Nuray BABACAN / ANKARA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2014 11:10
BAŞBAKAN Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bütçe konuşmasının tamamına yakınını “medya eleştirisine” ayırdı. Akdoğan, medyanın hükümete hergün zehir kustuğunu dile getirerek, “Bizim yaptığımız nefsi müdafa” dedi. Akdoğan ile HDP’liler arasında “Hükümet, kuş mu koyun mu, ak kurt mu” tartışması yaşandı.
KUŞ MU KOYUN MU?
HDP Milletvekili Hasip Kaplan’ın hükümetin güvenlik paketini eleştirerek, kürsüden sapan gösterdi. Kaplan’ın “Hükümet kuş mu ki korkuyor?” sözlerine, Akdoğan yanıt verdi. Akdoğan, “Burada, hükümet kuş mu dedi bir arkadaş. Hükümet, kuş değil, ama koyun da değil. Kamu düzeni ve güvenliği konusunda ne gerekiyorsa yapılacaktır. Burada çelik çomak oyunu oynanmıyor. Daha ciddi olmak gerekir diye düşünüyorum. ‘Molotofun cezası daha fazla, bombanın cezası daha az birilerine gidip bomba mı kullansın’ şeklindeki sözler, espriyse böyle espri olmaz. Bir teşvik veya tehditse, bu da yanlıştır bu tür tehditlere papuç bırakmayız” dedi.
İŞTE YAŞANAN O ANLARDAN KARELER
AK KURT MUSUNUZ?
Bu sözler üzerine yeniden kürsüye çıkan Kaplan, “Güvenlik paketiyle sıkıyönetim yetkileri istiyorsunuz. Koyun değilseniz, ak kurt mu olmak istiyorsunuz. Barış süreci bu dille sürdürülemez, sizin dilinizi daha dikkatli kullanmamız gerekiyor. Kullandığımız dil ak kurt politikasıdır. Bir sapana 4 yıl ceza olmaz diye dile getiriyoruz. Muhalefet sesini çıkartınca, tehdit diyorsunuz. Tehdit etmiyoruz, doğruyu konuşuyoruz” dedi. Bakan Akdoğan, konuşmasının geri kalan kısmında medyayı sert dille eleştirerek, şunları söyledi:
BASINA SERT ELEŞTİRİ
“Basın, siyaset, sermaye ilişikleri tüm dünyada sorunlu bir alandır. Bizler demokrasinin güç kazanması için bunun sağlıklı tesis edilmesini sağlamak zorundayız. Sadece siyaseti değil, medyayı da masaya yatırmak gerekir. Buradan medya eleştirisi yapmak istiyorum. Demokratik olmayan ülkelerde de medya bulunuyor. Darbe dönemlerinde anti demokratik rol oynayabiliyor medya. Zinniyet ve anlayış ne kadar değişti ona bakmak lazım. Siyaset önemli gelişme kaydetti, medya hala aynı parametrelerle hareket ediyor. 28 Nisan’da, 17 Aralık’ta da bu görüntüden kurtulamadı. Hükümeti yıkmayı asli görev gören medyadan söz ediyoruz. Postmodern medyada rol oynayanlardan söz ediyoruz.
İTİBAR SUİKASTİ
Yalan
haberler, itibar suikasti medyanın suç ortaklığında gerçekleşti. ‘Genç subaylar rahatsız, tehlikenin farkında mısınız, muhtar bile olamazlar, 411 el kaosa kalktı’ manşetleri bunlara örnektir. Basın ahlakının hiçe sayıldığı ortamda basın özgürlüğü gerçekleşmez. Basında itibar cellatlığı sıradan bir hal almadı mı? Kişisel onur ve itibarı korumak, basının ahlaki yükümlülüğüdür. Her gün bunları ayaklar altına alıyorsanız, özgülükten kastınız daha fazla küfür etmekse, bu basın özgürlüğü değildir. Basın özgürlüğüne anlam kazandırmak için basın ahlakını bakmak gerekir. İkisi birlikte yürütülmelidir.
EFENDİLİK TASLAYAMAZ
Medya algı operasyonlarının bir parçası haline gelirse olmaz. Medya yasama ve yargının yerini alamaz, efendilik taslamayaz. Herkes kendi rolünü oynamalıdır. Biz manşetlerle çarpışa çarpışa iktidar olduk. Kimseyi susturmak gibi derdimiz yok. Açıp bakın yandaş denilen gazetelerin sayısı kaç tane, her gün hükümeti eleştiren gazetelerin sayısı kaç tane? Medya da medya patronlarıyal ilgli tek kelime bulamazsınız.
ZEHİR KUSUYORLAR
Medya ne iktidar, ne muhalafetin sözcüsü olmamalıdır. Her sabah kalkıp hükümete nasıl zehir kusabilir diyen basın anlayışı olmaz. Uluslarası algı operasyonlarında malesef medya kullanılıyor. Ülkenin geleceği düşünmek sadece hükümetin görev değildir. Bizim yaptığımız nefsi müdafadır. Allah aşkına istediğini yazamayan konuşamayan var mı?