Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de ailesi tarafından öldürüldüğü iddia edilen eşcinsel Ahmet Yıldız cinayetini takip ettiğinizi öğrendik. Bu cinayetten ilk nasıl haberdar oldunuz?
- O sırada Türkiye'de arkadaşlarımı ziyaret ediyordum. Türkiye gibi medeni bir ülkede böyle bir olayın meydana gelmesi çok üzücüydü. Gerçekten kelimelerin yetersiz kaldığı bir olaydı...
Eşcinsel cinayetlerine karşı aktivist bir yanınız var mı?
- Hayır, Sadece kendimce insanlara doğru düzgün davranmaya çalışan, karşımdakilerin de bana doğru düzgün davranmasını isteyen biriyim.
Peki öyle davranıyorlar mı?
- İnsanların beni sevmesini beklemiyorum, hakkımda ne düşündükleri de umrumda değil. Benimle karşılaşmak istemezlerse, onu da anlarım. Benim de karşılaşmak istemediğim pek çok insan var. Ancak hepimiz birtakım temel yaşam haklarına sahibiz ve bir ebeveynin oğlunu öldürebileceği fikri, yapılabilecek en büyük kötülüklerden. İş, şiddet düzeyine vardığında o zaman toplumun genelindeki bir hastalığa işaret ediyor. Tolerans kelimesinden bahsediliyor. Bu iğrenç bir kelime. Tolere edilmek istemiyorum. Ben varım, bu kadar!
Türkiye'de eşcinsellerin durumuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye gibi ülkelerde 100 yıl önce gayet kabul gören bir konunun şimdi kabul edilemez hale gelmesini anlamıyorum. Sonuçta dünyanın yüzde 10'u tarihte her zaman olduğu gibi böyle yaşıyor. Penisini nereye soktuğunun ne önemi var ki? Herkes gay'lik etrafında radikalize olabiliyor. Oysa gay olmak, bütün insan olma deneyiminin ufacık bir bölümü.
GAY OLDUĞUMU AÇIKLADIĞIM İÇİN KARİYERİM ZARAR GÖRDÜ
"Türkiye'de eşcinsel olmak zor" demişsiniz. Peki Avrupa veya ABD'de eşcinsel olmak kolay mı?
- Göründüğü kadar kolay değil; moda dışındaki endüstrilerde örneğin Amerikan futbolunda veya ABD siyasetinde... Aynı zamanda ABD ve Avrupa'daki gay nüfusun şımartıldığını da düşünüyorum. Asıl mücadele 1970'lerde radikal gay'ler tarafından verildi. Mücadele verip ilerleme sağlamak harika. Umuyorum Türkiye'de de böyle olur. İstanbul birçok açıdan çok sofistike bir şehir. 'Zenne' gibi bir filmin çıkması mesela çok güzel.
Cinsel tercihinizi dokuz yıl önce açıkladınız. Peki neden o kadar beklediniz?
- O zaman Fransa'da yaşıyordum. Fransa'nın en iyi taraflarından biri bu tür konuların kesinlikle basına malzeme olmaması. Dolayısıyla bana gay olmak pek konuymuş gibi gelmiyordu. İş sıkıntısı çekmiyordum. Ama Hollywood gerçekten homofobik bir yer. En azından kamera önündeysen öyle. Film yıldızıysanız kraliçe arı gibisiniz ve kovan için örnek kişisiniz. Sermaye parasını bir gay'e yatırmak istemiyor. Halk da bundan şikayet etmiyor. Şundan emin olabilirsin, eğlence dünyasında kimin başarı kazanacağına birileri karar veriyor, halk değil!
Gay olduğunuzu açıklamak kariyerinize nasıl yansıdı?
- Kariyerim kesinlikle bundan zarar gördü. Ama yalan söylemek için başka birisi olmam gerekirdi. Sinema dünyasında iyi bir kariyer için hayatınızda sevgiliniz, eşiniz ve aileniz olmalı mutlaka! Tersi mümkün değil. Birçok kişiye örnek gösterilen film yıldızı, kesinlikle bu klişeye uymalı. Bu koşullar ancak 60 yaşındaki cadı rolü için düşünüldüğünüzde önemini kaybediyor. Yani artık cinsel kimliğiniz önemini yitirdiğinde...
Ama sunumunu yapmaya geldiğiniz 'Zenne' filminin ana teması 'Dürüstlük bazen öldürür'. Sizce?
- Zor bir soru. Doğru olan dürüstlük. Kapalı kapılar arkasında yaşamaya razı mısınız? Bu bayağı cesaret ister çünkü sürekli yalanla yaşamak çok enerji alır. Her an birisi bu yalanınızı ortaya çıkarabilir ve o zaman çok güçsüz duruma düşebilirsiniz. Ama 'Zenne' filminin konusu için bunu söylemek zor!
OSCAR WILDE ROLÜ İÇİN ŞİŞMANLIYORUM
Yeni film projeleriniz var mı?
- Evet, yazdığım ve önümüzdeki aylarda yöneteceğim filmde İrlandalı yazar Oscar Wilde'ın hayatının son üç yılını canlandıracağım. Bu da onun sürgünde, Fransa'da yaşadığı yıllar, ki benim de en çok ilgi duyduğum dönem. Hatta rol için şu sıralar şişmanlıyorum.
Şişman olabileceğinize inanmak zor!
- Balık etli diyelim. Oscar Wilde da biraz iriymiş o döneminde.
Dışarıdan sert bir adam gibi duruyorsunuz...
- Bir İngilizim. İngilizler pek romantik olmaz! Kasıktırlar.
Peki aşk...
- Aşka inanıyorum demek doğru olmaz. İnançlardan nefret ediyorum. Aşk olmaktır. Dindir. Aşk karşılıklı diyalogdur.
TAPINMAYIN SÖYLEDİKLERİNİ DÜŞÜNÜN
Hz. İsa'yı da, Hz. Muhammed'i de çok seviyorum. Ancak onlardan sonra ortaya çıkan tapınma hali o dinlerin gücünü azaltmış. İsa'ya tapmak yerine söylediklerini düşünseler... Her iki peygamber de "Bana tapınmayın, öğretileri okuyun" demiş. Çünkü tapınmaya başladığın anda seninle ona tapınmayan arasında bir ayrım doğuyor ve savaş işte o zaman başlıyor.