Güncelleme Tarihi:
Gerçi bu ayın 17'sinde bitiyor ama siz yine de görmeye çalışın. Hüseyin Alptekin'in Dulcinea Çağdaş Sanatlar İçin Özgür Mekan'daki ‘‘Kriz: Via vaia’’ isimli sergisini bugün saat 21.00'de Ali Perret'in piyano, yarınsa saat 20.00'de cazcı Butch Morris ve Ensemble'ın ‘‘Boredom/Loser/Border conduction’’ performansı eşliğinde görebilirsiniz.
İsterseniz sergiyi sizinle birlikte gezelim. Ama önce biraz açıklama: Türkiye ve yurtdışında sayısız sergi, sempozyum, workshop ve bienale katılmış Hüseyin Alptekin'in bu çok katmanlı projesindeki bazı işler, eski işlerine ve projelerine göndermeler yapıyor. Bu farklı okumalara açık projenin en büyük özelliği aralarında belirgin bir ortaklık bulunmayan çeşitli boyut, biçim ve tekniklerdeki işlerin yan yana durması. Genel bir eleştirel alaycılık ve mizah duygusu taşıyan serginin adındaki ‘‘Via vaia’’, ‘‘yaşasın alay!’’ anlamına geliyor. Kriz ise hepimizin yakından bildiği, ekonomik ve politik kriz. Alptekin, Dulcinea için mekana özel tasarladığı bu projeyi hazırlarken özellikle ekonomik krizden epeyce etkilenmiş. Yapıtlarında günümüz insanının sıkıntı, kaybetmek, depresyon gibi sorunlarını ele alan Alptekin, sergiye hakim iki ana renk olarak çok popüler iki ilacın rengini seçmiş; Viagra mavisi ve Prozac yeşili.
Bu ön bilgilerden sonra şimdi sergiyi gezelim. Alt kattaki sergi mekanına girer girmez sağlı sollu karşılıklı duvarlarda aynı dev tablonun iki versiyonuyla karşılaşıyorsunuz. Serginin en önemli parçası sayılabilecek bu resimler Fransız ressam Gustave Courbet'in ‘‘Origin du Monde/Dünyanın Kökeni’’ isimli resminin kopyaları. Kolsuz, bacaksız ve başsız bir vajinayı resmeden eserin orjinali sanat tarihinde önemli bir yere sahip. Üstelik başından da epeyce serüven geçmiş. Batı resmine ve kadınlara düşkünlüğüyle tanınan Osmanlı İmparatorluğu'nin Paris elçisi Halil Paşa tarafından Courbet'ye ısmarlanan bu resim, bir müddet Halil Paşa'nın banyosunda durduktan sonra uzunca bir süre ortadan kaybolmuş. Önce Ruslar'ın, sonra Nazi'lerin eline geçmiş ve 1955'te ünlü psikanalist Lacan'ın koleksiyonunda ortaya çıkmış. 1997'den beriyse Paris'teki D'Orsay müzesinde duruyor. Courbet'in bu resmi yaparken görme bozuklukları ve halisünasyonlar yaşadığı da söyleniyor.
Hüseyin Alptekin, appropation ve reppropation (yeniden kendine mal etme) kavramıyla ele aldığı tabloyu Dulcinea'nın duvarlarının ölçüsünde hazırlamış. Tablolardan birindeki vajinadaki pubik tüylere bikini tıraşı yapılmış ve Viagra mavisi bir tülle perdelenmiş. Tam karşısındaki duvardaki vajinanın tüyleri ise tamamen alınmış, o da Prozac yeşili bir tülle maskelenmiş. Her iki tablonun tam ortasında ‘‘Vagina in veritas’’ (gerçek vajinadır) yazıyor.
Yeşil peçeli tablonun hemen yanında bir Romanya haritası ve Romanya'da çekilmiş siyah-beyaz fotoğraflar. Alptekin geçtiğimiz günlerde bir sergi için Romanya'daymış. O sırada pasaportunu kaybedip kendini Transilvanya'da bulmuş. Romanya haritasında Paris, Roma, Londra gibi isimler taşıyan küçük köyler göze çarpıyor.
Sırada Finlandiyalı ünlü yönetmen Kaurusmaki kardeşlerin favori oyuncusu Matti Pellouapaa'nın siyah beyaz bir fotoğrafı var. Üstünde Prozac yeşili neon borularla ‘‘Elite’’ yazıyor. ‘‘Elite’’, Matti'nin Finlandiya'daki favori restoranı. Hüseyin Alptekin, ‘‘Sergiyi Wim Wenders ya da Jim Jarmusch görse buradaki espriyi kesin anlar’’ diyor.
Başka bir siyah-beyaz fotoğrafta ‘‘lifesize’’ mayo giymiş genç ve cılız Humprey Bogart. Ayaklarında Viagra mavisi paletler. Biraz ilerisinde yine siyah-beyaz bir resimde elinde ucuz bir poşet tutan esmer ve kavruk bir genç. Poşetin üzerinde ‘‘dreams/düşler’’ yazıyor. Alptekin'in çektiği fotoğrafların orjinali renkli ve dijital ortamda siyah-beyaz hale getirilip, çeşitli boylarda viniyl zeminlere basılmış.
Kapının karşısındaki duvarda neon çubukla yazılmış, uzun upuzun bir kelime. İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu uzun tablodan Latince kökenli herhangi bir dili (İtalyanca, İspanyolca, Fransızca vs.) bilenler epey sözcük seçebiliyor. Onun hemen yanıbaşındaysa herbiri etamin kasnaklara neon iplikçiklerle işlenmiş ‘‘bordem/sıkıntı’’, ‘‘capacity/kapasite’’, ‘‘loser/kaybeden’’, ‘‘border/sınır’’ sözcükleri. Bu kavramlar da Hüseyin Alptekin'in diğer işlerine gönderme yapıyor.
Size Dulcinea'daki sergiye gezdirirken, mekandaki bütün işleri uzun uzun anlatamadık. Sanatçı Hüseyin Alptekin sergi ilk açıldığında görmeye gelenlere altı saat boyunca işleri ve hikayelerini anlatıyormuş. Alptekin şimdilerde anlatmaktan biraz yorulmuş ama sergiyi gezerseniz eğer, belki size de bir şeyler anlatır. O anlatmazsa işler hikaye anlatıyor zaten...