OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 24, 2005 00:00
6 Temmuz sabahı Diyarbakır’ın BaÄŸlar semtinde, ensesine susturucu tabancadan sıkılan tek kurÅŸunla hayatına son verilmese, en büyük hayali 11 yaşında yazmaya baÅŸladığı romanı ‘Dedemin Hançeri’ni tamamlamaktı. Ailesini, Kürtleri, arzularını, PKK’yla baÅŸlayıp HADEP Genel BaÅŸkan Yardımcılığı’na uzanan, sadece ve sadece demokratik platformda yürütülmesini savunduÄŸu mücadeleyi anlatacaktı ilk kitabında.Öldürülmesi Kürt hareketinde silahsız, uzaktan kumandasız, demokratik mücadeleyi savunanlarla diÄŸerleri arasında bugüne kadar ortaya çıkan en derin fay hattını yarattı. Ä°ÅŸte dostlarının tanıklığından Fidan’ın yazamadığı romanın özeti...Suriye sınırına kuÅŸ uçuÅŸu 20 kilometre uzakta, sarnıçlarından baÅŸka su kaynağı olmayan, 50 hanelik yoksul bir Kürt köyüydü GüzelaÄŸaç. Köylü baÄŸda, bahçede yetiÅŸtirdikleri ve sınır ticaretiyle geçiniyordu. Süleyman Fidan, yazın çevreden topladığı pekmezi, üzümü atlarıyla köyün yanı başındaki Ömerli ilçesine, 15 kilometre uzaktaki Mardin’e, 100 kilometre uzaktaki Diyarbakır’a götürüp satardı. Oradan pirinç, peynir, yaÄŸ getirirdi. Kervancı Süleyman’ın eÅŸi Adle’den 35 yılda üçü erkek, dokuz çocuÄŸu oldu. Harman zamanı doÄŸan altıncı çocuÄŸu Hikmet’i, bir yıl sonra dünyaya gelen kızı Akife’yle aynı gün nüfusa kaydettirdi: 2 Åžubat 1956.En yakın ilkokul yarım saat yürüyüş mesafesindeki Ömerli’deydi. O güne kadar çocukların okula gönderilmediÄŸi GüzelaÄŸaç’tan ilk olarak Hikmet, üç yaşıtı ve kardeÅŸi Akife okullu oldu. Tek sözcük Türkçe bilmeyen Hikmet, öğretmeni Necdet Çetin’le iÅŸaretlerle anlaşıyordu. Kibritle yazdıkları cümleler yardımıyla, sözcük sözcük Türkçeyi öğrendi. Necdet öğretmen kitaplar verdi okuması için, geri getirdiÄŸinde ödüllendirdi. Okumak bağımlılığa dönüştüğünde, köye geleceklerden tek istediÄŸi kitap oldu. KaÅŸif ruhlu, meraklı, öğrenmeye aç bir çocuktu. 8 yaşında ailesinden gizli, Ä°zmir’deki aÄŸabeylerine gitmek üzere yola çıktı. Diyarbakır’da yanlış araca binince geri dönmek zorunda kaldı. El iÅŸlerinde maharetliydi. AÄŸaçtan oyduÄŸu Meryem Ana heykelini ailesi yıllarca özenle sakladı. MERKEZ KOMÄ°TESİ’NE SEÇİLEBÄ°LÄ°RDÄ°1970’de parasız yatılı olarak KırÅŸehir Öğretmen Okulu’na baÅŸladı. 800 kiÅŸilik okulda 200 DoÄŸuluyla diÄŸerleri arasındaki cepheleÅŸme kısa sürede saÄŸ-sol ayrımına dönüştü. Hikmet derslerdeki baÅŸarısı, uzlaÅŸtırmacı kiÅŸiliÄŸiyle DoÄŸulular arasında saygın bir yer kazanmıştı. AnlaÅŸmazlıklarda hakemdi. Dolabındaki türkü kasetleri, okulda Kürt bilincini gündeme getiren ilk kıvılcımdı. ‘Hiko’, arkadaşı Åžiko’nun (Şükrü Gülmüş) çetesinde haylazlıkla tanıştı. Onlar kadar ileri gitmedi hiç. Öğretmeni Seyit Alp’ti rehberi, YaÅŸar Kemal’den baÅŸlayıp Shakespeare’e uzandı. Kürt etnik yapısını inceliyor, göç öykülerini derliyordu. Her yaz köyüne çanta dolusu kitapla döner, akÅŸamları gaz lambası ışığında ailesine kitap okurdu. Son sınıfta tatil rotasını deÄŸiÅŸtirdi. Ä°zmir’deki aÄŸabeyinin manavında çalıştı. Åžehri tanıdı.Ortaokulda aşık oldu ilk kez. Sınıf arkadaşı Zuhal’den sonra KırÅŸehir’de Halime için ÅŸiirler yazdı. Suriye’den gelip GüzelaÄŸaç’a yerleÅŸen, uzaktan akrabası 12 yaşındaki Siham’la (Türkçe anlamı, oklar) karşılaÅŸtığında 15 yaşındaydı. Hayat boyu kalbine yerleÅŸecek kiÅŸi belli olmuÅŸtu.Okul bitince Hakkari köylerinde öğretmenliÄŸe baÅŸladı. 1977 Åžubatı’nda Nusaybin’in bir köyünde asker öğretmenken, Siham’la evlendi. Dört ay sonra GüzelaÄŸaç’a atanınca bir araya gelebildiler. Tüm siyasi Kürt gruplarıyla diyalogunu sürdüren genç öğretmen, demokratik mücadele yürütenlere yakın duruyordu. Aynı okula öğretmen atanan Şükrü Gülmüş’ün, kısa süre sonra PKK’yı kuracak Mazlum DoÄŸan, Hayri DurmuÅŸ ve Abdullah Öcalan’la diyalogu vardı. Onu da tanıştırdı. Silahlı örgüt fikrine ihtiyatla yaklaÅŸan Fidan, Ala Rızgari’nin lideri olan bir arkadaşının etkisiyle PKK sempatizanına dönüştü. PKK resmen kurulduktan bir ay sonra Hayri DurmuÅŸ, Ömerli’ye gelip üç öğretmene örgüte katılmayı, daÄŸa çıkmayı teklif ettiÄŸinde kibarca reddetti: ‘Hazır deÄŸilim.’İl teÅŸkilatını kurmak için Abdullah Öcalan geldi Mardin’e. Fidan onunla dost olmasına, çok etkilenmesine raÄŸmen tutumunu deÄŸiÅŸtirmedi. PKK’nın Ömerli’deki temas kiÅŸisi olarak kaldı ama üye olmadı. Örgüte katılıp daÄŸa çıkan arkadaşı Gülmüş’e bakılırsa kararı isabetliydi: ‘Üye olduÄŸu anda Merkez Komitesi’ne seçeceklerdi, oradakiler fazla yaÅŸamaz, yaÅŸarsa iyi gözle bakılmaz!’ÇORAP Ä°PLİĞİNDEN SAZ KÃœFLÃœ HIYARDAN YOÄžURT12 Eylül’den birkaç ay sonra PKK’ya zorla yardım topladığı gerekçesiyle aranmaya baÅŸlandı. EÅŸini, iki yaşındaki kızı Eylem Rojhat (gün geldi) ve bir yaşındaki kızı Lalej’i (Irak’ta bir daÄŸ) Ä°zmir’deki kayınpederinin yanına bıraktı. Nazilli’de bir bostanda çalıştı, saklandı. 1981 yazında ihbar sonucu yakalandı. 6 haftalık sorgunun ardından kaburgasında dört kırıkla, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’ne gönderildi. EÅŸi, ilk üç yıl saÄŸ kaldığını bile bilmiyordu. 1982 doÄŸumlu oÄŸlu Zınnar’dan (daÄŸ gölgesi) yıllar sonra haberi oldu. Diyarbakır Cezaevi’nin romanlara konu olan cehennem atmosferi, Fidan için tam bir hayat üniversitesiydi. Baskıya dayanamayanları kolladı, tek kelime Türkçe bilmeyenlere gardiyan dayağından koruyacak marÅŸ, ÅŸiirler ezberletti, koÄŸuÅŸta yüksek sesle Nutuk’u okumayı üstlendi. Kağıttan satranç yapıp turnuva düzenledi. Küflü salatalıkla süt paketinde yoÄŸurt mayalama, çorap ipliÄŸiyle sandıktan saz yapma pratiÄŸini geliÅŸtirdi. EskiÅŸehir ve Aydın’da devam eden 10 yıllık tutukluluÄŸunda ne bulduysa iÅŸtahla okudu: Ansiklopedi, roman, ÅŸiir... PKK’nın, Kürt muhalefetinin önde gelen isimleriyle koÄŸuÅŸ arkadaşı oldu, PKK Mardin davasında 36 yıla kadar hapis istemiyle yargılanırken bile örgüte karşı bağımsız tavrını korudu. 1991 Eylülü’nde tahliye oldu. Dava, öldüğünde hálá sürüyordu.PKK BEKAA’YA ÇAÄžIRDI Ä°KÄ°NCÄ° KEZ REDDETTÄ°Ä°ÅŸsiz ve parasızdı. Şükrü Gülmüş’le Ä°zmir’de bir ev kiralayıp iki aile birlikte yaÅŸamaya baÅŸladılar. EÅŸinin altınları bozduruldu, otogarda dondurma satacak bir tezgah kiralandı. Bu iÅŸ tutmayınca çanta satıcılığına baÅŸladı. PKK’dan Bekaa Konferansı’na ve silahlı eyleme katılma çaÄŸrısı gelmiÅŸti. Legal platformda mücadeleyi seçtiÄŸini söyledi, reddetti. Bu tarihten sonra 12 yıl aralıksız aktif siyasetin içinde oldu. 1991 seçimlerinde Ä°zmir HEP milletvekili adayıydı, 10 bin oy aldı. Seçilemeyince HEP Ä°zmir Ä°l BaÅŸkanlığı’nı üstlendi. 1993’te DEP Ä°l BaÅŸkanlığı, 1994-2000 arasında Ankara’da HADEP Genel BaÅŸkan Yardımcılığı yaptı. 1995 ve 1999’da HADEP’ten Ä°zmir, 2002’de Antalya milletvekili adayıydı. HADEP kapatılıp adı siyasi yasaklılar listesine eklenene kadar aktif siyasi çalışmasını sürdürdü.Bu arada 1995’te 3 ay gözaltına alındı. Yasal sınırı aÅŸan gözaltı nedeniyle Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’nde açtığı davada devlet uzlaÅŸma teklif etti, tazminat ödedi. 1996’da, HADEP konferansında Türk bayrağı indirildi, bir yıl tutuklu kaldı. O sırada partinin Ä°stanbul Ä°l BaÅŸkanı’ydı ve konferansta da divan baÅŸkanlığı yapıyordu.Hayatı toplantılarda, yollarda geçiyordu. ‘Çantası hep hazırdı. Eve birkaç günlüğüne uÄŸrar, haftalarca seyahate giderdi. Son 14 yılda evde geçirdiÄŸi toplam süre 5 yılı aÅŸmaz’ diyor eÅŸi Siham Fidan. ‘Ama her akÅŸam çocukları telefonla arardı. Çok yokluk, yoksunluk çektik, yaÅŸamasına seviniyorduk...’Evde olduÄŸu zamanlarda sürekli okurdu. 50’sine basmadan dünya klasiklerini ikinci kez elden geçirmeye karar vermiÅŸ, öldürülmeden kısa süre önce Oblomov’u bitirmiÅŸti. AkÅŸam TV açıldığında haberleri, tartışma programlarını, bilgi yarışmalarını kaçırmazdı. ‘Kim 500 Milyar Ä°ster’i izlerken tüm soruları bilir, katılması için ısrar edildiÄŸinde ‘Arıyorum, telefonu hep meÅŸgul’ diye geçiÅŸtirirdi. DIÅžARIDAN BAKINCA KÃœRTÇÜ İÇERÄ°DEN BAKINCA MUHALÄ°FAileden uzak yaÅŸama alışkanlığıyla ev iÅŸlerinde maharet kazanmıştı. Kurufasulye, patlıcanlı tavuk, çiÄŸköftesi meÅŸhurdu. Seyahatlerde arkadaÅŸları zorda kalınca yardıma yetiÅŸir, gömlek ve pantolonlarını jilet gibi ütülerdi. Dışarıdan bakıldığında, Türkiye’deki politik sisteme muhalif Kürtçü cephenin bir neferiydi. Oysa cephe içinde iÅŸler farklıydı: ÇoÄŸunlukla anlaşılamayan, ama hep saÄŸduyuyu temsil ettiÄŸi bilinen, saygı duyulan bir muhalifti.PKK ÅŸiddetine karşı ilk önemli çıkışını 1993’te yaptı. DEP’in, Bingöl’de 33 silahsız er ve 3 vatandaşın otobüsten indirilip kurÅŸuna dizilmesini lanetlemesini istedi. Talebi raÄŸbet görmedi. Ardından ‘Tuzla’da askeri öğrencilere yöneltilen saldırıyı kınayalım’ dedi. HADEP Kongresi’nde Türk bayrağının indirilmesini eleÅŸtirdi: ‘Bir ulusun onurunu zedelemeye kimsenin hakkı yoktur.’Abdullah Öcalan’la karşı karşıya gelmek istemiyordu çevresindekiler. Bunun üzerine yaklaşımını netleÅŸtirdi: Ä°llegaliteye karşıydı, çünkü ÅŸeffaf deÄŸildi ve denetlenemiyordu. Åžiddete karşıydı, AB sürecinde demokratik açılımların siyasi mücadeleyle gerçekleÅŸeceÄŸine inanıyordu. Kürt hareketi içinde güdümlü politikalara karşıydı, tabana yayılan demokrasiyi savunuyordu. 15 yıl PKK’ya paralel yürüdükten sonra nasıl yol ayrımına geldiÄŸini soran bir dostuna ‘Birdenbire olmadı, yılların gözleminin sonucu’ diyecekti.Tavrının bedelini siyasi prestijini zedeleyecek kampanyalarla ödemesi gerekti. Seçimlerde, ViranÅŸehir Belediye BaÅŸkanlığı’na PKK’nınki dışında aday çıkarılmasına ön ayak olduÄŸu için YeÅŸil’in adamı ilan edildi. Partide yolsuzluk yaptığı iddia edildi. Karalama kampanyası baÅŸarıya ulaÅŸmadı. Çünkü Kürt hareketinin tabanı onu Ankara’daki çoÄŸu liderin aksine ÅŸahsen tanıyordu. DoÄŸuda dolaÅŸmadığı köy kalmamış, sevecen, nüktedan yaklaşımıyla seçmenlerin kalbini kazanmıştı. 2003’te HADEP kapatılınca aktif politika yaÅŸamı bitti. Bir yıl sonra hapisteki DEP milletvekillerinin bırakılması üzerine, Ä°zmir’deki 50 arkadaşıyla iki toplantı yaptı. Dört siyasinin, Ä°mralı güdümlü yeni bir oluÅŸum kuracağını tahmin ediyordu. Onların inisiyatifine bırakılmayacak, geniÅŸ katılımlı demokratik bir oluÅŸumun koÅŸullarını tartıştılar. Ardından Leyla Zana ve arkadaÅŸlarının Demokratik Toplum Hareketi (DTH) projesi gündeme geldi. Åžubat ayında Ä°zmir’deki Kaya Prestij Oteli’nde DTH zemin yoklama toplantısı düzenlendi. Fidan kürsüye çıkıp ‘Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü mücadelesi verecek ama bunu iç yapısında tanımayacak bir hareketten sonuç alınacağına inanmıyoruz’ dedi.DTH TOPLANTISINDA KONUÅžTU, TEHDÄ°TLER BAÅžLADIArdından tehditler baÅŸladı. Fidan tehditleri ciddiye almamıştı. Üç kardeÅŸi erken yaÅŸta kanserden öldüğü için, zaten uzun yaÅŸayacağını sanmıyordu. Korkmak yerine içerledi, tehdit edilmek aÄŸrına gitti. O günlerde PKK’dan ayrılıp Yurtsever Demokrat Parti’yi (PWD) kuran Osman Öcalan’ın telefonda yönelttiÄŸi ‘Bize katıl’ davetini reddetti. 19 Haziran’da, Erbil’de ortak restoran açmayı teklif eden arkadaşı Osman Özbey’e yardım etmek üzere Kuzey Irak’a gitti. Ayrılmadan hemen önce elden bir mektup almıştı. PKK Merkez Komitesi eski üyelerinden H.Y örgütten ayrılmış, cezaevinde yalnız kalmıştı. Avukat istiyordu. Diyarbakırlı avukat Mahmut Vefa’yla konuÅŸmaya karar verdi Fidan. Bu arada Osman Öcalan PWD’den ayrılmış, Suriye’ye geçtiÄŸi gün cep telefonundan Hikmet Fidan’ı arayıp ‘DTH’yi destekle, yoksa senin için iyi olmaz’ demiÅŸti. Osman Öcalan’la yolunu ayıran PWD lideri Nizamettin TaÅŸ, bir grup taraftarıyla Fidan’ı Erbil’deki otelde ziyaret etti. Nerin adında bir dergi çıkaracaklardı, destek istedi. ‘Adamınız, paranız yok, PKK’ya karşı kendinizi bile koruyamazsınız, vazgeçin. Bir TV kurun daha iyi olur’ cevabını aldı. Gruptaki 30 yaÅŸlarındaki Liceli Veysi yaptığı ateÅŸli konuÅŸmalarla dikkatini çekmiÅŸti Fidan’ın. Arkadaşı Osman Özbey’e ‘Bu çocuk Osman’ın provakatörü olabilir, eÄŸer deÄŸilse Diyarbakır’a dönmeden vururlar’ dedi. 2 Temmuz’da geri dönmek üzere yola çıktılar. Silopi’de iki ayrı rotadan Ä°zmir’e dönmek üzere ayrıldılar. Arkadaşı Özbey’e kesinlikle Batman’a gitmemesini tembih etti: ‘Beni Diyarbakır’da, seni Batman’da yaÅŸatmazlar.’Kızıltepe’de iki gün kalıp, Urfa’da eski HADEP’li Eyüp Karagecili’yle buluÅŸacak, hafta sonunda Ä°zmir’de olacaktı. Karageçili 6 Haziran sabahı cep telefonundan aradığında Fidan’ın Diyarbakır’da olduÄŸunu, bir önceki akÅŸam Avukat Vefa’yla buluÅŸtuÄŸunu, akÅŸama Urfa’ya geleceÄŸini öğrendi, kendini riske atarak Diyarbakır’a gitmesine hayret etti. Hatta onu uyardı.Ä°ddialara göre Liceli Veysi’yle buluÅŸmaya BaÄŸlar semtine gitmiÅŸti. Cesedi bir apartman boÅŸluÄŸunda bulundu. PKK’lıların cenazesine ambulans veren Diyarbakır Belediyesi ‘Aracın deposu delik’ dedi. GüzelaÄŸaç’taki cenazesine Kürt hareketinin ünlü isimlerinden hiçbiri katılmadı. Dahası DTH’den Leyla Zana, Orhan DoÄŸan, Hatip Dicle, Selim Sadak cinayeti kınama bildirisine imza koymayı bile reddetti...Â
button