Murat BARDAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Ekim 21, 2004 02:03
Venedikliler’in elinde bulunan Kıbrıs’ı 1571’in 1 Ağustos’unda fethetmiş, Osmanlı idare yapısının ayrılmaz bir parçası haline getirmek için adada yepyeni bir sistem kurmuş ve yeni yöneticiler tayin etmiştik. Ama Kıbrıs’a kadı olarak gönderilen Mevláná Kámi ile müftü tayin edilen Mevláná Ekmel, görevleriyle tam tezad teşkil edecek bir işe kalkışarak adada meyhanecilik yapmaya başlamışlardı.
Bu iki utanmaz din adamının sebep olduğu rezaleti, 16. yüzyılın büyük tarihçisi Gelibolulu Mustafa Ali, ‘Künhü’l-Ahbar’ isimli eserinde ayrıntılarıyla anlatır.
VENEDİKLİLER’in elinde bulunan Kıbrıs’ın 16. asırda Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra ada, imparatorluğun yönetimine çok kısa zamanda intibak ettirilmişti. Nüfus sayımı yapılmış, ada idari bölgelere ayrılmış ve yeni yöneticiler gönderilmişti.
Ama, Kıbrıs’a kadı ve müftü olarak tayin edilen din adamları kendi işlerini yapmakla yetinmediler, muzırlığa soyunup ayrı ayrı birer meyhane açtılar. Kadı ve müftünün meyhaneleri Kıbrıs’ta zamanla o kadar meşhur oldu ki, ada halkından bu işlere meraklı olanlar bile ikiye ayrıldı.
Osmanlı İmparatorluğu, 1569’dan itibaren Kıbrıs’ın fethi için hazırlığa başlamıştı. Önce, Fransa ile çok kapsamlı bir kapitülasyon antlaşması imzalanarak, Kıbrıs’a sefer açıldığı zaman batıda aleyhte kurulabilecek bir ittifakın gücü azaltıldı. Savaş sırasında doğu ve batı sınırlarından emin olabilmek için İran ve Avusturya ile de ilişkiler düzeltildi.
1570’te, Mısır’dan şeker ve pirinç getiren bir geminin Kıbrıs’ta barınan korsanlar tarafından zaptedilmesi savaş sebebi sayıldı ve Kıbrıs’a sefer açıldı. Dönemin şeyhülislamı
Ebussuud Efendi, bir zamanlar İslam toprağı olan Kıbrıs’ın Hıristiyanlar’ın eline geçmesinden sonra adadaki mescidlerin ve medreselerin harap olduğu, beldenin tekrar Müslüman toprağı haline gelmesinin de İslam áleminin lideri bulunan Osmanlılar’a düştüğü şeklinde bir fetva verdi.
O yılın baharında, 60 bin asker taşıyan 300 gemi,
Lala Mustafa Paşa’nın komutasında Kıbrıs’a doğru hareket etti ve adaya ayak basılmasının ikinci haftası Girne fethedildi. Ardından, adanın önemli merkezlerinden olan Lefkoşa kuşatıldı. Lefkoşa’nın da 50 günlük bir kuşatmanın ardından fethedilmesi üzerine, Baf ve Limasol kaleleri teslim oldu. Kısa bir süre sonra Larnaka da alındı. Adada ele geçirilemeyen tek önemli kale, Magosa idi. Kışın bastırması yüzünden Magosa’nın fethi uzadı. Ertesi yıl, 1 Ağustos 1571’de bu kalenin de fethi ile Kıbrıs’ın tamamı Osmanlılar’ın eline geçti.
Fetih tamamlanınca, adada Lefkoşa merkezli bir beylerbeylik kuruldu, ilk beylerbeyi olarak da
Muzaffer Paşa tayin edildi. Kıbrıs Beylerbeyliği Baf, Magosa, Girne, Alanya, İçel, Tarsus ve Trablusşam sancaklarından meydana gelmekteydi.
Kıbrıs’ta fethini daimi bir hále getirmek için, kalabalık bir Türk nüfus Anadolu’dan adaya nakledildi ve bu arada savaş sırasında Venedikliler’e yardım etmiş olan 300 kişilik bir Hıristiyan topluluk da Antalya’ya iskán edildi. Vergi mükelleflerinin sayımı yapıldıktan sonra adanın bütçesi belirlendi, kalelerde yeterli miktarda asker bırakıldı ve yeni yöneticiler tayin edildi, Kıbrıs kadılığı
Mevláná Kámi’ye, müftülük de
Mevláná Ekmel’e verildi.
16. yüzyılın en büyük tarihçisi
Gelibolulu Mustafa Ali, ‘Künhü’l-Ahbar’ isimli eserinde, Kıbrıs Mahkemesi’nde beş yıl boyunca hizmet eden hemşehrisi
Molla Ruhi’den naklen, kadı ile müftünün Kıbrıs’taki ilginç faaliyetlerini, hatta meyhane bile açtıklarını anlatır.
Kadı
Mevláná Kámi ile Müftü
Mevláná Ekmel, Kıbrıs’taki resmi görevlerinin yanısıra, konuşları ile tam bir tezat teşkil edecek ve utanç verecek bir başka işe daha girişmiş, ayrı ayrı iki meyhane açmışlardı.
Kadı ve müftü efendilerin meyhaneleri içki erbábına öylesine iyi servis yapıyordu ki, Kıbrıs’ın keyif ehli ikiye bölündü. Zevk ve eğlence düşkünlerinin bir bölümü müftünün meyhanesinin, diğerleri ise kadı meyhanesinin şarabını tercih ediyorlardı ama içlerinde her iki meyhaneye gidenleri de vardı.
Kıbrıs’taki meyhaneleri Tarihçi
Gelibolulu Mustafa Ali’ye anlatan
Molla Ruhi’nin kendisi de kadı ve müftü meyhanelerinin müdavimlerinden idi. Sabahları müftü meyhanesindeki içki meclislerine katılır, daha sonra mahkemeye gidip işini gördükten sonra akşam vakti kadının meyhanesine yerleşirdi.
Şiirlere kadar konu olan meyhanelerle ilgili
haberler, bir süre sonra İstanbul’a ulaştı. Kadı
Mevláná Kámi görevinden alınıp sürgüne yollandı, yerine de
‘Kara Memi’ diye tanınan
Gelibolulu Molla Müdami tayin edildi.