Güncelleme Tarihi:
Sabaha karşı 05.00 sıralarında Marmaris’teki yanan alanlara girdim. Felaketin boyutlarını, olay yerine gidince anladım. Gazetelerde, televizyonlara, sosyal medyada gördüğüm görüntüler gibi değildi. Bazen araçla, bazen yürüyerek kilometrelerce yol gittim. Külün içinden yürüyordum. Külün sonu bir türlü gelmiyordu.
Sağa sola dönüp baktım, aşağı, yukarı. Bir tane bile ağaç alevlerden kaçamamış. Atom bombası atılmış Hiroşima gibiydi. Bütün ağaçlar yerle bir olmuş. Her şey yanmış, kül olmuş. Her yer siyah ve griydi. Yer yer duman tütüyor. Başı sonu olmayan ağaç mezarlığı gibiydi. Çok sarsıcıydı. Hüzünlenmemek, ağlamamak mümkün değildi.
Yol üstünde terk edilmiş köylere rastladım. Bombardımana uğramış gibiydi. Yanmış, yıkılmış evlerden dumanlar tütüyordu. Filmlerdeki savaş sahneleri gibiydi. Beyaz mezartaşları bile kararmıştı. İçim ürperdi. Yol kenarında kaçmaya çalışırken yanarak ölen kaplumbağaları görünce yüreğim yandı. Ahşap elektrik direkleri hâlâ yanmaya devam ediyordu. Bir insanın yangın karşısında ne kadar çaresiz kaldığını işte o zaman anladım.
Osmaniye köyünde yangından geriye pek bir şey kalmamış. Bazı noktalarda alevler devam ediyordu. Evler, ahırlar ve zeytinlikler küle dönmüştü.
Küllerin arasında yangından eriyen borusundan sızan suyu bir kaba doldurmaya çalışan Fatma Avcı (80) ve Bekir Avcı (90) yaşadıklarını şöyle anlattı:
KÖYDEN GERİYE TAŞLAR KALDI
Büyük bölümü küle dönen Bayır köyü sakinlerinden biri olan Mustafa Kılıç, “Bir arkadaşımız geldi. Onlar denize giriyormuş. ‘Ormanda küçük bir alev çıktı dikkati olun’ dediler. O gittikten 15 dakika sonra alevleri gördük. Hızla üstümüze geldi. Önce hayvanları alevlerden kaçırdık. Geldiğimizde evimiz, ağaçlarımız ne varsa hepsi yanmıştı. Sağ kalan hayvanlara yiyecek ot bile kalmamıştı. Bu koca köyden geriye sadece taşlar kaldı. Bir daha nasıl geri gelir bilmiyorum” diye konuştu.
NABZIMIZ 200’E ÇIKIYOR...
Yanan köyleri dolaşırken ara ara çıkan dumanları takip eden ve keşif sırasında yeni alevlenen bir bölgeye müdahale eden İstanbul İtfaiyesi’ne denk geldim. Bir yamacın tepesindeki alevleri söndürmek için yaklaşık 150 metre yamacı tırmanarak itfaiye erleri Hüseyin Kireç, Oğuz Çukur, Ahmet Gel ve Ömer Alpaslan’ın olduğu bölgeye ulaştım.
Özetle şunları anlattılar:
AİLELER BİLMİYOR
“Nereye gitsek yanı başımızda bir alan alevleniyor. Çok garip. Aklımıza gelebilecek her ihtimali, burada yaşıyoruz. Nabzımız 200’e kadar çıkıyor. Tek korkumuz kalp krizi. Başka korkumuz yok. Biz buraya lazımız. Bazılarımızın aileleri burada olduğumuzu bilmiyor. Ama sahip olduğumuz teknik donanımdan dolayı özellikle yamaç bölgelerde hızlı müdahalelerde bulunabiliyoruz. Bölgeyi bilmediğimiz için bize kılavuzluk yapan bölgedeki gençler en büyük yardımcımız oldu.”