Güncelleme Tarihi:
Chavez’in İtalya’nın faşist lideri Mussolini’nin teatral gürültücülüğüyle, Küba’nın efsanevi komünist lideri Castro’nun birleşimi olduğunu ifade eden Tenenbaum, "Hugo Chavez - a Foreign Policy Portrait" isimli makalesinde Venezüella liderinin Castro’nun aksine ülkesinde totaliter bir rejim kurmaktan kaçındığını öne sürdü.
Yazar bu durumu ülkedeki muhalefetin gücüyle, uluslararası camianın gözünün sürekli Chavez’in üzerinde olmasına bağladı.
“Chavez yaptığı diplomasi gösterileri ve kendisini dünyanın en acımasız ve sevimsiz ülkeleriyle işbirliğine sokma politikası sayesinde bir anda ilgiyi üzerine çekmeyi başarıyor” diyen Tenenbaum Chavez’in ABD’ye yönelik aşağılar tavrının Venezüella’nın dış politikasını büyük oranda belirlediğinin altını çizdi.
Chavez’in konu ne olursa olsun ABD’nin karşısında yer alma eğilimi gösterdiğini öne süren Tenenbaum buna örnek olarak geçen yaz yaşanan Gürcistan-Rusya gerginliğinde Chavez’in Rusya’yı desteklemesini örnek gösterdi.
“Chavez İsrail’in Gazze’ye yaptığı son operasyon sonrasında Tel Aviv’le olan ilişkilerini kesti. İran’ın hem dostu hem de müttefiki. Buna karşın ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiklerinden olan Kolombiya’nın hem düşmanı hem rakibi” diyen Tenenbaum Venezüella’nın Castro’nun devrimci ideolojisini açık aşık kucakladığını da ifade etti.
Chavez’in Latin Amerika’daki sol rejimlerin siyasi liderliğini yapmaya kararlı olduğunu da savunan Tenenbaum Venezüella’nın Bolivya, Ekvador ve Nikaragua gibi ülkeleri bir araya getirip bölgede ABD karşıtı bir blok oluşturmaya çabaladığını ifade etti.
Venezüella’nın siyasi ittifaklarının sadece ideolojik sebeplere değil aynı zamanda da ekonomik getirilere bağlı olduğunu öne süren yazar bu iki sebep arasındaki ilişkinin asıl cevaplanması gereken soru olduğunu öne sürdü.
“Bence ideoloji ekonomik ilişkilerin şekillendirildiği çerçeveyi belirliyor,” diyen Tenenbaum Chavez’in egosunun Venezüella’nın dış politikasını belirleyen bir diğer önemli faktör olduğunu ifade etti.
Ülkede dış politikada partinin duruşundan bahsetmenin imkansız olduğunu belirten yazar Chavez’in şahsi liderliğinin ideoloji üzerinde yansıtılması için elinden geleni yaptığını savundu.
Venezüella liderinin durumunu Arjantin’de üç dönem başkanlık yapmış olan Juan Domingo Peron’un durumuna benzeten Tenenbaum, bir ideoloji olarak Peronizm’in, Arjantin liderinin yansımasından oluştuğunu ifade etti.
Chavez gibi Peron’un da radikal sol ideolojiyi milliyetçi fikirlerle aynı potada eritmeye çalıştığını ve başkanlığının ilk iki döneminde özellikle de 1950’lerin ilk yarısında İngiltere ve ABD karşıtı bir dış politika uyguladığını belirtti.
“İtalya’daki faşizmin hayramı olan Peron, dış politikasını popülist milliyetçi bir retorik üzerine kurmuştu. Chavez gibi o da kimsesizlerin, yoksulların ve ezilmişlerin sözcüsü olmuştu” diyen Tenenbaum iki lider arasındaki farkları da şöyle ortaya koydu:
“Peron çok daha dikkatli ve çok daha tutumlu bir adamdı. Diğer yandan Chavez’in aksine Peron bir diktatörlük kurmayı başarmıştı. Peron dünyanın lideri olup, ideolojinin meşalesini taşımaya değil, güce hevesliydi. Ama sınırlarını da biliyordu.”
Eğer Venezüella’nın petrol kaynakları olmasaydı Chavez’in bu kadar etkili bir lider olmayacağının altını çizen Tenenbaum, satırlarını “Chavez Venezüella’nın elinde tuttuğu geniş petrol rezervlerini dış politikası için bir kaldıraç olarak kullanmayı başardı. Bu dış politika özgür dünya için Castro’nun politikaları kadar tehlikeli” sözleriyle sonlandırdı.
http://www.jpost.com/servlet/Satellite?cid=1251804579255&pagename=JPost%2FJPArticle%2FShowFull