyin söz konusu olmadığını dile getirdi.
Bu konuyla ilgili Kılıçdaroğlu'nun “iftira attığını” belirten Çelik, Almanya'da bir failin “Benim arkamda Başbakan var” sözlerini Kılıçdaroğlu'nun dillendirdiğini söyledi. Bu kişinin sözleriyle ilgili yargı sürecinin başladığını ve gerekli yanıtı defalarca verdikleri söyleyen Hüseyin Çelik, “Bu iftiralar, bu yalanlar tekzip edildi ve bununla ilgili yargı süreci başlatıldı” diye konuştu.
Bir İngiliz gazetesinin, Türkiye'de AK Parti'ye İran'dan para gönderildiği iddiasını ortaya attığını hatırlatan Çelik, “Biri, bir deli, bir edepsizce iftira ortaya atar ama benim ülkemin anamuhalefeti tekzip edilmesine rağmen, elde bir delil olmamasına rağmen buna yapışırsa, bunun doğruluğunu kabul ederse, bunu aleyhimizde bir itham olarak sürekli olarak itham ederse ben sadece teessüf ederim” dedi.
Kılıçdaroğlu'nun bir başka iddiada daha bulunduğunu, Başbakan Erdoğan'ın muhtelif zamanlarda yaptığı konuşmaları, “Sözünden döndü, sözünü tutmadı” diyerek gündeme taşıdığını anlatan Çelik, şöyle konuştu:
“Kılıçdaroğlu'nun bazı ifadelerini paylaşmak istiyorum. 'Sana omurgasız derler', 'Sen zaten omurgasız birisin'. Bir anamuhalefetin lideri bunu Başbakan'a söylüyor. 'Peygamber sevgisi sende bir günlük mü?', 'Kıvırmaya başlıyor', 'Sen kim oluyorsun?'. Cumhurbaşkanı'na 'kim oluyorsun' diyeceksin, Başbakan'a 'kim oluyorsun' diyeceksin. Bu nasıl bir üslup? Bu tam bir tam sokak jargonudur. Sayın Bahçeli biliyorsunuz, maalesef bunu çok sık kullanıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu da bunun prim yaptığını zannediyor. 'Sonra okurken yüzün kızarır mı, halka yalan söylemek mi, ellerine kimse su dökemez'. Bütün camiamızı kast ediyor. Bizi yalan söylemek ve yalancılıkla itham ediyor. 180 derecelik kıvırmadan söz ediyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bizim için kullandığı bu ifadeleri ben kendileri için kullanarak ağzımı kirletme niyetinde değilim. Siyaset nezaket ister, nezih üslup ister. Biz bu nezih üslubu bir tarafa bırakmayacağız.”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Demokrasi mücadelesi veren ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak çabası içinde olan bütün sivil toplum örgütleri, şahıslar, insanlar, AK Parti'nin tabii müttefikleridirler. Eğer Sayın Bahçeli'nin rahatsızlığı bu ise istediği kadar rahatsız olabilirler” dedi.
Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde “CHP'ye alternatiflerle gideceğiz” şeklinde ifade kullandığını iddia ettiğini anlatan Çelik, Başbakan Erdoğan'ın, “Hiç böyle bir ifade söz konusu değildir” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın, konuyla ilgili, 2007'de yaptığı konuşmayı okuyan Çelik, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, yine Erdoğan'ın bir konuşmasında, “Çiftçilere mazotu yüzde 50 ucuzlatalım” vaadinde bulunduğu iddiasını ortaya attığını anlattı.
Başbakan'ın yine bu konuda yaptığı açıklamayı okuyan Çelik, iktidara geldiklerinde petrolün varil fiyatı 24 dolar iken bugün rakamın 80 doların üzerinde olduğunu söyledi. İktidara geldiklerinde çiftçinin 6 kilo buğday satarak 1 litre mazot alırken, bugün 3.5 kilo buğday satarak 1 litre mazot alabildiğine işaret eden Çelik, “Sayın Başbakan'ı sözünde durmamakla suçlayanlar lütfen aynaya baksınlar, kendilerine baksınlar” dedi.
Çelik, “Gündeme getirdikleri Ofer ile görüşme, Rasmussen meselesi, dokunulmazlık meselesi, defalarca konuşulan ve cevap verilen meselelerdir ama CHP eski defterleri kurcalayarak, 'Müflis tüccar eski hesapları kurcalar' misali acaba buradan bize ekmek çıkar mı derdinde ama buradan size ekmek çıkmaz” dedi.
Kılıçdaroğlu'nun ayrıca Habur'da yaşanan gelişmeler konusunda da Başbakan Erdoğan'ın çelişkili ifadeler kullandığı iddiasında bulunduğunu da anımsatan Çelik, bu konuyla ilgili de elindeki dokümanlardan gazetecilere Erdoğan'ın sözlerini aktardı.
Başbakan Erdoğan'ın, olayın yaşandığı gün partisinin grup konuşmasında, “Bildiğiniz gibi 34 kişi sınırı geçti. 29 kişi ilgili yasalar çerçevesinde bırakıldı. Bunu son derece olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum” sözlerini aktaran Çelik, şöyle devam etti:
“Dağda ölüm makinesi olan, elinde silah dağa çıkmış olan insanların silahlarını bırakarak gelip Türk hükümetine teslim olmaları veya Mahmur kampındaki insanların Türkiye'ye dönmüş olmalarını Sayın Başbakan olumlu ve sevindirici bir gelişme olarak nitelendiriyor. Olayın bizatihi kendisini olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyor. Hepimizin istediği bu değil mi? Türkiye'de terörün bitmesi değil mi? Ama sonrasında olup bitenlerle ilgili Sayın Başbakan devam ediyor, 'Burada ben gerek dağdakilere, gerek Mahmur kampındakilere gerek Avrupa'dakilere çağrımı yineliyorum. Vakit yitirmeden ülkelerine dönmelerini tavsiye ediyorum: Bu güzel manzarayı siyasi şova dönüştürmek isteyenlere de lütfen dikkat sorumlu davranın diyorum' diyor Sayın Başbakan...
Bir gün sonra, yol boyu Diyarbakır'a giderken bu meselenin adeta bir ideolojik şova dönüştürülmesi, bir parti propagandası haline çevrilmesi, Sayın Başbakan'ı ve hepimizi rahatsız etti. Sayın Başbakan, Ağrı ve Erzurum'da yaptığı konuşmalarda tepkisini dile getirdi ve 'Süreci başa alırız' dedi. Burada tenakuz aslında söz konusu değil ama bu gelişmede bile anamuhalefet konuyu çarpıtmayı yeğliyor.”
“SENFONİ-KAKOFONİ”
Başbakan Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu'nun dünkü ifadesine göre “73 milyonun hakkının, hukukunun teminatı benim” dediğini ifade eden Çelik, bu ifadenin
orijinalinin böyle olmadığını belirterek, Erdoğan'ın, “Biz 73 milyonunemanetini üzerimizde taşıyoruz işte onun için 73 milyonun yaşam tarzının hakkının, hukukunun teminatı biziz diyoruz” dediğini aktardı.
“Biz ile ben arasında, CHP ile AK Parti arasındaki fark kadar fark olduğunu” söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
“Burada biz derken Sayın Başbakan devlet adına icra sorumluluğu üstlenmiş olan hükümeti kast ediyor. Sayın Başbakan, kendi şahsını hiçbir zaman hiçbir şeyin teminatı olarak ifade etmez.
Sonra güya ben, Sayın Başbakan'ı düzeltmişim. Sayın Kılıçdaroğlu kendi partisiyle bizim partiyi karıştırıyor. Bir partide çok farklı sesler olabilir. Bir orkestraya benzetebilirsiniz. Lider, orkestra şefidir. Farklı enstrümanlardan farklı sesler çıkar ama orkestra şefi becerikliyse kabiliyetliyse o farklı sesleri armoniye dönüştürür. Aksi takdirde CHP'deki gibi farklı sesler kakofoniye dönüşür. CHP'den kakofonik seslerin gelmesinin sebebi budur...
AK Parti'de farklı düşünceler elbette de olur. Sayın Başbakan bu orkestranın şefidir ve buradan kakofoni çıkmaz.”
Çelik, devlet adına icrayı yürüten hükümetin sadece kendisine oy verenlerin değil, oy vermeyenlerin de teminatı olduğunu, Başbakan'ın ise bunu ifade ettiğini anlatarak, “Onun için Sayın Kılıçdaroğlu kendi partisiyle bizi birbirine karıştırmasın. Evet, Sayın Kılıçdaroğlu şefliğe getirilmiştir ama o şef çubuğu var ya bir türlü Sayın Sav, o şef çubuğunu Sayın Kılıçdaroğlu'nun eline vermiyor. Problem buradadır. Bugünlerde yaşanan sıkıntı da buradadır” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının CHP'ye içtüzükle ilgili gönderdiği yazıya dikkati çeken Çelik, “Kendi iç mekanizmasını düzeltemeyen bir CHP'nin Türkiye'nin meselelerini çözmekten söz etmesinin son derece gülünç olduğunu” savundu.
MHP'YE YANIT
Konuşmasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin eleştirilerine de yanıt veren Çelik, Bahçeli'nin kendilerini, “Cumhuriyet düşmanlığına çanak tutmakla” suçladığını söyledi. Cumhuriyetin bir erdem rejimi olduğuna inanlardan olduklarını ifade eden Hüseyin Çelik, AK Parti programında Cumhuriyet ile ilgili yazılanları okudu.
Cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırmanın AK Parti'nin en büyük hedeflerinden biri olduğunu anlatan Çelik, yeryüzünde totaliter, sosyalist, teolojik, bürokratik ve demokratik olmak üzere 5 çeşit cumhuriyet bulunduğunu dile getirdi. AK Parti'nin, totaliter cumhuriyeti elinin tersiyle kenara ettiğini, sosyalist cumhuriyetten yana olmadıklarını, teolojik cumhuriyeti de kabul etmediklerini, AK Parti'nin Türkiye'nin bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçmesini arzu ettiğini ve çabasının da bu yönde olduğunu anlatan Çelik, “Dolayısıyla demokrasi mücadelesi veren ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak çabası içinde olan bütün, sivil toplum örgütleri, şahıslar insanlar, AK Parti'nin tabii müttefikleridirler. Eğer Bahçeli'nin rahatsızlığı bu ise istediği kadar rahatsız olabilirler” dedi.
İlkokuldan itibaren cumhuriyeti demokrasi diye anlattıklarını, ancak ikisinin aynı şey olmadığını bildiren Çelik, şöyle konuştu:
“Cumhuriyet ile demokrasi aynı şey değil. Bir ülkede cumhuriyet olabilir ama demokrasi hiç olmayabilir. Veya da cumhuriyet olmayabilir ama demokrasinin en ala biçimi olabilir. İngiltere krallıkla idare ediliyor. İspanya, İsveç, Danimarka, Hollanda bunlar hep krallıklardır ama orada demokrasi var. İki şeyi birbirine karıştırmayalım... Biz, Anayasamızda Cumhuriyetimizin vasıfları nasıl sıralandırmışız; demokratik laik, sosyal bir hukuk devletidir. Biz demokratik olan cumhuriyetten yana tavır koymuşsak bunu sözde değil özde yerine getirmemiz lazım. İsimle bu iş olmuyor. Hukukta bir kural vardır. İsim değiştirmekle gerçeği değiştiremezsiniz. Dünyası kararmış olan bir insanın adını Mesut veya Bahtiyar koyabilirsiniz ama bu onun mesut olması için yeterli değildir. Zenci hanımına istediğiniz kadar 'Gülbeyaz' deyin, o Gülbeyaz olmaz.”
Cumhuriyet'in hiçbir dönem AK Parti dönemindeki kadar güçlü olmadığını ifade eden Çelik, Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarının büyüdüğünü söyledi.
Küresel bir güç olan Türkiye'de kimsenin küçük tartışmalara girmemesi gerektiğini ifade eden Çelik, HAK-PAR'ın hafta sonu yapılan genel kuruluna partilerini temsilen iki kişinin gittiğini ve buna Bahçeli'nin tepki gösterdiğini anlattı.
“Bir partinin kurultayına katıldığınız zaman, orada yapılan konuşmalardan, olup bitenlerden siz sorumlu değilsiniz ve onları onayladığınız anlamına gelmez” diyen Hüseyin Çelik, “Davet edilen her partinin kongresine gidiyoruz. Oraya katılan arkadaşlarımızı alçaklıkla suçlayan Bahçeli ağzını çalkalasın” dedi.
Bahçeli'nin, Erdoğan için “Sicili parlak değil” dediğini ifade eden Çelik, siyasilerin sicil amirlerinin millet olduğuna işaret ederek, Bahçeli'nin partisini defalarca baraj altında bırakarak sınıfta kaldığını söyledi.
Kendilerine hakaret edenlere aynı üslup ile yanıt vermeyeceklerini kaydeden Çelik, “Ama kusura bakmasınlar, bizim devlet adamlığı sorumluluğumuz da birileri tarafından bizim zaafımız olarak algılanırsa yanlış yapmış olurlar” diye konuştu.
Çelik, gazetecilerin sorularını yanıtlarken de Kılıçdaroğlu'nun dün yaptığı konuşma için hukukçuların inceleme yaptıklarını ifade ederek, konuşmadan hakaret anlamına gelecek ifadeler çıkarsa hem Erdoğan'ın hem AK Parti'nin hukukunu yargıda arayacaklarını söyledi.