Hititler’in torunu filan değiliz

Güncelleme Tarihi:

Hititler’in torunu filan değiliz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2001 01:22

Mahfi Eğilmez ismini ‘‘Katma Değer Vergisi,’’ ‘‘IMF, Dünya Bankası ve Türkiye,’’ ‘‘Krizleri Nasıl Çıkardık?’’ türü kitapların kapağında görmek şaşırtıcı değil elbette. Ama bir öykü veya romanın kapağında aynı ismi göreceğinizi ummazdınız herhalde.

Bu da oldu ve Mahfi Eğilmez, Hitit İmparatorluğu'nu anlatan tarihsel bir roman yazdı. ‘‘Anitta'nın Laneti’’ isimli kitap, hayli ilgi göreceğe benziyor.

Hititler'e merakınız nasıl başladı?

- Bundan 20-25 sene önce, ‘‘Tanrıların Vatanı Anadolu’’ diye bir kitap okudum ben. Almanya'dan kaçan ve asıl ismi Kurt W. Marek olan C. W. Jeram adlı bir bilimadamı tarafından yazılmıştı ve Hititler'le ilgiliydi. Roman gibi rahat okunan bu kitapta birkaç şey müthiş ilgimi çekti benim. Söz gelişi Kadeş Savaşı'nı Hititler'in kazandığına dair ilk ipuçları oradaydı. Bunun üzerinde, Hitit tarihi diye öğrendiğimiz şeyin çok doğru olmadığını anladım ve başladım Hititler'le ilgili olarak elime ne geçerse okumaya. Avrupa kökenli bir kavmin kurduğu şehir devletinin, giderek bir imparatorluğa dönüşmesi, neresinden bakarsanız bakın çarpıcıydı.

Bu kadarı roman yazmak için yeterli değil herhalde...

- Değil. Sonra bu Ramses kitapları sardı ya ortalığı, baktım, orada da Kadeş Savaşı yine Mısırlılar'ın lehine anlatılıyor, üstelik savaşı kaybeden Ramses'in ağzından. Bu açıkça rahatsız etti beni. Hatta sinirlendim. Çünkü söylenenler doğru değildi. Bizim insanımız burnunun ucundaki Hattuşa'yı gezmek yerine, gidip Kahire'de piramitleri görmeyi tercih ediyor. Burada bir eksiklik var diye düşünüp, Ankara Dil Tarih'in ve İstanbul Edebiyat Fakültesi'nin kitaplarını karıştırmaya başladım. Çok iyi kitaplar vardı ama hemen hepsi çok teknikti. Dolayısıyla bunları insanlara okutmak çok zordu. Yazma fikri, okutma arzusundan kaynaklandı zaten. Ayrıca, yeteri kadar entrika ve cinayet vardı. Bu hadiseyi canlandırabilir miyim diye düşündüm ve başladım.

60 KİTAP OKUDUM

Bölgeyle bir alakanız var mı sizin?

- Hayır yok, ama bölge benimle çok alakalı. Ben Radikal'deki yazılarımda da zaman zaman bu Hitit meselesine değiniyorum ya, konuyla ilgili olduğumu biliyorlar. Ortaköy'de Şapinuwa diye bir yer bulunmuş. Aşağı yukarı on yıldır kazılıyor. Başlarında Dil Tarih'ten Aygül Süel diye bir hoca var. Onlardan bir davet aldım, kazıya davet ettiler beni. Eylül'de de eğer büyük bir aksilik olmazsa, malayı alıp kazıya katılacağım. Bu arada, geçen ay Çorum'da 21. Uluslararası Hitit Festivali vardı. Beni konuşmacı olarak davet ettiler. Benim yaptığım konuşma çok ilgi çekti.

Ne kadar kitap okudunuz Hititler'le ilgili olarak?

- Aşağı yukarı 60 tane kitap, pek çok makale okudum. Ama yıllar geçtikçe yeni yapılan araştırmalar, eski kitaplarda yer alan bilgileri değiştiriyor.

Peki sizin Hititler'e ve Hitit tarihine olan bu ilginiz tuhaf karşılanmadı mı çevrenizde?

- Şöyle bir şey oldu: Ben bu kitapta Kadeş Savaşı'nı Hititler'in kazandığını yazmaya başladıktan sonra, Ramses kitapları dolayısıyla aksine inanmış bulunan okurlar, telefon edip Hitit milliyetçesi olmakla suçladılar beni. Ben de onlara ‘‘Yoksa siz Mısır milliyetçisi misiniz?’’ diye sordum.

Daha önce yazdığınız kitapların isimleriyle ‘‘Anitta'nın Laneti’’ yanyana gelince biraz tuhaf durmuyor mu?

- Arada bu kitabı haber veren ‘‘Light Günlük’’ var ama. Buna rağmen, ‘‘Light Günlük’’ü yazarken, bir gün kalkıp ‘‘Anitta'nın Laneti’’ni yazacağımı düşünmüyordum doğrusu.

KADEŞ TARTIŞILACAK

Son yıllarda yoğun bir biçimde yapılan tarihsel roman tartışmaları var. Bu durum etkiledi mi sizi?

- Evet onun bir etkisi var. Tarihsel romanların ilgi çekiyor olması beni motive etti açıkçası. Çünkü Hititler'le ilgili olarak yazılmış hemen hiçbir şey yoktu. Üstelik, Ramses dizisinin Mısır'a sağladığı olağanüstü bir ilgi göze çarpıyordu. Hitit tarihini de böyle hikáye ederek okutturabilir miyim, diye düşündüm.

Peki ama neden roman türünü tercih ettiniz?

- Hititler'le ilgili çok güzel tarih kitapları var. Ama tarihe saplandığınız zaman okunurluk kayboluyor. Ayrıca ben tarihçi değilim, öyle bir iddiam yok. Sadece hafifleştirerek, daha kolay okunmasını hedefledim. Bir de Ramses dizisini okuyan insanlarda yanlış bilgilenmeler vardı. Bunları düzeltmek istedim.

31 Mart'ın muhtevası da biliniyordu ama Ahmet Altan yeniden yazana kadar bu ölçüde tartışılmadı. Kadeş Savaşı da sizin kitabınızdan yola çıkılarak getirilebilir tartışma gündemine.

- Daha kitap çıkmadan başlamıştı zaten. Kitaptan sonra ne diyeceklerini ise hep birlikte göreceğiz.

NOBELE ADAY DEĞİLİM

Doktor bestekárlar, asker şairler kuşağı var. Bundan sonra bir de ekonomist romancılar kuşağı mı çıkacak ortaya?

- Yok, hayır. Bu herkesin entelektüel ilgisiyle alakalı bir şey. Unutmayın ki, Cemal Süreya maliye müfettişiydi. Üstelik ben kendisini yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Ama bir yanlış anlama olmasın. Kendimi romancı, öykücü filan olarak görmüyorum. Kendi çapımda bir deneme yaptım ben.

Nobel'e aday değilim diyorsunuz yani...

- Hayır, hiçbir şeye aday değilim.

Devamı gelecek mi bunun?

- Aklımda bir şeyler var ama bu ‘‘Anitta'nın Laneti’’nin göreceği ilgiye bağlı. Ama ben bu işi sevdim.

Ne kadar sürede yazdınız kitabı?

- Belli bir altyapıyı hazırladıktan sonra bir sene kadar sürdü.

Ekonomik kriz ortamı filan derken, bir anlamda terapi görevi görmüştür sizin için.

- Gerçekten de öyle oldu. Kitabı yazarken, dinlendiğimi hissediyordum. Bir anlamda balık tutmak gibiydi.


Devlet bu uygarlığa ilgi duymuyor


Osmanlı var, Bizans var, Selçuklu var. Siz onların hepsini bir kenara bırakıp Hititler'i yazıyorsunuz. Neden?

- Her üç alanda da yazılmış bir hayli roman var. Ama Hititler'le ilgili bir şey yok. Erol Toy bir kitap yazmış ama ben buna başladığımda o da yoktu. Ayrıca, Osmanlı, Bizans ve Selçuklu görece yakın uygarlıklar. Hititler ise dört bin yıllık bir uygarlık ve ‘‘panko’’ diye bir meclisi bile var, çok sağlam yasaları var. Bunlar çok ilginç geldi bana.

Yavaş yavaş bu konuda bir bilinç de oluşuyor sanki. Ankara'daki alışveriş merkezine Hititçe ‘‘Karum’’ adının verilmesi gibi.

- ‘‘Karum’’ büyük alışveriş merkezi demek. Bir ilgi var ama beni hayal kırıklığına uğratan şeylerden bir tanesi, Çorum'daki festivaldi. Şapinuwa gibi bir yer var. İlk defa Türk Hititologlar bir yer bulmuşlar. O festivale mesela, devletin ilgisi neredeyse hiç yoktu. Cumhurbaşkanı veya Başbakan sembolik de olsa kazı bölgesine gitse, memleketin ilgisi oraya yönelir. Ayrıca, sokaktaki insan da bir uygarlığın merkezinde yaşadığının farkına varır belki.

Mısır'da Ramses kitapları tam bir devlet organizasyonu olarak tanıtıldı dünyaya...

Evet, öyle bir kampanya ile tanıtıyorlar ki, hemen herkes etkileniyor ve Mısır'a giden turist sayısı da anında katlanıyor. Az şey mi bu?


Hititler Avrupa kökenli

Torunları olarak Hititler'den ders alacağımız çok şey var anlaşılan.

- Onların torunu filan değiliz. Cumhuriyet'in ilk yıllarında öyle diyorlar ama doğru değil bu. Çünkü Hititler Avrupa asıllı bir kavim. Aynı soydan, aynı yurttan geliyoruz tezleri doğru değil.

Yolları Anadolu'ya nasıl düşmüş peki?

- O konu netliğe kavuşmuş değil ama Avrupalı oldukları kesin. Çünkü Hint-Avrupa dili konuşuyorlar. Almanca'ya benzediği için Almanlar fena halde ilgileniyorlar konuyla.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!