Güncelleme Tarihi:
Hayatının yaklaşık kırk yılını halk müziğine adayan bir ozan Musa Eroğlu. 'Uçan parmak' olarak anılan bağlama virtüozu, 3 bine yakın eseri repertuara kazandıran derlemeci ve 10 yıldır kendi okulunda öğrenci yetiştiren bir eğitimci aynı zamanda.
Uzun yıllar sadece halk müziği erbabının tanıdığı, sevdiği Eroğlu 1990'larda önce bestesi 'Mihriban'la, ardından 'Halil İbrahim' ve 'Yol Ver Dağlar' albümleriyle milyonların sevgilisi oldu.
Deneysel çalışmalarını sürdüren Eroğlu bu akşam Rumeli Hisarı'nda grubuyla sahneye çıkacak. Ve ‘‘Hayatımın en zorlu sınavlarından biri olacak’’ dediği konserde Anadolu'nun dört bir yanından ezgileri seslendirecek.
Ocak ayında, Allahuekber Dağları'nda ‘‘Sarıkamış Dramı’’na klip çekerken az kalsın donuyordunuz, hastaneye kaldırıldınız; hazırlanan klip çekilen zorluğa değdi mi?
Yurdun dört bir yanından şehitler yatıyor o dağda; ilgiden yoksun, öksüzler. Orada yaşanan dramı bugün çok az insan biliyor. Onbinlerce insanın ölümüyle sonuçlanan olayı ve orada unutulan insanları hatırlatmak için klip çekmek istemiştik. Düşündüğümüzün yüzde 60'ını gerçekleştirdik. Amaç ticari değildi. Yeni albümüm çıktıktan sonra ticari olabileceği düşünülür diye klibi yayından çektik.
Klip amacına ulaştı mı?
Sarıkamış olayını anlamak ve doğru yansıtmak için ciltlerce kitap okudum. Bazıları bu olayı bir kahramanlık öyküsü gibi sunuyor. Sarıkamış'ta 90 bin kişi savaşta değil, soğuktan öldü. Enver Paşa'nın gazabına uğradı. Yaşanan bir dramdır. Aynı şeyleri yaşamamak için tarihe doğru bakmak, belki de yeniden yazmak lazım. Klip, olayı bu boyutuyla geniş kitlelere yansıtmayı amaçlıyordu. Dikkat çekmeyi başardık diyebilirim. ‘‘Kavimler Kapısı Anadolu’’ albümü yayınlandıktan sonra türküyü derlediğim Kayseri'nin Pınarbaşı'ndan beş kişilik bir grup geldi teşekkür etmek için. Sağ kalan yakınlarından dinlediklerini anlattılar. Çok duygulandım.
‘‘Sarıkamış Dramı’’, adınızı ‘‘Mihriban’’la duyanlara 'ağır' gelmedi mi?
Son 30 yıllık sürece baktığımda halk müziğindeki değişim beni düşündürüyor. Duyguları en saf haliyle yansıtma yerine ne yapsak da çok satsak kaygısı her şeyin önüne geçti. Sanatçı enflasyonu var ama hepsi birbirine benziyor. Bu ortamda ben geçmişe, geçmişte yaptığım ağır şeylere döndüm son albümde. Doğru, biraz ağır oldu galiba...
Anadolu'nun dört bir yanında verdiğiniz konserlerde dinleyicinizle buluşuyorsunuz. 1995'te ‘‘Yol Ver Dağlar’’la gelen şöhret dinleyici kitlenizde nasıl bir değişiklik yaptı?
Geçmişteki dinleyiciyle arada müthiş bir fark var. Konser için Anadolu'nun hangi köşesine gitsem yaşlı - genç, kadın - erkek dinlemeye geliyor. Haymana'da konser verdim geçenlerde, tüm çevre köyler gelmiş. Bayburt'ta kadınlar çoğunluktaydı, neredeyse hepsi tesettürlüydü. Türkülerimdeki bakış açısından rahatsız olmuyor, tam tersine seviyorlardı. Gelip kaset imzalattılar. Şaşırdığımı söyleyebilirim. Ama beni en çok şaşırtan çocuklar.
Neden?
Geçenlerde TRT bir araştırma yapmış. İki bin çocuğa TV'de gülümseyen yüz olarak kimi hatırladıklarını sormuşlar. 800 çocuk beni seçmiş. 13 - 14 yaşında çocuklar konserlerime gelip en öne oturuyor, diğer dinleyicilerden daha dikkatli izliyorlar. Muhtemelen ailelerini de onlar konsere getiriyor. Yaşlarına göre ağır sayılabilecek ezgiler, mesela uzunhavalar, Karacaoğlan'dan deyişler söylememi istiyorlar. İlginç sorular soruyorlar. Bu çocukların arasından yarının edebiyatçıları, tarihçileri, sosyologları çıkacak ve dünyaya bizim kuşaktan farklı bakacaklar; gençlerden umutluyum.
İstanbul dinleyicisi hakkında neler söylersiniz?
İstanbul artık bir ülke. Avrupa gibi aynı zamanda. Dinleyiciye daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor. Her konser zorlu bir sınav. Özellikle Rumeli'de vereceğim konser, niteliği itibarıyla, beni çok heyecanlandırıyor. İlk kez bana ait bir konser olacak, salonda değil açık havada gerçekleşecek. Mekánın dikkat dağıtıcı etkisini repertuarımı düzenleyerek aşmaya çalışacağım.
Zorlu bir maraton koşacaksınız; bu konser öncesinde kampa girdiniz mi?
Doğru, benim için, 40 yılın belki de zorlu sınavlarından biri olacak. Bir süredir yüreğimle hazırlanıyorum bu konsere. Anadolu'nun ses coğrafyasını dörde bölüp, dört bölümde türküleri sunacağım. Dinleyicilerle sıcak bir diyalog kuracağımızı sanıyorum.
Halk müziğinde 40 yıllık tecrübenizden sonra kendinize bir yol çizdiniz: Konserlerde, albümlerinizde bas, gitar ve kavaldan oluşan eşlikle türküleri yorumluyorsunuz. Neden bu enstrümanlar ve böyle bir eşlik?
Gitar ve basın bağlamayla yan yana gelmesi eski düşüm. Halk müziğinde yıllarca belirli yaklaşımlar dayatıldı. Çokseslilik adına 40 bağlama yan yana dizilip güzelliklerin üstü örtüldü. Ben iyi bir caz, flamenko dinleyicisiyim. Yıllar önce Jimi Hendrix hayranıydım. Bugüne dek solo bağlamanın en güzel örneklerini dinledik, artık yeni şeyler yapmak gerek. Bağlamanın sesi bas tınısıyla, farklı armonilerle desteklenmeli. Bas ve gitar eşliğini sade ve samimi buluyorum. İnsanların kulaklarını yormadan, büyük bir orkestra atmosferini yaratmaya çalışıyoruz. Bu yaklaşımım çok eleştirildi, ama ben yolumda yürüyorum. Cazda dört uyumsuz adam bir araya gelip çok güzel bir müzik yapabiliyor, neden benzerini biz de denemeyelim?
Yeni albüm sonbaharda
Derleme yapmaya devam ediyor musunuz; sonbaharda kaydına başlayacağınız yeni albümde besteler mi derlemeler mi ağırlıkta olacak?
Yaşadıkça derleme ve beste çalışmalarım sürecek. 2000'e senfonik folk diyebileceğimiz farklı çalışmalar hazırlıyorum. İçinde besteler ve otantik ezgiler olacak. Halk müziği repertuarında on bine yakın ezgi var. Aralarında çok ilginç eserler var. Ama yerel ağızlar nedeniyle geniş kitlelere ulaştırılamamış. Ben türkünün Edirne'den Van'a kadar herkes tarafından anlaşılabilmesi gerektiğini, türküyü konuştuğumuz gibi söylememiz gerektiğini savunuyorum. Yeni albümde bu anlayış ön planda olacak.
Adınızı taşıyan okulda on yıldır gençler bağlama, piyano ve gitar dersi alıyor. Sizi ne zaman yetiştirdiğiniz gençlerle dinleyeceğiz?
Zamanı geldi. Abartısız, işini hakkıyla yapan gençler geliyor. Kısa süre sonra bunun sonuçları kamuoyuna yansıyacak. Önümüzdeki günlerde bir öğrencimin albümü yayınlanacak, yaklaşık 30 kişilik bir grubumuz var, birlikte konserler vermeyi düşünüyoruz. Ama acelemiz yok.
UNESCO'nun desteğiyle Avrupa'da yayınlanan ‘‘Bin Yıllık Yürüyüş’’ CD'lerinden ilginç tepkiler aldınız mı?
150 bin civarında CD basıldığı söylendi. ABD'den Harry King adlı bir gitarcı bu albümleri dinlemiş; Türkiye'ye geldi, beraber Anadolu'yu dolaştık. Hollanda'dan bir müzik yazarı bana ulaştı. Fransa'dan bir konser teklifi aldım. Şimdi UNESCO'nun desteğiyle ‘‘Mevsim Göçü’’ adlı bir başka CD hazırlıyorum. İçinde Binboğa'dan Denizli'ye uzanan coğrafyadaki Yörükler’in müzikleri olacak bu albümde. Budha Müzik için tasavvuf repertuarından eserler kaydedeceğim.
Bir röportajda semahları senfonik ses zenginliğiyle yorumlamak istediğinizi söylüyordunuz. Bu düşünüz ne aşamada?
Uçuk bir hayalden bahsetmek istemiyorum. Bir yandan yaşam savaşı verip, üç çocuk okuturken böylesine büyük bir projeye başlamak kolay olmuyor. Ama bir gün düşümü gerçeğe dönüştürmeye kararlıyım.
Bilet fiyatları 5ve 7.5 milyon TL. Biletler Rumeli Hisarı gişesindenve Vakkorama mağazalarından temin edilebilir.