Güncelleme Tarihi:
Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau, Hürriyet'in sorularını yanıtladı. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği konusunda karşılıklı sabır gösterilmesine gerek duyulduğunu söyledi ve şöyle dedi:
Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne (AB) adaylık statüsü verilmesiyle yeni bir sürece girildiğini ve önemli gelişmeler kaydedildiğini söyledi.
Berlin'in Tiergarten kesimindeki Cumhurbaşkanı köşkü olarak kullanılan ‘‘Bellevue Sarayı’’nda Hürriyet'in sorularını yanıtlayan Rau, Almanya'nın refah düzeyinin artmasında Türkler'in önemli katkılarda bulunudğunu belirtirken, Almanya'daki okullarda İslam dini dersleri verilmesinden yana olduğunu, ancak Kur'an kurslarını kabul edemeyeceklerini de dile getirdi.
Türkiye'nin, Müslüman olduğu için AB'ye alınmadığı izlenimi var. Sadece Hıristiyan bir Avrupa düşüncesi çağdaş mıdır?
RAU: Hayır. O zamanlar geride kaldı. Burada camilerimiz var, doğrusu da budur. Şayet bir Arap ülkesinde veya Müslüman bir ülkede de ara sıra bir Hıristiyan kilisesi inşa edilse, o zaman burada minarelere alışmak doğal olarak daha kolay olurdu. Bu çok uzun bir yoldur. Herkesin davranışını hoşgörü belirlemelidir. Örneğin, ben Türkiye'de Rum-Ortodoks kilisesi için ağırlığımı koyarken, İstanbul dendiğinde aynı zamanda Konstantinopel'i de hatırlıyor, Türkiye'deki ortodoks Hıristiyanlar için kendilerine ait okullar ve kendilerine özgü teoloji (din) eğitimini de düşünüyorum. Bunun dinsel barışa da katkısı olurdu. Bu alanda daha atılması gereken çok adım var.
200 BİN İŞYERİ
3 milyona yakın insanı AB ülkelerinde yaşayan Türkiye'yi bir şekilde Avrupa'ya entegre etmek gerekmez mi?
RAU: Biz zaten bu yoldayız. Adaylık statüsü ve bununla birlikte Türkiye'de başlayan süreç, gözle görülür değişiklikler getirdi. Birbirimize karşı daha sabırlı olmamız gerektiğine inanıyorum, çünkü daha önümüzde uzun bir yol var.
Almanya'da Türk işgücünün 40'ıncı yılına girdik. Bu sizce ne anlama geliyor?
RAU: Bu, Türklerin Almanya'nın refahına muazzam bir katkısı, ülkemizde yaşayan Türklerin uyumu için de Almanların aynı düzeydeki katkısı anlamına gelmektedir. Şuna da dikkat çekmek gerekir ki, ülkemize yalnız Anadolu'dan Türk işçiler gelmemiş, bu arada çok sayıda Türk işveren olarak Almanya'da yerini almıştır. Türklere ait işletmelerde 200 bine yakın kişinin çalıştığı tahmin edilmekte ve Türkler Almanya'da orta sınıfta yerlerini almaktadır. Ben bunu son derece önemli buluyorum.
Bundan tam 8 yıl önce Solingen'deki o korkunç kundaklama eylemi yaşandı. Genç ailesi buna rağmen Alman uyruğuna geçti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
RAU: Önce şunu belirtmek isterim ki, Genç ailesini tanımak kişisel olarak benim açımdan bir zenginlik oldu. Bu günlerde onlardan bir mektup aldım. O bölgede bulunduğumda fırsat buldukça Genç ailesini ziyaret ederim. dGenç ailesinde, Almanya'da uzun süredir yaşayan çok sayıda Türk ailenin durumunu görebilirsiniz. Güçlü bir kadın olan anne Almanca bilmemektedir, çocukları ise benim gibi Almanca konuşmaktadır ve torunları Almanya'da yetişmektedir. Orada 29 Mayıs'ta meydana gelen o olay çok korkunçtur ve asla da unutulmayacaktır. Buna rağmen Genç ailesi Solingen'de kendisini evinde hissetmektedir. İşte iyi olanı da buludur.
ZORUNLU KURS YANLIŞ
Almanya'da zorunlu uyum kurslarından söz ediliyor. Siz ne diyorsunuz?
RAU: Ülkemize gelen kişinin Almanca öğrenmesinin istenmesini doğru buluyorum. Okul bahçesinde Türkçe, sınıfta Almanca konuşmak olmaz. Ancak ben mecburi dil kursunu doğru bulmuyorum, ama uyum için olanak sunulmasının ve uyum çabalarının çok şey getireceğine inanıyorum. Birkaç ay önce Berlin'de Almanca öğrenen ve annelerden oluşan bir grubu ziyaret ettim. Bazıları 20 yıldır ve daha fazla bir süredir burada yaşadıkları halde pek az Almanca biliyordu. Bu iyi birşey değildir. Genç erkeklerin eşlerini Türkiye'den getirip, sadece eve kapatmaları ve bu yüzden onların bir eczanede ya da metroda isteklerini ifade edememeleri de iyi birşey değildir. Burada yaşayan kişilerden Almanca öğrenmelerini beklemek durumundayız, ama mecburi dil kursunu doğru bulmuyorum. Şöyle denilmemeli:
Önce bizim gibi düşünmelisin, aynı kültüre sahip olmalısın, aynı müziği sevmelisin, aynı yaşam biçimini sergilemesin. Hayır, geleneksel Alman kültüründen farklı bir kültürle de Alman olunabilir. Bu benim için önemlidir.
Almanya'da ‘Kurtarılmış milli bölgeler’den sözediliyor. Bu durumda birlikte yaşam mümkün müdür?
RAU: Hayır, kurtarılmış milli bölgelere yer olmamalıdır. Bu gerçek bir skandaldır. Bunun nasıl değiştirilmesi gerektiğinin üzerinde konuşulmalıdır. Ama bu durumu polis gücüyle değiştiremezsiniz, çünkü o zaman kurtarılmış milli bölgeler olmaz, polis tarafından korunan bölgeler oluşur. Bunun da istemiyorum. O halde aydınlatmalıyız. İnsanlarla konuşmalıyız. Genç insanların sağ köşeye kaymamaları için çaba göstermeliyiz. Bu alanda bir hayli yol katettik. Bu arada Almanlar arasına bir göç ülkesi olduğumuz anlayışı arttı. Bu durumdan memnunum, ama daha uzun bir süreç gerekecek.
KURAN KURSU
Almanya'da İslam din dersi verilmesinden yanasınız. Bu dersler nasıl olmalı?
Rau: Evet, ben bu derslerin verilmesinden yanayım, ama çok zor. Bu derslerin Almanca olarak verilmesi gerekmektedir. Bu benim için önemlidir. Öğretmenlerin eğitimi de bizim ölçütlerimize uygun olmalıdır. Köktendinci unsurlar içeren Kur'an kurslarını kabul edemeyiz. Ancak, bu alanda fikirbirliğine varmak kolay değildir, çünkü İslam'ın çok edğişik formları var. Bu nedenle tüm İslami partnerler tarafından kabul edilecek ve Eğitim Bakanlıkları'nın onaylayacağı bir ders programına ihtiyacımız var.
TÜRK RESTORAN
Bize bir zamanlar Türk ailelerin çocuklarını oğlunuzun doğum günü partisine göndermekten çekindiklerini söylemiştiniz. Hala öyle mi?
RAU: Burada durum eskisine göre çok daha düzeldi. Ama bu yalnızca Berlin'e özgü değil, aksine artık sınıflarda Türk çocukların bulunması, onların doğum günlerine davet edilmeleri ve futbol kulüplerine gitmeleri alışıldık bir durum haline geldi. Bu da beni çok memnun ediyor.
Sizden önceki Cumhurbaşkanı'nın eşi köşedeki Türk manavdan alış-veriş yapıyordu. Sizin ilişkileriniz nasıldır Türk manavlarla?
RAU: Evet, yakınlarda çok sayıda Türk manavın bulunduğu Bellevue Sarayı'nda (burada) oturuyordu. Bizim oturduğumuz Dahlem'de böyle manavlar yok. Ama doğal olarak çeşitli ilişkiler mevcut. Örneğin ben burada Türkiye Araştırmalar Merkezi'nde idim. Çocuklar eve Türk arkadaşlarını getiriyorlar, yemek yemek için bir Türk restorana gidiyoruz.
RAU'dan mesajlar
Almanca öğrenilmeli
‘‘Liseye ve yüksek okullara giden Türk öğrenci sayısı sürekli artış göstermektedir. Bu sevindirici bir gelişmedir ve daha da geliştirilmelidir. Bu da ancak Almanca konuşmakla mümkündür ve işte ben bu nedenle Almanca öğrenmenin gerekliliğine bir kez daha dikkat çekiyorum.’’
Türk taksi şoförü
‘‘Göreve başladığım zaman yaptığım konuşmamda ‘Tüm Almanların Cumhurbaşkanı, tüm insanların başvurabileceği partner olmak istiyorum' dediğim günün akşamı dışarıda oturuyordum. Bir taksi geldi, şoförü Türk'tü. Bana, ‘Şu ana kadar hiç kimse bunu söylememişti' dedi ve elimi sıktı.’’
Türkiye beni etkiledi
‘‘Geçen yıl Türkiye'ye yaptığım gezide gördüğüm candan misafirperverlik ve görüşmelerin içten olması beni çok etkiledi. Kısa bir süre önce Stuttgart'ta cumhurbaşkanınızla biraraya geldim.’’
İlişkilerimiz iyi
‘‘İki ülke arasındaki işbirliği iyi durumda ve çeşitli alanlarda sorunsuz bir dolu ilişki mevcut. Problemler ise dostlar arasında konuşulur. Zaten bu da dostluğun işaretidir.’’
istikbal parlak
‘‘Türkler Almanya'da orta sınıf olarak yerini almaktadır ve genç akademisyenler arasında çok sayıda Türk vardır. Türk ve Alman üniversiteleri arasındaki işbirliğinin de güçlendirilmesini arzu ediyorum.’’
GetToları istemiyoruz
‘Bizim istemediğimiz ve yapamayacağımız şey gettolardır, bizim istemediğimiz şey, yalnızca Alman veya yalnızca Türkler'den
oluşan paralel toplumlardır. Birlikte yaşamaya gerçekten istekli olmamız şart.'
Hürriyet'in Almanca eki çok olumlu
‘‘Hürriyet'in Almanca ek verme girişimini çok iyi buluyorum. Türkiye'yi ziyaretim sırasında gazetenizin sahibi bana Almanya'da yetişen genç insanların Türkçe konuştuklarını, ama yalnız Türkçe değil, Almanca da gazete okumak istediklerini bu nedenle Almanca bir ek vermeyi planladıklarını söylemişti. O zaman Almanca değil, yalnız Türkçe bilen kadınları düşündüm. Bu Türkçe-Almanca gazetenin ailede tüm bireyler tarafından okunmasını diliyorum.’’
Rau kimdir?
Almanya'nın 8'inci Cumhurbaşkanı olan Johannes Rau 16 Ocak 1931'de doğdu. Yayıncılık alanında meslek eğitimi yapan Rau bir dönem gazetecilik de yaptı. 1952'den beri politikanın içinde olan Rau, 1978-1998 yıllarında da aralıksız olarak tam 20 yıl NRW Eyalet Başbakanı olarak görev yaptı. 1 Temmuz 1999'dan beri Cumhurbaşkanı olan Rau evli ve üç çocuk babası.