OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 05, 2001 00:00
HİPOKRAT'I BİLE GÜLDÜREN İNSAN SAĞLIĞI TACİRLERİ Vatandaşlarımızın dünyadaki küreselleşme hareketine paralel olarak kendi sağlıklarına daha bir dikkat etme ihtiyacının ortaya çıkması, son yıllarda özellikle Amerika'da moda olmaya başlayan bir çok 'mucizevî' tedavi yönteminin ülkemizde de pazar bulmasına yol açtı. Hani artık herkes daha zayıf olmak istiyor, daha enerjik yaşamaya çalışıyor, daha genç ve güzel görünmek çabasında. Bazen gelen hastalara bu konularda yardımcı olmak için plastik cerrah olmak bile yetersiz kalabiliyor. Elbette bir doktor olarak sizi anneniz Allah bilir kimin için doğurmuş diyemeyeceğimizden, televizyonlarda gördükleri manken kardeşlerimizin tamamen birer estetik mucize olmadıklarını, hatta itiraf etmek gerekirse az çok bir altyapıları olabileceğini hastalarımıza anlatmak zorunda kalıyoruz. Ama tahmin edilebileceği üzere, çoğunlukla ikna olmuyorlar! Bu doktorlar maalesef pek de bir işe yaramıyorlar galiba. Yani o kadar okumuşlar ama halâ zayıflamak için hastalarına uyulması imkânsız
diyet programları, spor filan gibi saçmalıklar öneriyorlar. Ya, hastalar zaten bunları yapabilecek olsa, şişman olurlar mıydı?.. Üstelik çoğu zaman hastaların makul sorularına da tatmin edici yanıtlar veremiyorlar. Meselâ "
yemek ve içmekten hiç taviz vermeden kolestrol düzeyini aÅŸağıya çekecek bir ÅŸurup var mıdır", hiçbir doktor bilmiyor... Sigara içmeye devam ederek yan etkilerinden ayda bir kez alınacak bir tabletle kurtulunabilir mi? Diyabet, kalıtsal eklem hastalıkları, epilepsi (sara) gibi süregen hastalıklar için de yaÅŸam boyu ilaç almak gerekiyormuÅŸ, olacak iÅŸ midir? Yanıtsız kalan bu sorular mucize tedavi yöntemlerinin prim yapması sonucunu da beraberinde getiriyor. Zaten ülkemiz insanı da "zeki ve çalışkan olması"nın yanısıra, aynı zamanda "hiç emek harcamadan köşedönme" üslubunu benimsemeye fazlasıyla yatkın. Ä°ÅŸte televizyonlarda acayip kaslarınızı çalıştıran aletler, arka tarafınıza baÄŸlayınca kilo verdirten elektromanyetik cihazlar; gazetelerde yurtdışından gelen mucize haplar, zayıflama ve güzellik merkezleri ilânları, uykusuzluk ve cinsel sorunlarınızın çözümleri… Hepsi zahmetsiz, hepsi çok ucuz, hepsi çok kolay… Velhasıl 'mucizevi tıp' diyebileceÄŸimiz alan VahÅŸi Batı'da iksir satan kovboylar ve kızılderili büyücülerden bu yana önemli evrimler geçirmiÅŸ olarak ve yine karşımıza çıkıyor. Köylerde bel fıtığı tedavisi yapan, kırık çıkık tamir eden, diÅŸ çeken, doÄŸum yaptıran masum (!) saÄŸlık emekçilerinden sonra ülkemiz artık daha organize ve önemli para tuzakları içeren tehlikelerle karşı karşıya. Ãœstelik Batı ülkelerine nazaran eÄŸitim seviyesinin daha sınırlı, devlet ve sivil toplum örgütleri kontrolünün "daha az" ve "daha az baÄŸlayıcı" olduÄŸu bir ülkede daha da dikkatli olunması gerekiyor belki de... Gelin biraz da tıpta mucize arayanlara karşı savaÅŸanların tarihinden bahsedelim. 1511 yılında Ä°ngiltere'de kral VIII. Henry, Parlamento'dan gelen kanun önerisini kabul ederek tarihte bir ilke imza atıyor. Buna göre Londra ÅŸehri ve onu çevreleyen 7 millik sınır içinde Londra BaÅŸpiskoposu'ndan belge almamış hiç kimse doktorluk veya cerrahlık yapamıyor. 7 yıl sonra kralın izniyle Londra Tabip Odası kuruluyor ve doktora lisans hakkı bu kuruma devrediliyor. Tabip odası baÅŸkanının ilk beyanatında artık acayip ilaçları ve tedavi yöntemleriyle hiçbir ÅŸarlatanın masum insanların ölümüne neden olamayacağının altı çiziliyor. Ama tahmin edebileceÄŸiniz gibi sorun çözülmüyor. Halk, doktorlar ve ÅŸarlatanları aynı kefeye koymaya devam ediyor. 1686 ilkbaharında bazı acaip hayvanları yiyerek yaÅŸamını yitiren hastaların görülmesi üzerine doktorlar ayaklanarak ÅŸarlatanları sokaklarda dövüyor. Arbede zor bastırılıyor. Bu iÅŸten doktor kesimi daha çok zarar görüyor ve çeÅŸitli ÅŸekillerde cezalandırılıyor. Bunun üzerine doktorlar 26 Nisan 1686'da ÅŸarlatanların uyguladıkları tedavilerin zararlarını anlattıkları 'Hipokrat Gülüyor' adlı bir dergi çıkarmaya karar veriyorlar. Halkın bilgilendirilmesinin ÅŸarlatanlarla savaÅŸta önemli olacağına inanmışlar bir kere... Derginin birkaç sayısının reprodüksiyonlarını biz de okuduk. Vallahi midemiz kalkmadı dersek yalan olur. Derideki yaraların kurtlara emdirilerek tedavi edilmesi yönteminin ayrıntılı bir incelemesinin yeraldığı; ya da gübre yığınlarında çoÄŸaltılan böceklerin yutulmasının zayıflamayı asla saÄŸlamadığını anlatan yazılar var. Kendi aÄŸzından kaleme alınmış bir yazıda ise Hipokrat, Harvey, Glisson, Willis gibi nice deÄŸerler yetiÅŸtirmiÅŸ bir milletin bu saçmalıklara inanmasına anlam veremediÄŸini belirtiyor. En ilginç bölüm ise Hipokrat ve Demokrit'in sohbeti. Åžarlatanlara inanan Demokrit'in Hipokrat tarafından nasıl ikna edildiÄŸi bir röportaj ÅŸeklinde verilmiÅŸ. Çözümlemeler tamamen Aristo mantığına dayalı olarak yapılıyor. 17. Yüzyıldaki diÄŸer yayınlar gibi 'Hipokrat Gülüyor'un da yazıları isimsiz çıkıyor. Anonim olmak her zaman saldırılara ve finansal yaptırımlara daha kolay göğüs germeyi saÄŸlıyor. Ancak bugün için tahminler yazıların zamanın en iyi yetiÅŸmiÅŸ doktorlarından biri olan Midgey tarafından kaleme alınmış olabileceÄŸi üzerinde yoÄŸunlaşıyor. Dergi kısa bir süre içinde baÅŸarılı diyebileceÄŸimiz sonuçlara ulaşıyor aslında. Ancak sonraları Tabip Odasının ortodoks anlayışının simgesi haline dönüşüyor ve istenmeyen doktorların yok edilmesi için bir silah olarak kullanılıyor. Ä°ki ayrı fikrin kalemlerle savaÅŸmasında ortaya konan ilginç üslup Ä°ngiltere'de yeni bir modaya dönüşüyor ardından. Kraliyet kökenli Tories ve muhalefetin sesi Whigs dergileri daha önceleri yayın hayatına atılmış olsalar da röportaj biçimini hemen uygulamaya koyuyorlar. Zamanla 'Heraklit Gülüyor, 'Demokrit Gülüyor' gibi köşeler popüler oluyor. Sizler ÅŸimdi "küçücük bir bir hap yutup güzel olabilecekken", buradaki kafa karıştırma harekatıyla yine ne yapacağınızı bilemez hale geldiniz, deÄŸil mi?..Evlerinizdeki o muhtelif shaperlar, Çince isimli tabletler, elektrikli masaj aletleri ne olacak?.. Biz onu bunu bilmeyiz, mümkünse mucizevi giriÅŸimlerinden aradığını bulanlar, naçiz yazarlarını da bilgilendirebilirse pek memnun oluruz. Hani bizim de her insan gibi kısa vadede ve zahmetsiz çözüm bekleyen sorunlarımız yok deÄŸil aslında. Yazımızı Hipokrat'ın söylemleriyle ikna olan Demokrit'in itiraflarıyla bitirelim bu hafta: Åžimdiye kadar ÅŸarlatanların sadece kiÅŸisel baÅŸarılarına iliÅŸkin ÅŸeyler duydum. Uyguladıkları yöntemlere iliÅŸkin deÄŸil. Verdikleri reçeteler de en az hapları kadar gerçek kılığına bürünmüştü aslında. MeÄŸerse foyası sonradan ortaya çıkıyormuÅŸ. Saçmasapan bir retorik ve akıldışı bir yığın yöntem... HerÅŸey sahtelik kokuyor. SaÄŸlıklı haftalar… Dr. Serdar GÃœNAYDIN - 5 Åžubat 2001, Pazartesi Â
button