Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Marmara Üniversitesi akademik yılı açılış törenindeki 45 dakikalık konuşmasında özetle şunları söyledi:
İNGİLİZ KAYNAK YARALAYICI OLUR
“(2014’ün Birinci Dünya savaşının 100’ncü yılı olduğunu anımsatarak) Özellikle üniversitelerimizin bu önemli savaşla ilgili daha fazla çalışma yapmaları, ortaya daha fazla eser koymaları benim çok arzu ettiğim bir durum. Arşivler konusu çok çok önemli. Birinci Dünya Savaşı’nı İngilizce, Fransızca kaynaklardan okumak,
emin olun bizim adımıza milletimiz adına özellikle de bilim camiamız adına çok yaralayıcı olur. Bu savaşın merkezinde Osmanlı İmparatorluğu vardı. Yani İstanbul vardı. Birinci Dünya Savaşı’nı en iyi araştırabilecek, en iyi analiz edebilecek ve aydınlatacak olan bizim bilim insanlarımızdır.
Bu savaşın en değerli belgeleri İstanbul arşivlerinde, kütüphanelerindedir. Bu yıl aralık ayında Birinci Dünya Savaşı dahilinde Sarıkamış Harekâtı’nın 100. yıldönümü idrak edilecek. Ardından 18 Mart’ta Çanakkale Zaferimizin 100. yılına ulaşacağız. 2015 yılı 1915 olaylarının da 100. yıldönümü olması nedeniyle bizi ayrıca meşgul edecek. 7 Aralık 2015’de adeta unutulmuş bir büyük zaferimizin, Kut’ül Ammâre zaferimizin 100’üncü yıl dönümüne ulaşacağız. Ülke olarak, millet olarak, bilim camiası olarak bizim bu 100. yıldönümlerini son derece verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor.
ZİHİNLERE DE SINIR ÇİZDİLER
Bu coğrafyada topraklara sınırlar çizilirken maalesef aynı sınır Türkiye’de akademisyenlerimizin, sanatçılarımızın, yazarlarımızın, münevverlerimizin zihinlerine çizilmiştir. Ortadoğu meselesi söylendiğinde ‘Araplar bizi sırtımızdan vurdu’ denilir ve konu kapatılır. Filistin denildiğinde ‘Bize ne Filistin’den’ denir konu kapatılır. Şii-Sünni gerilimi denildiğinde ‘Biz mi düzelteceğiz, bize ne’ denilmiş konu kapatılmış. Kürt
meselesi denildiğinde ‘Asker ilgilensin, polis ilgilensin’ denilmiş, konu kapatılmıştır. 1915
olayları denildiğinde ‘Duymayalım görmeyelim’. İşte bütün bu kapatılan, üzeri örtülen, sümen altı edilen konular 100 yıl içinde birikmiş ve bugün bütün coğrafyayı tehdit eden, ülkemizi de rahatsız eden konular haline gelmiştir. Siz bu teşhisi yapar da tedavi yöntemlerini devreye sokmazsanız bunun bedeli ağır olacaktır.
MGB GÖZDEN GEÇİRİLECEK
Türkiye’de statüko Birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulmuştur. Maalesef bugüne kadar da ayakta tutulmuştur. Şu anda statüko partilerinin Ortadoğu’ya bataklık demesi, Ortadoğu’ya sırtımızı dönelim demesi, ‘Aman bu işlere karışmayalım’ demesi 100 yıl önce zihinlere çizilen bu sınırların gereğini yerine getirmekten başka bir şey değildir. Tekrar ediyorum. Coğrafi sınırları, ülke sınırlarını asla kastetmiyorum. Zihinlerdeki ve gönüllerdeki sınırları kastediyorum. Sykes-Picot sadece coğrafi sınırları çizmeye niyetlenmemiş, zihinlere de özellikle sınır çizmeye niyetlenmiş ve bunu maalesef başarmıştır. Bu ay yapacağımız Milli Güvenlik toplantısında
benim de önemli bir gündemim, bunların yanında ülkemizi tehdit eden hangi unsurlar varsa bunlara yönelik Milli Güvenlik Belgesi’nin gözden geçirilmesidir. Türkiye artık doğru soruları soruyor, soracak. Ve bunlara da cevaplar alıyor, alacak.”
SYKES-PICOT’nun gereğini yapıyorlar
Şu anda bile gerek Türkiye’de gerek yakın coğrafyamızda hizmet diyerek, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü diyerek kimi zaman da bağımsızlık savaşı ya da cihat diyerek Sykes-Picot gizli anlaşmasının (29 Nisan 1916’da Kut’ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra, 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşma) gereğini yapanlar, gönüllü Lawrence’lık yapanlar maalesef var. 100 yıl önce Osmanlı Devleti, bütün bu coğrafyayı birlik huzur içinde tutabiliyordu. Şunu en başta bizim kabul etmemiz gerekiyor. 100 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti doğru soruları sorarak doğru adımları atarak, bu coğrafyanın huzur ve istikrarını sağlayacak yegane ülkedir. Kimsenin şüphesi olmasın. İnanın bölgenin umudu yine Türkiye’dir. Siz bölgedeki idarecilere, yöneticilere bakmayın. Bölge halkının umudu Türkiye’dir, Türkiye’yi bekliyor. Sınırları değiştirerek değil, ülkelerin içişlerine müdahale ederek değil, doğru soruları sorarak, umut, özgüven aşılayarak, zihinlerdeki ve gönüllerdeki sınırları ortadan kaldırabilir.
Acımasız Türk düşmanı İngiliz casus