Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2003 01:42
‘Hakemin bakiresi’ ve eleştiriler
24 Ekim tarihli gazetenizde Erman Toroğlu imzasıyla ‘‘Hakemin Bakiresi’’ adlı köşe yazısı yayımlandı. Bu yazı kadın ve erkek cinsi açısından, başlığı, içeriği, üslubu ile ayrımcı, onur kırıcı, aşağılayıcıdır.
Toroğlu, yazısında bekáreti, ‘‘kaybedildiği anda kişinin değerini azaltan’’ bir olgu olarak tanımlamıştır. Mecazi anlamda da olsa ‘‘hakemin bakiresi olmaz mı’’ şeklinde bir soru sorarak, bekáreti kaybetmenin ‘‘kişiyi bozduğu’’ için değerini de azalttığını ima etmiştir.
Yazar, yazısında, eleştirilerini ‘‘kadın bedeni’’ üzerine oturtmuştur. Hakemleri eleştirmek ve küçük düşürmek için onlara ‘‘hayat kadını’’ deme yolunu seçmiş, hem hakemleri, hem de hayat kadınlarını ‘‘kullanmak üzere alınıp satılabilen’’ metaya benzetmiştir.
Bekáret, Türkiye'de ve dünyada yüzyıllardır üzerinde tartışılan bir konudur. Kadın namusunu, eşittir bekáret olarak gören zihniyet çağdışıdır. Bu zihniyet nedeniyle her yıl milyonlarca kadın şiddet görmekte, aşağılanmakta, ‘‘namus’’ cinayetlerine kurban gitmektedir.
Kadınlar kendi bedenleri üzerindeki tasarruflardan kendileri sorumludur. Kişilerin namusunu, Toroğlu'nun ifadesine göre ne kadar ‘‘bozuk ya da sağlam olduğunu’’, bekáretleri ya da cinselliği yaşama tarzları belirlemez.
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün de dediği gibi ‘‘Gazetelerin köşeleri, köşe yazarlarının malı değildir’’.
Yazarların, yazılarını yazarken, bunların ne gibi sonuçlara yol açacağını düşünmeleri, eleştiri sınırlarını aşıp kişilere, kadın ve erkek cinsine hakaret etmemesi, aşağılamaması, ayrımcılık yapmaması gerekir. Köşe yazarları, köşelerinde ‘‘canları ne istiyorsa’’ yazmamalıdır. Hürriyet'in yayın ilkeleri de buna izin vermez. Toroğlu'nun uyarılmasını talep ediyoruz.
HÜRRİYET KADIN GRUBU
TEMSİLCİNİN NOTU: Bu eleştiri, altındaki imzadan da anlaşılacağı gibi Hürriyet'in kadın gazetecilerinden geliyor. Hürriyet'in kadın gazetecileri, periyodik olarak toplanıp, hem kadın çalışanların sorunlarına çözüm üretiyorlar, hem de Hürriyet'in yayınlarına kadınlar açısından bakarak farklı bir boyut yaratmaya, daha fazla kalite üretmeye çalışıyorlar. Erman Toroğlu, kadın gazetecilerin bu eleştirisine hak verdiğini söyledi ve şöyle dedi:
‘‘Hem yazdığım yazının, hem de Kadın Grubu'nun bakirelik hakkındaki düşüncelerinin sonuna kadar arkasındayım. Sizlere hak veriyorum. Ama siz benim yazımdaki ince espriyi anlayamamışsınız. Türkiye'de iki grup bakir kalmaya mecburdur. Bunlardan biri hakemler, diğeri hákimler.’’
Ancak şunu eklemek gerekir. Hürriyet'in yayın ilkeleri, ‘‘Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi veya ilişkisi, dini inançları, fiziki kusurları veya yaşı nedeniyle aşağılanamaz ve kınanamaz. Genel ahlak anlayışını sarsıcı yayın yapılamaz’’ diyor. Hürriyet yazarlarının da yazılarında bu ilkelere uymaları yine Hürriyet'in bir ilkesi.
Tartışılan pankart
REKTÖRLERİN Anıtkabir'e yürüyüşü esnasında bazı grupların açtığı ‘‘Asker göreve’’ başlıklı pankartlar demokratik ve özgür bir ülkede bizim yüzümüzü kızarttı. Gazetenizin olanları destekler gibi başlıklar atmasını kınıyorum. Geçmişi köklü, topluma mal olmuş bir gazete olan Hürriyet'ten daha duyarlı olmasını beklerdim.
Zehra GÜNER
zehraguner@yahoo.com
TEMSİLCİNİN NOTU: Konu yazı işleri toplantısında tartışılırken, ‘‘Binlerce üniversite öğretim üyesinin bu anlamlı yürüyüşünün’’ birkaç pankartın gölgesinde kalmaması gerektiği görüşü ön plana çıktı. Buna rağmen Hürriyet, ilk gün haberde ‘‘Bazı grupların darbe çağrısı yapan pankart açtığı’’nı duyurdu. Pankartlara gösterilen tepkiler de sonraki günlerde Hürriyet'te yer aldı. Yazarlar da köşelerinde pankartları eleştirdiler.
Fotoğraf şart mı?
3 Ekim Cuma günü ‘‘Vahşetin Yetimi’’ başlığıyla Adana'daki cinayetlere adı karışan bir çiftin, 2 yaşındaki çocuğunun fotoğrafını basmanızı anlayamadım. Hadi bastınız, niçin yüzünü mozaiklemiyorsunuz? Adana'daki cinayetle ilgili neredeyse her detay ortaya çıktı ve okuyucular bu konudaki meraklarını giderdiler. Çiftin 2 yaşındaki çocuğunun fotoğrafının basılması, haberde çok tali bir unsur değil mi? Gerek var mıydı? Y.O. için sorduğunuz soruyu, ben de bu çocuk için soruyorum: Siz, 2 yaşındaki çocuğunuzun fotoğrafının böyle basılmasını ister miydiniz? Ş.S.
Pulitzer’lik makale
SON Kahramanlar makalenizi bugün okudum. Ersin Kalkan'ı ve yazıya emeği geçen herkesi candan kutluyorum. Şimdiye kadar bir Türk gazetesinde yazılmış en güzel, en etkileyici yazıydı. Bu insanlar bizim başımızın tacı. Yazıyı gözlerimden yaşlar süzülerek okudum. Lütfen bu gazilerimizin resimlerini internette de yayınlayın. Onlardan çıkış alıp evime götürmek istiyorum. Çocuklarıma resimlerini göstermek istiyorum, onların hikayelerini anlatmak istiyorum. Eğer Türkiye'nin Pulitzer'i varsa bu yazıyı aday göstermeyi isterdim.
Fatin KARA Seattle/ABD
TEMSİLCİNİN NOTU: Okurumuz ABD'nin de en uzak bölgesinde yaşadığı için Hürriyet'i ancak internetten görebilmiş, 29 Ekim'de Hürriyet'le birlikte dağıtılan 'Son Kahramanlar' ilavesini de görememiş. Bu ilavenin bir nüshasını okurumuzun adresine yolladık.
OKURLARIMIZDAN KISA KISA
SERDAR ERTEKİN Kriz öncesi büyük gazetelerin İstanbul ekleri, pek çok sorunun gündeme gelmesine ve çözülmesine kolaylık sağlamıştı. En azından haftanın belli günleri yerel sorunlar üzerine birkaç sayfa ayrılamaz mı?
JESSİ BRUNTY 26 Ekim 2003 tarihli ‘‘Ev almadık komşu aldık. Mahalleden çok memnunuz’’ başlıklı yazınızda geçen 4 Temmuz ‘‘Şükran Günü’’ değil, ‘‘Bağımsızlık Günü’’ olmalıydı. Lütfen bu tür önemli günlerin tarihlerini yazarken özen gösteriniz.
ÖZGÜR SARIKAYA 22 Ekim tarihli gazetenizde ‘‘Sen de mi Songül’’ başlıklı haberi yazan arkadaş, belli ki Songül Hanım'ın tavrından hoşlanmamış. Yorumlar köşelerde kalsın.
İSTEMİ GERÇEK 17 Ekim tarihli gazetenizde yayımlanan ‘‘Terim, futbolcularına bugünkü maçta kayıba tahammül olmadığını söyledi’’ başlıklı haberde ‘‘kayıba’’ değil ‘‘kayba’’ şeklinde yazılmalıydı.