Güncelleme Tarihi:
THE FAST AND THE FURIOUS: TOKYO DRIFT
HIZLI VE ÖFKELİ: TOKYO YARIŞI
Yön: Justin Lin
Oyn: Lucas Black, Brandon Brendel, Zachery Ty Bryan
Tür: Aksiyon-Gerilim
Süre: 104 dk.
Hızlı ve Öfkeli serisi, sınırları zorlayıp, kıta atladığı üçüncü filmle tekrar karşımızda.
Serinin birinci filmi, Amerikan yarış arabalarının yeraltı dünyasını ve Melekler Şehri olarak bilinen Los Angeles'ın tehlikeli sokak yarışlarını ekrana getirmişti.
İkinci bölüm ise, Miami'de faaliyet gösteren kara para aklama şebekelerinin, borçtan kurtuluşun ve servet sahibi insanlara hizmet veren gösterişli yarışçıların öyküsüydü.
Ama her iki filmde de, adlarından anlaşılacağı üzere ortak bir nokta vardı; arabaları ne kadar hızlı, bizim oğlanları karizmatik, düşman gençleri ise ne kadar öfkeli yaparsak, o kadar iyi mantığı güdülmüştü.
E bir de bonus olarak pahalı ve enteresan arabalar, yakışıklı ve yapılı gençler gördük bugüne kadar. Paul Walker'ı unutmak ne mümkün!
NE YAKIŞIKLI NE DE KARİZMATİK
İnsan ilk yapımlardaki standartların devam filminde tutturulmuş olmasını, üstüne de bir şeyler eklemesini bekliyor doğal olarak.
Üçüncü film Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı'nda ise arabaların hızı nispeten kesilmiş, yakışıklılık, karizma kavramları ise tek kelimeyle yerle bir olmuş durumda.
Yapımcılara Amerika sokakları dar ya da yetersiz gelmiş olacak ki, macera bu kez başka bir kıta ve ülkeye taşınıyor.
Nefes kesen bir yarış sahnesi sonrası Sean (Lucas Black) ile tanışıyoruz.
Araba yarışlarına katılıp, tozu dumana kattığı için her okuldan atılıp, oğlunu hapisten kurtarmak için polislere cilve yapmak zorunda kalan annesiyle birlikte şehir şehir dolaşmak zorunda kalan Sean'ın son durağı babasının Japonya'daki fakirhanesi oluyor.
Sean, asker babasının ültimatomlarına rağmen burada da kendini araba yarıştıran gençlerin arasında ve pistlerde bulmakta gecikmiyor.
Japon mafyası Yakuza 'yla bağlantıları olan D.K.'in Amerikalı kız arkadaşıyla yakınlaşması iyiye işaret değil elbette.
Film boyunca kavga, gürültü ve bol bol araba yarışı izliyoruz.
BU FİLMDE İYİ JAPON YOK
Japon oyuncuları son günlerde genelde korku filmlerinde görmeye alışmışız. Bu tip bir macera filminde karşımıza çıkmalarını biraz yadırgıyoruz önce.
Çekik gözlü, mini etekli Japon kızlarına göz alışıyor hemen ama! Batı yakasındaki yaşıtlarına nispet yaparcasına çılgınca parti yapan, dans eden, araba yarıştıran, mükemmel İngilizce konuşan Japon geçliği manzaraları var perdede.
Japonlar kendilerini göstermeye bu kadar hazırken, yapımcılar Sean'ın aşık oluğu kızı yine Amerika'dan getirtmişler. Filme kıta atlatmışlar ama başrole gidecek güzel bir Japon kızı bulamamışlar.
Zaten Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı'nda şöyle aklı başında bir Japon'a da pek rastlayamıyoruz nedense.
Japonlar ya mafya üyesi ya da dolandırıcılar.
Sütten çıkmış ak kaşıklar, yani filmin iyileri hep Amerikalı.
Bu noktada serinin üçüncü filmi, Japonya'ya, onları kötü göstermek için mi geldi diye düşünebilirsiniz.
Hayır, Japonya'ya geliş nedeni tabii ki farklı.
Burada Japonya'dan yükselen en son trend olan 'drift' denen olayla tanışıyoruz. Sokak yarışlarının yeni bir kolu olarak kabul gören 'drift yarışları'nın doğum yeri Tokyo.
Drift'in Türkçesi 'yanlama', yani arabaları yan yan, yengeç gibi sürebilme sanatı.
Virajlı yollarda, dönemeçli dar otoparklarda acayip işe yarayan bir yöntem yanlama.
Bu farklı sürüş şekli, Hızlı ve Öfkeli serisinin üçüncü filminin neredeyse tek artısı olarak hafızlarımıza kazınıyor ve sinema ve yarış severlerin kazanç hanesine yazılıyor.
YANLAMAYA KALKMAYIN LÜTFEN!
Ne eskileri aratan, karizmadan yoksun başrol oyuncusu ne de senaryosu ile göz doldurmayı başarabilen, ilk iki filmi mumla aratan Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı'nın 'drift yarışı' sahnelerinde adrenalin iyice yükseliyor.
Son sahnede ise ilk filmin hayranlarını bekleyen müthiş bir sürpriz var.
Nostalji yaşamımıza neden olan final, dördüncü filmle ilgili de bir ipucu veriyor sanki.
Bu arada, Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı'na gideceklerden bir ricam olacak. Jenerik öncesi çıkan, "Bu filmde gördüklerinizi sakın denemeyin" yazısını dikkate alalım lütfen. Trafiğimiz zaten arapsaçı. Bir de virajları yanlayarak almaya çalışan 'drift' meraklılarının neden olduğu kazalarla uğraşmayalım!
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
ANGEL-A
Yön: Luc Besson
Oyn: Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki
Tür: Romantik-Komedi
Süre: 90 dk.
Luc Besson'dan Paris'e selam
Luc Besson'ın 6 yıl aradan sonra kamera arkasına geçtiği 10. filmi Angel-A bir dolandırıcı ile ona doğru yolu göstermek için gönderilmiş meleğin romantik ve komik hikayesini anlatıyor.
Siyah beyaz olarak perdeye yansıyan film, şehrin yarısına on binlerce dolar borcu olan Andre ve intihar etmek üzereyken tanıştığı esrarengiz Angela arasındaki yakınlaşmayı konu alan ve Angela'nın Andre'yi adam etme çabaları üzerinden ilerleyen fantastik ve romantik bir komedi.
Bu sıradışı filmin en çarpıcı özelliği görselliği. Angel-A'da Luc Besson'ın kamerasına yansıyan Paris şehri, siyah beyaz olarak her zamankinden daha güzel görünüyor.
Not: Angel-A ile ilgili kapsamlı yazıyı ve Luc Besson ile yaptığımız röportajı yarın Hürriyet Keyif'te okuyabilirsiniz.
GWAIK WIK
HAYALET DÜNYA
Yön: Oxide Pang-Danny Pang
Oyn: Lee Sinje, Lau Siu Ming, Zeng Qi
Tür: Korku
Süre: 108 dk.
Yazılanları silemezsiniz
Ting-yin doğaüstü güçler hakkındaki yeni kitabını yazmaya başlamıştır. Romanın ilk bölümünü yazarken durur. Yazdıklarını beğenmez ve çöpe atar. Bu arada kitabındaki kahramana benzeyen bir kadın bir çok yerde karşısına çıkmaya başlamıştır.
Silinen dokümanların asla yok olmadığı, hard disk'te varlığını sonsuza dek sürdürdüğü tezinden yola çıkan Hayalet Dünya'da gerçekle hayal iç içe geçiyor.
Filmin kamera koltuğunda, korku sinemasının yeni dehaları olarak tanınan, Göz serisinden hatırlayacağınız Hong Kong'lu ikizler Pang Kardeşler var.
Etkileyici bir görselliği olan yapım, farklı açılımları olan fantastik hikayelerden hoşlanan korku filmi fanatiklerine hitap ediyor.
UNDISCOVERED
BENİ KEŞFET
Yön: Meiert Avis
Oyn: Pell James, Steven Strait, Ashlee Simpson
Tür: Romantik
Süre: 97 dk.
Çapkın müzisyenler
Modellerin, rock müzisyenlerinin dünyasında geçen bir aşk hikayesini anlatıyor Beni Keşfet.
Oyuncu olmak ve aşk acısını dindirmek umuduyla Los Angeles'a gelen Brier, burada bir süre önce metroda göz göze gelip, aklından çıkaramadığı Luke ile karşılaşıyor.
Bir barda şarkı söyleyen Luke'un hayallerinde de ünlü bir rock yıldızı olmak var.
İki genç arasında çekim olduğu kesin, ama Brier, çapkın bir rock yıldızıyla yaşadığı çılgınlıklardan sonra kendine basit bir kural koymuş: "Asla bir müzisyenle çıkma! ".
Her müzisyen çapkın mıdır, sorusunun yanıtını ve bir takım engeller nedeniyle bir türlü bir araya gelemeyen iki gencin aşk hikayesini perdeye yansıtıyor Beni Keşfet. Üstelik de bunu süper müzikler eşliğinde yapıyor.
TRAMVAY
Yön: Olgun Arun
Oyn: Fırat Tanış, Emel Çölgeçen, Itri Koşar
Tür: Dram-Gerilim
Süre: 83 dk.
Rötarlı Tramvay
Olgun Arun'un, 1999 yılında Kodak ve Antrakt Sinema Gazetesi'nin düzenlediği Uzun Metrajlı Film Senaryosu yarışmasında üçüncülük alan senaryosunu, ilk uzun metraj projesi olarak beyazperdeye taşıyalı neredeyse üç yıl oluyor. İki yıl önce ses sistemindeki sorunlar nedeniyle Altın Portakal'dan çekilmek zorunda kalan filmin sonradan da başına gelmedik kalmayınca vizyon tarihi bugünlere kadar sarktı.
Beyoğlu İstiklal Caddesi'ndeki 223 numaralı tramvayı set olarak kullanan Tramvay, bir grup tramvay yolcusunun esir alınmasıyla gelişen olayları konu alıyor.