Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2005 00:00
Osman Hamdi Bey, 30 Aralık 1842'de, Sadrazam İbrahim Edhem Paşa'nın en büyük oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Babası İbrahim Edhem, 1800'lerin başlarında Sakız Adası'nda çıkan bir isyanda ele geçip İstanbul'da köle olarak satıldı. Ancak daha sonra sadrazamlığa kadar yükselmeyi başardı.Çocuklarının da kendi gibi Avrupa'da okumasını isteyen Edhem Paşa, onu 1860'da hukuk öğrenimi görmesi için Paris'e gönderdi. Ancak henüz bir yeniyetmeyken resim sanatına ilgi duymaya başlayan Osman Hamdi,babasını kırmayıp hukuk eğitimini tamamladı ama oryantalist ressamlar Gerome ve Boulanger'den resim dersleri de aldıktan sonra ülkeye döndü. BUGÜNKÜ ARKEOLOJİ MÜZESİ DE ONUN ESERİ 1869'da Bağdat'ta Umumi Ecnebiye Müdürlüğü, İstanbul'da Saray'ın Protokol Müdürlüğü, Beyoğlu Altıncı Daire Belediye Müdürlüğü yapan Osman Hamdi, daha sonra Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürlüğü'ne getirildi. O güne kadar kendi müzelerini zenginleştirmekle meşgul yabancı müdürlerin elinde olan müze, onun yönetiminde kısa zamanda çok yol katetti. Osman Hamdi, eski eserleri devlet malı sayan ve yurtdışına çıkarılmasını yasaklayan Ásâr-ı Atika Nizamnamesi'nin (Eski Eserler Yönetmeliği) çıkarılmasından arkeolojik kazılara katılmaya kadar, kendini müzeciliğe adar. O aynı zamanda adı Avrupa'da duyulan ilk arkeologdur. Arkeoloji Müzesi'nin bugünkü hali onun eseridir. Osman Hamdi, Paris’te bir yandan hukuk öğrenimini sürdürdü diğer yandan Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda ve özel atölyelerde resim dersleri aldı. Sanat alanındaki gelişmelerin merkezi konumundaki Paris’te, oryantalist ressam Jean- Leon Gerome’un atölyesinde çalıştı. Sanatçı 1869 yılında Paris’ten ayrılmış ve çeşitli resmi görevlerde bulunmuştur. Yaptığı arkeolojik kazılar, ülkenin topraklarına ait kültürel değerleri sahiplenme bilinciyle çıkardığı Eski Eserler Kanunu, kurduğu Arkeoloji Müzesi ve güzel sanatlar alanında eğitim veren ilk kurum olan Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi ile, bu süreçte bir kültür adamı olarak çok önemli etkinliklere imza atmıştır. Müzenin ve Sanayi-i Nefise’nin müdürlüklerini de üstlenmiş olan bu çok yönlü kişilik, bir yandan da sanatsal üretimini sürdürmüş, düzenlenen az sayıdaki sergiye eserleriyle katılmıştır. OKULU BEN KURDUM AMA KAPISINDA SENİN ADIN YAZIYOR!Osman Hamdi'nin önemli görevlerinden biri de Sanayi-i Nefise Mektebi'nin (Güzel Sanatlar Akademisi) kurucusu olmasıdır. Resim yapmaktan hiç uzaklaşmadan, tam 28 yıl okulun müdürlüğünü sürdürür. Batı literatürüne girmiş ilk Türk oryantalist ressamı olarak anılır. Birer belge niteliği taşıyan figüratif resimleri, Osmanlı İstanbulu'ndaki hayatı yansıtır. 1906'da Paris'te yaptığı, 1907'de Berlin'de sergilenen 221 x 120 ebadındaki dev tablosu Kaplumbağa Terbiyecisi de bunlardan biridir. 1910'daki ölümünden sonra, kimi tabloları müzede kalır, kimi yakınlarında... Ancak sağken değeri anlaşılan, yurtdışında sık sık ödüllendirilen Osman Hamdi'nin bıraktığı değerli miras, o öldükten sonra hakettiği ilgiyi pek göremez. Öğrencilerini eğittiği ve son 26 yılını geçirdiği Eskihisar'daki köşkü, bir türlü müzeye dönüştürülemez; bizzat kurduğu okula da her ne hikmetse Mimar Sinan'ın adı verilir. Hatta bu sonradan şu anekdotla hicvedilir: Mimar Sinan ve Osman Hamdi, konuşa konuşa Güzel Sanatlar Akademisi'ne kadar gelirler. Osman Hamdi Sinan'a dönüp, "Bak bu da benim kurduğum okul. Ama üstünde senin adın yazıyor!" der.
button