Güncelleme Tarihi:
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, “Eğer siz baro olarak bu hukuksuzluklara karşı çıkıyorsanız, elbette siyasi iktidara karşı olduğunuz algısı da ortaya çıkar” dedi.
Haliç Kongre Merkezi'ndeki İstanbul Barosu Genel Kurulu'nda konuşan Kocasakal, genel kurula 2 yıllık bir çalışmanın hesabını vermek istediğini söyledi.
Baro başkanlığı gibi onurlu bir görevi kendisine tevdi ettiği için genel kurula teşekkür eden Kocasakal, bir önceki genel kurul öncesinde ve şimdi kendisine, “avukat olmadığı” yönünde eleştiriler yapıldığını hatırlattı.
Avukat olup olmadığının bizzat geçen genel kurul tarafından karara bağlandığını söyleyen Kocasakal, bunun aksini iddia etmenin genel kurul iradesine saygısızlık olduğunu kaydetti.
"EN AZINDAN MİMAR DEĞİLİM"
Kocasakal, “1991'de avukat oldum ve o günden bu yana da avukatım. Bu mesleğe de hukukçuluğa da avukat olarak başladım. Bundan büyük bir onur duyuyorum. Öğretim üyesi olarak üniversiteye girmiş olmanın da çok kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani en azından mimar ya da diş hekimi değilim” dedi.
Sürekli birtakım şeylerin bireysel anlamda kendisine mal edildiğini gördüğünü anlatan Kocasakal, “Görev yaptığım 2 yıl boyunca baroda başkanlık sistemi sona ermiştir. İki sene önce böyle bir söz vermiştik. Hep şu düşüncem vardır; 'Baroyu baro başkanı temsil eder, yönetim kurulu yönetir'. Nitekim bu 2 yıl boyunca bunu gerçekleştirdik” diye konuştu.
İki yıl süresince büyük bir özveriyle çalıştıklarını ve kimi yanlışlıklar yaşanmış olmasına rağmen vicdanının rahat olduğunu anlatan Kocasakal, şöyle devam etti:
“Baroların iki işlevi var. 'Baro sadece meslek sorunlarıyla ilgilensin' deniliyor. Bu, hayatın olağan akışına da, baroların konumuna da, kanuna da uygun değil. Kanun, barolara iki görev yüklüyor. Hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri korumak, kollamak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak. Bu, baroların sosyal sorumluluğudur. İkincisi de mesleği, meslek onurunu, meslektaşları savunmak. Bunların ikisini de yapmak zorundadır baro. Biri diğerinden öncelikli değildir. Hukuk devleti yoksa, hukuk devleti ilkeleri hayata geçirilemiyorsa, yargı bağımsız değilse, sizler, bizler nasıl görev yapacağız? Peki bütün bunları ülkenin genel siyasi ikliminden soyutlamak mümkün mü? TÜSİAD gibi birtakım kuruluşların ülkenin sorunlarıyla ilgili görüş açıkladığı bir ortamda bir baronun söyleyeceği sözü olmayacak mı?
Deniyor ki, 'Siyasi iktidara muhalefet yapılıyor. Eşyanın tabiatı gereği, hukuka karşı, hak ve özgürlüklere karşı ihlal ve saldırılar muhalefetten gelmez, hep iktidarlardan gelir. Hangi parti olursa olsun, siyasi iktidarlardan gelir. Eğer siz baro olarak bu hukuksuzluklara karşı çıkıyorsanız, elbette siyasi iktidara karşı olduğunuz algısı da ortaya çıkar.”
"SURİYE'DEN ELİNİ ÇEK" PANKARTI
Kocasakal'ın konuşması sırasında salonda bir grup avukat tarafından “Savunmaya özgürlük” ve “Suriye'den elini çek” pankartları açıldı. Bu pankartlar salondaki avukatlar ve Kocasakal tarafından alkışlandı. Genel kurul, Kocasakal'ın konuşmasıyla devam ediyor.
BALYOZ, ERGENEKON DAVALARI
Hukuksuzluğa teslim olmadıklarını, baronun, mesleğin onurunu dimdik ayakta tuttuklarını ve bunun bedelini ödemeye başladıklarını söyleyen Kocasakal, şunları kaydetti:
“Efendim, İstanbul Barosu, sadece belli davalara, Balyoz ve Ergenekon'a odaklandı, bunlarla özdeşleşti, başka hiçbir şey yapmadı' deniliyor. Bir kere herkesi insafa davet ediyorum. Biz KCK davası için Diyarbakır'a gittik. Sadece o değil ama bizim için önemliydi. Ergenekon, Balyoz, Festus Okey, GDO, HES'ler, Hayata Dönüş Operasyonu, hepsinde İstanbul Barosu vardı. 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gitmemizin de bir nedeni var. Çünkü burada farklı bir şey oldu. Burada meslektaşlarımız, 'Artık biz bu şartlarda görev yapamıyoruz' diyerek, önlerine bariyer koymak, aralarına mikrofon uzatmak, dışarı çıkarmak, söz isteyen avukata 'vermiyorum, ne yapacaksınız' demek gibi şeyler yaşandı. Bütün bunlardan sonra meslektaşlar cübbeyi çıkardı, 'Biz artık burada görev yapamıyoruz' dediler. Sessiz mi kalsaydık?”
“Mahkeme bastıkları” yönünde eleştirilere uğradığını, oraya meslektaşlarının hakkını korumak için gittiğini anlatan Kocasakal, bu durumla ilgili soruşturmaya uğradığını ve İstanbul Barosu'na tebligat gönderildiğini kaydederek, “Kanuna uygun işlem yapılıncaya kadar gelmiyoruz' dedik. Oraya gitseydik o kanunsuzluğu kabullenmiş olacaktık” dedi.
SOSYAL TESİSLER
Kocasakal, İstanbul Barosu'nun yeni açtığı ve eleştiri konusu olan tesislerle ilgili de şunları kaydetti:
“Bu bir aidiyet duygusudur. Bu düşüncelerle öncelikle Kanlıca'da bir yer aldık. Burası 3,5 dönüm bir yer. Biz burayı 3 milyon 250 bin dolara aldık. 'İmarı olmayan yere bu kadar para verdiler' deniliyor. İmar kısıtlaması olmasa, orayı ancak 50-60 milyon dolara alırsınız. Boğaz'da bir yeri bu fiyata alabilir misiniz? 'Fazla para verdiler' deniliyor. İsteyen gitsin, kontrol etsin. Bitişiği satılık, orası da ham haliyle 5 milyon 300 bin dolar. Biz en azından set set yapılı halde aldık. Alabilseydik oraya huzurevi yapacaktık. Yüzme havuzu, futbol, tenis, basket sahası, spor kompleksi yapacaktık. Bu talepte bulunduk Türkiye Barolar Birliği'nden. 6'ya 5 oyla reddedildi. Maalesef menfi oy veren bir kişi de bizim baromuzun temsilcisi.”
"ÖZLEDİĞİM TABLO"
Kimsenin tesislere gitmediği yönündeki eleştirilere karşı elindeki z-raporunu okuyarak Eylül ayının gelirini anlatan Kocasakal, avukatlara yüzde 40, stajyerlere yüzde 50 ve hakim, savcılara da yüzde 15 indirim yapıldığını ve eylül ayı cirosunun 142 bin TL olduğunu söyledi.
Yakında tesislerde İstanbul Barosu 1. Geleneksel Kültür ve Sanat Festivali'ni de başlatacaklarını belirten Kocasakal, “Ramazanda biz burada iftar menüsü çıkardık ve özlediğim tablo şuydu; bir tarafta başı açık veya başı kapalı vatandaşlar ve meslektaşlar çünkü burası ordu evi gibi olmayacak, orada iftarını açarken, iki masa yanda birileri de kadehlerini yudumluyordu. Bu böyledir. Böyle olması gerekiyor. Açık havada aynı anda bin kişi yemek yiyebiliyor. Biz ancak bu kadar bir kafe yapabildik. Takdir sizindir” dedi.
Kocasakal, Ortaköy sırtlarında, Türkiye Barolar Birliği'nin 6 milyon dolara aldığı “Garden 74” adlı 600 metrekarelik bir yerin de avukatların hizmetine sunulacağını aktardı.
YENİ BARO BİNASI
Kocasakal, “Soruyoruz, mevcut baro binası baroya yakışıyor mu? Bu baro binası yıkılıyor. Hayal falan değil. 6,5'luk depreme dayanıksız bu bina. Şu anda izine müracaat edildi, dosya Anıtlar Kurulu'nun önünde. Aşağıya 3 kat inilecek, toplantı salonu 2 tane olacak ve ana caddeden heybetli bir giriş olacak. En üst katta teraslı bir restoran olacak. Ocakta bitiriyoruz. Biz olmasak da gelecek meslektaşlarımız bunu gene yapacaklardır” diye konuştu.
Engelli avukatlar, kadına şiddet, kanun dağıtılması, genç avukatların buluşacağı merkez, adli yardım bürolarının açılışı, üniversitelerle işbirliği, işkenceyle mücadele hattı, sosyal yardımlar, meslek içi eğitim ve 1 Mayıs katılımına ilişkin yaptıkları ve yapacakları hizmetlerden bahseden Kocasakal, hizmet süresince yapamadıklarını da nedenleriyle anlattı.
Kocasakal, “Bana göre en önemli başarısızlığımız, avukatlarımızı eyleme geçirmedeydi. 30 bin üyeli baro, ara buluculuk eylemini yaparken 250 kişi
kadardık. Böyle bir eyleme sadece 250 kişi geliyorsa, bu bizim başarısızlığımızdır. Demek ki meslektaşlarımızı bu sürece katamadık” dedi.
"HER EVDE BİR ADALET MAĞDURU VAR"
Özgürlükçü Katılımcı Çağdaş Avukatlar Grubunun aday gösterdiği avukat Filiz Kerestecioğlu, öncelikli hedef olarak demokratik, katılımcı bir baro anlayışının olması gerektiğine vurgu yaptı. Baroda temsil ilişkisinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünen Kerestecioğlu, "Kapıları hem avukatlara hem de adalete açmak istiyoruz. Halkın hak arama özgürlüğü ile avukatlık mesleği arasındaki var olan kopukluğu gidermek için mücadele ediyoruz. Neredeyse tamamı tutuklu olan bir ülke haline geldik. Her evde bir adalet mağduru var. Bu nedenle etkin ve dik duran bir Baro, adil olmayan yargılamayı da etkileyebilir. Tabi ki kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kalkması için de adayım. Bu zaten benim hayatım boyunca verdiğim bir mücadeledir" diye konuştu.
"ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAK İÇİN ADAY OLDUK"
Çağdaş Avukatlar Grubunun İstanbul Barosu Başkan adayı avukat Muammer Aydın ise, İstanbul Barosunun geçen dönem söz verdiği hiçbir şeyi yerine getirmediğini iddia ederek, "Biz geçen dönemde yarım bıraktırılan yada bizim kendi dönemimizde projelerini hayata geçiremediğimiz avukatlık mesleğinin sorunlarıyla yargının sorunlarıyla ilgili bütün nitelikli işleri yapmak ve elimizi taşın altına koymak için aday olduk" dedi. Aydın, "Avukatların gerek adliyede gerekse resmi kurumlarda, karşılaştıkları her sorunda İstanbul Barosu hiç yanlarında olmadı. Avukatların sorunları sadece yüzde 40 indirimli çay ve sandviç yiyecekleri bir kafe değil. İstanbul barosunun bu tür organizasyonları, 5 Nisan Avukatlar Gününü yapabilecekleri bir binaya ihtiyaçları var. Kafeye ihtiyaç yok. O nedenle adayız ve iddialıyız" şeklinde konuştu.