Güncelleme Tarihi:
1980 ihtilaline giden süreçte ülke fiilen 2’ye bölünmüştü.
Bir yanda solcular, diğer yanda sağcılar vardı. Muhafazakârların ve liberallerin varlığı silahların konuştuğu o dönemde göz ardı ediliyordu.
İhtilalden sonra iktidara yürüyen Anavatan Partisi’nin lideri Turgut Özal bu boşluğu keşfetmiş siyaset literatürüne yepyeni bir kavram hediye etmişti: “4 eğilimi birden temsil eden bir parti.”
TÜM MÜRİTLER TÖRENDE
Hıncal Abimin cenaze töreni, bana Turgut Özal’ı ve o meşhur
“4 eğilim” sloganını hatırlattı.
Belki bir parti lideri değildi Hıncal Abi ama bir lideri kıskandıracak kadar çok geniş bir HU TARİKATI’nın önderiydi.
Magazin, moda, sanat, spor dünyasına hükmeden bir “Guru”ydu. Ve tarikatın tüm müritleri de cenaze törenindeydi.
‘SARI GELİN’ İLE VEDA
2003 yılında birlikte kurduğumuz “Salı Grubu”nun müritleri son görev için yerlerini aldı.
Askerlik arkadaşı Bedrettin Dalan, Mehmet Ağar, Nadir Güllüoğlu, Zafer Erdaş...
Salı yemeklerine telefon yasağı getirmişti HU. Telefonu kapatmayan, konuşan para cezası öderdi. Toplanan paralar garsonlara dağıtılırdı.
Cenazeden hemen sonra yine toplandı Salı Grubu.
Bu kez yasaklar yoktu. Ama HU’nun çok sevdiği “Sarı Gelin” türküsü vardı. Zafer Erdal’ın o muhteşem sesiyle.
HU’SUZ MAÇ İZLEMEK
Hıncal Abi’nin evi HU tarikatının diğer bir kolu “Maç grubu”nun mabediydi.
Ünal Özüak, Can Çobanoğlu gibi müritler de bu grubu temsilen yerlerini almıştı.
Grubun fahri üyesi Öcal Uluç’a sarıldığımda kulağıma fısıldadı:
“Bugün beni ağlatamazsın Mehmet. Hıncal istemezdi ağlamamı.”
Maç izlemenin keyfi kaçmıştı onlar için. HU’suz maç izlemek hayal ettikleri bir şey değildi.
PAZAR SABAHI AYİNİ
Ve Salomanje Grubu.
Pazar günlerinin vazgeçilmezi kahvaltı sabahları.
Toplanmanın, bir araya gelmenin ötesinde HU’nun bir ayine dönüştürdüğü sabah toplanmaları.
Erol Kaynar gözyaşları içinde son görevini yerine getiriyordu.
Neşe Sapmaz, Betül Demir, Bahar Feyzan, Başak Sayan, Didem Taslan ile birlikte...
Fatih Terim hasta annesini bırakıp gelmişti Abdürrahim Albayrak’ın torununun ve Hıncal Uluç’un cenazesine. Eşi Fulya Hanım gelememişti.
O da rahatsızdı.
Galatasaray eski başkanı Adnan Polat cenazeye ilk koşanlar arasındaydı.
“Adnan Abi...” diyecek oldum.
“Mehmet” dedi. “Her sabah onun eleştirileri ile uyandım. Ama her eleştirisini de dostlukla karşıladım. Onun eleştirisini almak da bir statü sahibi olmaktı… İsmi köşesinde geçsin diye çırpınan isimler vardı...”
MUDO’YA MANKEN OLDU
Mudo… Mustafa Taviloğlu “Hayatı yaşayan ve yazan bir gazeteciydi. Yediği bir kâse nohutu bile okutan bir gazeteciydi, dostumdu. Herkes onu yediği içtiğini yazan biri olarak gördü. Ama o hakkını veren biriydi” dediği Hıncal Uluç’un Mudo mankenliği yaptığı dönemi hatırlattı.
- Mudo mankeni olur musun?
- Olurum tabii ki...
Bu kadardı. İnanmıştı yaptı da.
GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
Nehir Erdoğan’a gözüm takıldı. Gözyaşlarını tutamıyordu.
Erdoğan’ın hayatına ilk kez TRT’de, Tele Pazar programında dokunmuştu HU. Stajyer sunucu Erdoğan orada parlamış, Yabancı Damat dizisi ile yıldızlaşmıştı.
Toprağa verilene kadar ayrılmadı başından.
Doktor Erdoğan Karatay...
Almanya’da yaşayan Karatay her hafta sonu Hıncal Abi’nin tedavisi için Türkiye’ye taşındı. Cumartesi pazar Hıncal Abi, hafta içi Almanya mesaisi yaptı.
Gözüm Hıncal Uluç’un bugüne kadar yardımcılıklarını yapan isimlere takıldı. Onlar tarikatın birer üyesi değildi ama hepsi de Hıncal Abi’ye gönülden bağlı dostlardı. Yıllar önce yanından ayrılanlar da koşup gelmişti. Mezarının başında en son onlar kalmıştı.