Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2001 00:00
BOYUTU henüz belli olmayan vurgun ithamı karşısında tarihe geçecek abeslikte siyasi savunma ancak hırsızın ideolojisi üzerine inşa edilebilirdi... MHP işte bu hataya düştü, dönüşü zor yola girdi.Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, ihaleleri komisyon karşılığında şirketler arasında pay etmekle suçlanan müteahhit hakkındaki basın haberlerinden yola çıkarak ‘‘sol görüşlü, Marksist ve Diyarbakırlı’’ diye tarifte bulundu. (Kaynak: Hürriyet Gazetesi manşeti ve Sabahattin Önkibar'ın Star Gazetesi'ndeki yazısı)Koray Aydın böylece vurgun çetesi ile partisi arasına set çekmek istedi. Ama Koray Aydın bu sözleriyle cumhuriyet hükümetinin değil partinin bakanı konumuna indiğinin acaba farkında mı? Çünkü:1) Suçu doğum yeri ve siyasi görüşle izaha çalışmak cumhuriyet bakanına yakışmaz... Hatta parti propagandasında bile eğreti durmaz mı?2) Yoksa bakan Aydın, Diyarbakırlı-sol görüşlü-Marksist hırsızları başka bir mercinin mi izleyeceğini/yakalayacağını düşünüyor?3) Koray Aydın, bakanlığındaki her türlü vurgun ve soygunun tek siyasi sorumlusunun kendisi olduğunu unutuyor mu?4) Beyaz Enerji soruşturması sırasında ANAP'lı Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'i istifaya davet edenler -ki aralarında MHP milletvekilleri de vardı- aynı siyasi sorumluluğu gerekçe göstermedi mi?5) Her ne kadar Beyaz Enerji operasyonunda içeriye alınan, yargılanan bürokratlara, işadamlarına parti kimlik kartı sorulmadıysa da... Sizce hırsızlık için siyasi görüş birliği şart mıdır?6) Boşverin suni kategorileri... Hırsız hırsızdır. Sağcısı, solcusu, partilisi, apolitiği olmaz. * * *Anlaşılan MHP siyaseten kaza kurşununa kurban gitmekten korkuyor... Korku makyajı bozdukça altındaki radikal profil çıkıyor.Komplo teorileri bir yana, Vurgun Operasyonu konusundaki elimizdeki detayları alt alta sıralarsak, takvimi daha iyi anlarız:Bayındırlık Bakanlığı'ndaki ihale vurgunu konusunda ilk iddialar yılbaşında dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a ulaştı.Emniyet'in ilgili birimleri incelemeye 4 Ocak günü başladı.Şubat ayı sonunda eldeki kanıtlarla DGM Savcılığı'na başvuruldu, teknik takip ve diğer yöntemler için izin alındı.Beyaz Enerji sanıklarından birisi eski Bayındıklık Bakanlığı görevlisi olduğu için bu soruşturma sırasında ek bilgiye ulaşma imkánı bulundu.* * *Soruşturmayı yöneten birimler, Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde birden fazla çete bulunduğundan kuşkulanıyor...ELEKTRONİK POSTAGERÇİ Stanley Fischer'in Türkiye gezisi hakkında bazı ekranlara yansıyan maskaralıklardan, uçuk yorumlardan daha komik değil ama yine de hafta sonuna gülümseyerek başlamanıza yardımcı olur umuduyla aktaralım istedik... İşte size Fischer'in alternatif Türkiye notları: ‘‘Baktım bu iş Cottarelli'yle Kahkonen'le olmayacak, durumu bizzat görmek için Türkiye'ye gitmeye karar verdim. İş arkadaşlarım ‘daha gençsin, kıyma kendine' dediler ama yılmadım. Nihayet Türkiye'deyim. Uçaktan inip arabaya binene kadar en az bin kişiyle öpüştüm. Ben karımla bile bu kadar öpüşmedim. Bu arada havaalanında cüzdanımı çarptılar. Durum sandığımdan da kötü galiba. Otelime geldim. Odama kat görevlisi olarak gelen kel kafalı adam, ‘Buradan bir an önce git, yoksa sonun bana benzer' dedi. Meğer bizim Kemal'miş. Elindeki eskimiş yırtık tenis raketinden kuşkulanmıştım zaten. Çocuk dervişti, mecnuna dönmüş. Başını omzuma koyup saatlerce ağladı.Bugün kendini Magic Cansun olarak tanıtan biri beni az daha forvet olmaya ikna ediyordu.
Galatasaray'ın başkanıymış. ‘Ben futboldan nefret ederim' deyince takımın hocası bir Romen atasözüyle karşılık verdi. Nasıldı? Hah şöyle: ‘Eceli gelen köpek kilise duvarına Fischer.'Ben de Türkler'in tek derdi AB'ye girmek sanırdım. Burada herkesin girmek istediği tek yer Laila diye bir gece kulübü. Yarın yerinde incelemelerde bulunmak üzere bu kulübe gideceğim. Beni Laila'ya almadılar. Sonra Kaya Çilingiroğlu diye birinin yardımıyla içeri girdik. Ayşe Hatun Önal diye biri yanıma oturup ekonomiyle ilgili sorular sordu. Ben de dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım. Bugün bütün gazetelerde dün akşamki o kızla resimlerimiz var. Resimlerin üstünde de ‘Fischer zampara çıktı. Ayşe Hatun Önal, Fischer'le düzeyli bir beraberlik yaşadıklarını saklamadı' yazıyor. Bu resimleri bizim hanım görse yanmıştım.Oh my God! Bizim hanım resimleri görmüş. Telefon açıp boşanacağını söyledi. Ardından IMF'den bir telefon geldi. Arayan bizim patrondu. Haberi o da okumuş. İşime son verdiğini söyledi. Allah'ım nerden geldim bu ülkeye? Burada kalıp siyasete girmeye karar verdim. Yenilikçiler'den teklif geldi. Anadolu'da bir ilde ilk sıradan milletvekilliği garantisi verdiler. Yakında oy istemek için
seçim bölgeme gidiyorum. Köylülerle dertleşip birlikte ekin toplayacağız. Artık İ- me-fe yok. Yaşasın İmece.’’
button