Güncelleme Tarihi:
Hürriyet'in en sıradışı karikatüristlerinden. Çünkü çok sakin bir yaşamı var.‘‘Tam bir ev erkeği’’ diyor, eşi. Mutfağa bir girdiğinde her çeşit balık yemeği yapabiliyor. Üstelik iflah olmaz bir doğa tutkunu. Tiyatro eğitimini yarıda bırakıp, biyoloji okumuş. Her an İkitelli'den kırlara doğru harekâta geçebilir! Silahları da, Vosvos'unun bagajından eksik etmediği çadırı, mangalı, şnorkeli ve paletleri...
Karadenizli bir babanın, Bulgar göçmeni bir annenin oğlu. Çocukluğu Sinop'ta geçti. Okulda öğretmenlerinin portrelerini yapan, Atatürk'ün atının terkisine ilgisiz insanlar çizen Bülent Çelik, hocalarından sürekli azar işitirmiş. Bugün aynı alışkanlığı evinde sürdürüyor. Kimi zaman eşinin ve çocuklarının karikatürlerini yaparken kimi zaman da televizyona takıyor. Artizler, politikacılar Bülent Çelik'in baş malzemesi...
Tiyatro okurken, biyolog olmaya karar vermişsiniz. Ancak sonunda hobinizi meslek edindiniz. Tesadüfler mi sizi karikatürist yaptı?
-Bizim kuşağımız genelde karikatür okullarından ya da dergilerden yetişti. Benim öyle bir okul devrim olmadı. Ankara Üniversitesi'nde tiyatro okurken, ilk çizdiğim karikatür bir matematik dergisine kapak olmuştu. Bir yandan okurken bir yandan karikatürü para kazanmak için yapıyordum. Ev arkadaşım da karikatür çizerdi. Birbirimize aylık dergiler çıkarırdık... Zamanla komedyen olma arzum yerini bilimadamı olma isteğine bıraktı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü'ne girdim. Ama karikatüre çok fazla emeğim vardı. Bu işten para kazanmaya başlamıştım. Sürdürmeye karar verdim.
Türkiye'deki Sendika Dergileri'nde karikatür tabu iken, siz bu tabuyu aştınız...
- 1980'li yıllarda karikatür görmek zordu. Çizimlerde bile bol bol yumruk kullanılırdı. Ben daha güler yüzlü karikatürler çizmek için kavga verdim. Behrengi'nin Küçük Kara Balığı'nı çizdim. Öyküler yazdım. Yani çizgiyi aştım.
Kara mizah sevmiyorum
Çarşaf Dergisi'nin vazgeçilmez karikatüristlerindendiniz.
-İlk gittiğimde birkaç eskiz bırakmıştım. Bir hafta sonra işe başladım. Ve beş yıl çalıştım. Çarşaf kapandıktan sonra Tempo dergisine geçtim. 1990'da Hürriyet'te işe başladım.
Bir karikatürist için gazetede çalışmanın avantajı ve dezavantajı neler?
-Hürriyet'te çalışıyor olmak eskiden beri her çalışan birey için bir avantajdır. Ama benim için daha avantajlı. Elime her an bir konu geliyor
Politikadan uzak duran bir karikatüristsiniz.
-Aslında çizdiğimiz her karikatürün içinde politika var. Ama ben politikaya karışmıyorum. Tavırlıyım. Siyasetçi tipi çizmek hoşuma gitmiyor. Kara mizah da yapmayı fazla sevmiyorum.
Türkiye'de şu anda bilgisayarda üç boyutlu karikatür çizen bir tek siz varsınız...
-Bu konuda iddialıyım. Rakiplerim Amerika'da ve Japonya'da diyorum. Bu işe yazı işleri müdürüm Cafer Bey (Yarkent) sayesinde atıldım. Birgün benden değişik bir şey yapmamı istedi. Ben de bilgisayarda illüstrasyon çizdim. O zamandan bu yana bilgisayarda çiziyorum.
Modemi ilk kullanan gazeteciler arasındasınız.
-Evde çalıştığım zaman kolaylık oluyor. Üç dört yıldan beri Modem ve İnternet kullanıyorum. Şu anda İnternet'i yaptığım işleri başkalarına gönderebilmek için kullanıyorum. Ama yakında bir Web sayfası açmak istiyorum. Dünyadaki diğer web sayfalarına benzemeyecek bir çalışma olacak bu.
Kendinizi beğenir misiniz?
-Karikatür çizerken çok heyecanlanıyorum. O an inanılmaz mutlu oluyorum. Ama bir sonraki gün o karikatürü hiç beğenmeyebilirim. Bakış açısı, değer yargıları öyle sürekli değişiyor ki...Mesela beş yıl önce çizdiğim karikatürlerin yüzde seksenini bugün beğenmiyorum.
Yarışmalara katıldınız mı?
-Bu işe bilinçli başladığım için yarışmalara katılmadım. Resim ve karikatürlerin birbirleriyle yarışabileceklerini düşünmüyorum.
Kimlerin karikatürlerine gülüyorsunuz?
-Yabancılardan Mordillo'ya gülerim, yerli krarikatüristlerden Metin Üstündağ'ı beğenirim. O bence karikatürün Nazım Hikmet'i. Oğuz Aral'ın Hürriyet'te başladığı kızını nasıl evlendirdiğini anlattığı yazıları çok beğenmiştim. Gani Müjde'nin yazılarını çok severim.
Bir süre doğru bildiğimiz yanlışlarla ilgili olarak hoş şeyler yapmıştınız.
-Aşağı yukarı iki yıl, hergün iki tane doğru bildiğimiz yanlışı bulmak için, karıştırmadığım ansiklopedi kalmadı.
Sırtımı yelletirdim
Siz karikatüristliğe Babıali'de başladınız. Bugün İkitelli'desiniz. İkisini karikatürist bakış açısından değerlendirdiğinizde neler gözünüze çarpıyor?
-Ben Cağaloğlu'ndayken sırtımı beş dakika yellemesi için ofisboya para verirdim. Şimdi klimalarımız var. Konfor muhteşem. Ama üretim ilişkileri tabii ki değişti. Gazetecilik ticarete daha çok yaklaştı.
Mesleğinizde zorlandığınız anlar oluyor mu?
-İlk karşılaştığım insanlar beni çok asık suratlı bulur. Ben de o zaman iş dışında mesai yapmadığımı söylüyorum. İlk zamanlar bu oyuna ben de katılıyordum. Sürekli sempatik olmaya gayret eder, insanları güldürmek için çaba harcardım. Şimdi kendim gibiyim. Aslında çok çıkıntısı olmayan bir insanım. Hatta çekingenimdir de. Eskiden arabamı yıkatmaya götürmeden önce ayıp olmasın diye kendim temizlerdim.
Bir konuyu ne kadar zamanda çiziyorsunuz?
-Havadayken espiriyi bulur, yere düşmeden çizerim. Türkiye'de en hızlı karikatür çizenlerden bir olduğuma eminim.
Sıkı kampçı ve dalgıç olduğunuz söyleniyor...
-Geçen hafta Gökçeada'da bir vatosla kanlı bir kovalamaca yaşadık. Hayvan yoruldu, kuma yattı. Tam zıpkını çekecekken bir çift yorgun gözle karşılaştım. Onu öldürmekten vazgeçtim. Belki anlar diye el sallayıp uzaklaştım. Su altı dünyasını çok seviyorum.
Vosvos sevginiz tüm gazeteye yayılmış.
-Dağa bayıra bu arabayla çıkmak çok rahat oluyor. Aynı zamanda kişilikli bir araba. Volkswagen Derneği'yle ilişkim var. Ben bunu araba tutkunluğu olarak görmüyorum. Bir sivil toplum örgütü oluşturma açısından keşke sadece Volkswagenliler değil, kartalcılar, Fordçular da böyle bir dernek oluştursalar da doğaya, sanata saygı diye, pankartlar açsalar. Türkiye'nin baskı gruplarına, sivil toplum örgütlerine ihtiyacı var.
Bu yüzden mi Beykoz, Cumhuriyet Halk Partisi'nde aktif görev aldınız?
-Kendime saygımı yitirmemek için girdim. Bir yıldır Beykoz CHP yönetim kurulu üyesiyim. Bunu bir sorumluluk olarak görüyorum. Ne yazık ki oy vererek hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Başımıza gelen idarecileri çok rahat eleştiriyoruz ama onların gelip bizi yönetmesine de izin veriyoruz. Bence kendi görüşümüze yakın bir partiye girip, somut çalışmalar yapmalıyız. Her insanın sivil toplum örgütlerine katılıp en azından kendisi için bir şeyler yapması gerekiyor. Sivil bilinç gelişirse ancak o zaman memleket kalkınır diye düşünüyorum.
Mutfakta deniz gözlüğü
Mutfakla aranız nasıl?
-Yemek yemekten çok yapmayı severim. Özel yöntemlerim var. Her yaptığım yemek birbirini tutmaz. Mesela bir tencere yemek yaptığımda arkamda bir yıkıntı bırakırım. Yaptığım işe bulaşmayı seviyorum. Doğa yürüyüşlerinde de herkes derenin içinden yürümeyi severim.
En güzel hangi yemeği yapıyorsunuz?
-Balık buğulamasının yirmi çeşitini de yapabilirim. Balıkla olan bağım babamdan. Babam Trabzonlu'ydu ve çok güzel balık yapardı.
Mutfakta olmazsa olmaz dediğiniz malzeme var mı?
-Evet, deniz gözlüğü. Soğan doğrarken ancak deniz gözlüğü taktığımda gözlerim yaşarmıyor.
Takıntılarınız, batıl inançlarınız var mıdır? Burçlara inanıyor musunuz?
-Burçlara çiziyorum ama asla inanmam.