Hürrem'in 7 aÅŸk mektubu

Güncelleme Tarihi:

Hürremin 7 aşk mektubu
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 21, 2001 00:00

Osmanlı Sarayı'nın haremi halkın düş gücünü hep zorladı. Bunun önemli bir nedeni, padiÅŸahların anneleri ve eÅŸleri konusundaki bilgimizin çok az olmasıydı. Topkapı Sarayı'ndaki Harem dairesi dış gözlerden o kadar iyi saklanmıştı ki, en meÅŸhur hasekiler hakkındaki bilgilerimiz bir sayfayı ancak doldururdu. Tarihçiler arasında birisi, M. ÇaÄŸatay Uluçay (1910-1970) meslek hayatının önemli bir bölümünü, bu zor iÅŸe, yani Harem'in ve Osmanlı hanedanının araÅŸtırılmasına ayırdı. Harem'le ilgili yapıtları bugün de bu konudaki baÅŸlıca kaynak. Onun 1950'de yayımlanan ‘‘Osmanlı Sultanlarına AÅŸk Mektupları’’ adlı kitabı, ÅŸimdi Ufuk Kitapları tarafından yeniden yayımlandı. Ãœstelik, büyük Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Halil Ä°nalcık'ın giriÅŸ yazısıyla. Ä°nalcık, yazısında Harem'in bir fuhuÅŸ yuvası deÄŸil, devlet içinde önemli bir kurum, bir okul olduÄŸunu vurguluyor. Ancak bu kurumda aÅŸkın da yeri vardı elbette. Nitekim, Halil Ä°nalcık, Kanuni'nin Hürrem'e yazdığı bir ÅŸiirden o kadar etkilenmiÅŸ ki, 1990'da Chicago'da bu gazele bir nazire yazmış: ‘Nice sevmiÅŸ, nice öğmüş, Süleyman Hürrem'i candan/Meded hey Hürrem-i devran, ne ÅŸair ne Süleymanım...’ Uluçay'ın yarım asır önce Topkapı Müzesi ArÅŸivi'nden araÅŸtırıp derlediÄŸi mektuplar üç kiÅŸi tarafından yazılmış. Kitapta Hürrem Sultan'ın Kanuni'ye yazdığı 7 mektup, aynı padiÅŸahın veziri Damat Ä°brahim PaÅŸa'nın Kanuni'nin kızkardeÅŸi olan eÅŸi Hatice Sultan'a yazdığı 10 mektup ve I. Abdülhamid'in RuhÅŸah Kadın'a yazdığı 5 mektup bulunuyor. Kanuni'nin sevgili eÅŸine yazdığı mektuplar elimizde yok; ama Hürrem'in, ‘‘Canım paresi sultanım, biçare, aÅŸkınız ile mübtela, Ferhad ile Mecnun'dan beter ÅŸeyda çakeriniz’’ dediÄŸine bakılırsa, ikisi arasındaki aÅŸk bir halk efsanesinden ibaret deÄŸil. Nitekim savaÅŸtaki Sultan Süleyman'ın da ona para, mücevher, kolonya ve bazen sakalından bir tel gönderdiÄŸini öğreniyoruz. PADÄ°ÅžAHI YALVARTAN CARÄ°YE1. Abdülhamid, idari hayatta olduÄŸu gibi aÅŸk hayatında da yenilgisini kabul etmiÅŸ, ıstırap çeke çeke, felçli öldü. PadiÅŸah, geziye gitmediÄŸi günlerinde Harem'de okuyor, kadınlarıyla konuÅŸuyor ya da üç cücesi ve yedi dilsiziyle vakit geçiriyordu. 49 yaşında padiÅŸah olmuÅŸtu. Yakışıklı deÄŸildi. Dindar, saf ve kadınlara düşkündü. Yüzlerce cariyesi vardı. 12 yılda 17 çocuk babası oldu. Yazılı kaynaklarda baÅŸkadınları Nüket Seza ve HümaÅŸah'ın adları geçiyor. Ancak 1. Abdülhamid, aÅŸk mektuplarını baÅŸka bir kadına, RuhÅŸah'a yazıyor. Bir kusur ile beni unutmaAbdülhamid, RuhÅŸah'ına kul kurban olsun. Bir kusur ile beni unutma. Benim vücudum toprak oluncaya kadar senden vazgeçersem, Allah bana layık olduÄŸumu versin. Efendim; gideyim, belki beni götür diye buyurursun diyorum, ama sen bana götür demiyorsun. Ä°nÅŸallah-u Teala ömrümüz oldukça birbirimizin oluruz. Canım efendim ben ayağına yüzümü sürerek senden rica ediyorum. (4. Mektuptan).Hamid'in sana kurban olsunEfendim sana baÄŸlanmış bir köleyim. Ä°ster döv, istersen öldür. Bu gece gelmen arzumdur. Aksi halde vallahi hastalanmama ve belki de ölümüme sebep olursun. Ayağın altına yüzümü, gözümü sürerek rica ederim. Allah için kendimi durduramıyorum. (2. Mektuptan).HÃœKÃœMDARI KÖLE EDEN KADINO, baÅŸkadındı, Süleyman'ın herÅŸeyiydi. Yabancı kaynaklarda Roxelana, Osmanlı kaynaklarında Hürrem (Hurrem) adıyla biliniyor. Çerkez, Fransız, Rus, Leh asıllı olabilir. ‘‘B’’leri ‘‘p’’ ÅŸeklinde telaffuz ediyor. Hürrem Sultan kendisinden söz ederken ‘‘zayıf, fakir cariye, çirkin yüzlü, ben fakiri yerden kaldırdınız’’ diyor. Bize kalan yedi mektupta Hürrem Sultan padiÅŸaha olan aÅŸkını süslü cümlelerle anlatıyor, savaÅŸtaki Süleyman'ın kalbini teshir, asabını teskin, gönlünü feth ediyor... Ä°ki oÄŸlunu, sevgili sadrazamını öldürtürken, savaşırken gözünü kırpmayan MuhteÅŸem Süleyman, bu mektuplarla mest oluyor. Öyle ya, her zaman hükümdarlar kölelere hakim olmazlar. Bazen de köleler hükümdarlara hakim olurlar.Canum Paresi SultanumÖyle nam sahibi ki sabah rüzgarı gibi merhamet artırıp saçar, öyle selam ki gönül kapan ÅŸeker dudaklıların kavuÅŸması gibi, öyle dualar ki aşıkların avazı gibi yanık, öyle övgüler ki deruni arzuların ve kalbin meyillerinin sözleri gibi ateÅŸi ÅŸulelendirir. (...) Benim Yusuf yüzlüm, ÅŸeker sözlüm, latif, nazenin sultanım, Allah dergahına yüzüm süpürge kılıp bir derecede niyaz ederim ki; sizi benden ömren ayırmak sözü haram olsun, mübarek yüzünüzü yine tez zamanda bana göstere. EÄŸer denizler mürekkep, aÄŸaçlar kalem olsa dahi bu ayrılığın açıklamasını yazabilirler mi? (...) Benim sultanım, 'EÄŸer yazımı okumuÅŸ olsaydın daha çok hasretler yazardın' demiÅŸsiniz. Åžimdi benim sultanım, bu kadar yeter, canıma tesir ziyade oldu. (1. Mektuptan).Hazret-i SultanumYüzümü yere koyup mutluluk sığınağı ayağınızın toprağını öptükten sonra, benim devletimin güneÅŸi ve saadetimin sermayesi sultanım, eÄŸer bu ayrılık ateÅŸine yanmış, ciÄŸeri kebap, sinesi harap, gözleri yaÅŸ dolu, gecesi gündüzü belirsiz olan, hasret deryasına gar biçare, aÅŸkınız ile müptela, Ferhat ile Mecnun'dan beter ÅŸeyda kölenizi sorarsanız; ne zamandır ki sultanımdan ayrıyım, bülbül gibi ah u feryadım dinmeyip ayrılığınızdan dolayı öyle bir halim var ki Allah kafir olan kullarına dahi vermesin. (3. Mektuptan).Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!