Güncelleme Tarihi:
Fransa’da sol görüşün en güçlü kalesi olan ve ana muhalefet görevini sürdüren Sosyalist Parti (PS), yedi ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak adayları belirlemek için sandık başına gitti. İlk turda üç aday ön plana çıktı.
Ülkede 1.5 milyondan fazla insanın oy kullandığı ön seçimde, en fazla desteği alması beklenen François Hollande şaşırtmadı, oyların yüzde 39’unu topladı. PS'nin Genel Sekreteri Martine Aubry yüzde 31 oy oranıyla Hollande'ı izledi. Partinin “daha sol” isimlerinden Arnaud Montebourg yüzde 17 ile üçüncü oldu. İddialı adaylardan Ségolène Royal ise yüzde 7'de kaldı. Böylece gözler, en çok oyu alan ilk iki aday adayından hangisine destek vereceği merakla beklenen Montebourg’a çevrildi.
Montebourg ikinci turda, oy oranları birbirine yakın olan bu iki isimden hangisinin yanında durursa onun elini güçlendirecek. Başka bir deyişle, Fransız solunun, dolayısıyla ülkenin kaderini belirleyecek.
. |
Hollande’a ve Aubry’ye şimdilik eşit mesafede duran siyasetçi, iki isme de öncelikle finans politikalarının ne olduğunu, ülkede yaşanan siyasi çürümeye karşı alacakları tedbirleri, sanayide korumacılık konusundaki görüşlerini ve 6'ncı Cumhuriyet için atacakları adımları soracağını belirtti. “Yazılı ve net taahhütleri tercih ediyorum” diyen Montebourg, cumhurbaşkanlığı için yarışan iki aday adayına açık mektup yollayacağını bildirdi.
KENDİ PARTİSİNDEN DE MEMNUN DEĞİL
Montebourg 2009’da Sosyalist Parti'yi bırakabileceğine dair beyanatta bulunmuş, partide 10 yıldan fazla süredir en sık rastladığı problemin “hareketsizlik ve paslanmışlık” olduğunu dile getirmişti. Montebourg, seçim kampanyasında da, France 2’deki konuşmasında da, Hollande ile Aubry’yi birbirinden farklı görmediğini belirterek, aslında iki aday adayını da “içtenlikle” desteklemeyeceğini, ama bir şekilde karara varacağını belirtti.
Şimdi Hollande da, Aubry de aslında bugüne dek, pek iyi anlaşamadıkları Montebourg için serenat yapmaya başladı bile. Dün, iki rakip politikacı, Montebourg ile özel görüşme yapabilmek amacıyla davette bulundu. İki taraf da “Montebourg’un siyasi çizgisi en çok benimkiyle örtüşüyor” iddiasıyla kıyasıya bir mücadele içine girmiş gibi görünüyor.
Oysaki Montebourg, seçim propagandasında benimsediği söylemlerden de anlaşılacağı gibi, Sosyalist Parti içinde çok daha “sol” bir konumda. Yıllardır 6'ncı Cumhuriyet’in kurulabilmesi için kulis yapıyor. 2001’de kendi kurduğu "6'ncı Cumhuriyet için Uzlaşma Konvansiyonu" bünyesinde de bunun için çalışıyor. Montebourg’un bir diğer radikal farklılığıysa, küreselleşmeye karşı oluşu.
Seçmenleri ve meslektaşlarını “démondialisation” bayrağı altında toplamaya çalışan Montebourg'u “çağ dışı” davranmakla suçlayan ve hiç oy alamayacağını iddia edenlerse, seçimlerin ilk turundan çıkan sonucun şaşkınlığını yaşıyor.
“Démondialisation” kavramıyla, neoliberalizmin kötü etkilerinin bertaraf edildiği, ekonomik küreselleşmeye alternatif olacak yeni bir finansal organizasyonun kurulması gerektiği savunuluyor. Siyasetbilimciler, bu akımın taraftar sayısındaki umulmadık artışı, küresel ekonomik krizin neden olduğu sıkıntılara ve Sarkozy hükümetine bağlıyor. Hem krizin hem de hükümete dair yolsuzluk iddialarının, seçmeni, halihazırdaki sistemi sorgulamaya yönelttiği belirtiliyor.
http://twitter.com/seblakutsal
Sebla Kutsal