Güncelleme Tarihi:
Kakava şenlikleri
Romanların büyük kısmı, bugün Türkiye'de yerleşik toplum haline geldi. Büyükkentlerde çiçekçilik yapan Türkiye Romanlarının en büyük geleneksel etkinliği, Kırklareli'de yapılan ve son yıllarda ‘‘turistik’’ hale gelen Kakava şenlikleri...
Çingeneler, tarih boyunca yeryüzünde en sevilmeyen halk oldu. Her yerde horlandılar ve kovuldular. Küçük Asya'da da sevilmeyen konuklar olarak görüldüklerinden çoğunluğu, Balkanlar'a geçti ve büyük kısmı bugün Yunanistan, Yugoslavya ve Macaristan'a yerleşti. Kafkasya Yazıları Dergisi'nin 1998 Sonbahar-Kış sayısında Çingenelerin tarihini işleyen geniş bir yazı yer aldı.
ÇİNGENE olarak tanınan halk için birkaç yıldır kamuoyunda ‘‘Swinti’’ ve ‘‘Roman’’ adları kullanılıyor. Bu halkın çoğunluğu da asosyal bir topluluğu ve ‘‘göçebe serseriyi’’ çağrıştırdığından Çingene tanımını reddediyor. Gerçi Çingene adının Farsça'daki müzisyen, dansör karşılığı olan ‘‘cinganeh’’ sözcüğünden geldiği sanılıyorsa da onlar, kendilerine karşılığı ‘‘insan’’ demek olan Roman adını veriyorlar. Almanya'da yaşayan Romanlar, kendilerine Pakistan'ın bir eyaleti ve eski yurtları olan Sindh'den türetilmş ‘‘Sinti’’ adını uygun görüyolar.
Sinti ve Romanların tarihi üzerine uzun süre bilgisizlik hüküm sürdü. Yanlış biçimde anayurtlarının Mısır olduğu kabul edildi. Bugün ise Aşağı Hint Yarımadası'nın kuzeybatısındaki Pencap bölgesine, onların anayurdu olarak bakılıyor.
Romanlar, 8. ve 12. yüzyıllar arasında Araplar tarafından sürülerek küçüklü büyüklü kümeler halinde batıya doğru ilerlediler. Romanlar, 10. yüzyılda Bizans'ın başkenti Konstantinepol'e ulaştılar. Bir kısmı da Arap bölgelerine yerleşerek Hindistan'daki yurtları ile ilişkilerini sürdürdü. Küçük Asya'da sevilmeyen konuklar olarak görüldüklerinden, çoğunluğu Balkanlar'a doğru ilerledi ve büyük kısmı bugünkü Yunanistan, Yugoslavya ve Macaristan'a yerleşti.
Romanlar yaşamlarını çoğunlukla demircilik, alet yapımcılığı, kazan tamirciliği, bileycilik, sepetçilik gibi el sanatlarıyla kazanıyorlardı. Bazıları da müzisyen ve sanatçıydı. Bazı gruplar Balkanlar'dan ayrıldı ve 14. yüzyılda Batı Avrupa'ya, kısa süre sonra da İskandinavya'ya ulaştı. 1407 ile 1418 yılları arasında Bohemya'dan Almanya'ya geldiklerinde önce itibar gördüler. Başlangıçta yeni gelenler, yerli halk tarafından yakın ilgi ve dostlukla karşılandılar. Ama bu dönem uzun sürmedi.
Yabancıların göçebe, görünüşte tamamen özgür ve denetlenemeyen yaşam tarzı, hissedilir derecede Alman prenslerinin zoruna gitti. 1471 yılında Lozan kenti belediye meclisi, bir dizi Roman düşmanı yasa çıkarttı. Kent meclisi kente girmelerini yasakladı. Bir yüzyıl içinde hemen hemen tüm Avrupa'daki krallıklar ve bağımsız kentler bu örneği izlediler. O zamandan beri Romanlar yasadışı kabul edildi. Pek çok yörede prensler ve kent meclisleri onların başına ödüller koydular.
DENİZAŞIRI SÜRGÜN
Bu zulüm döneminde Romanlar, tüm kıtalara dağıtıldılar. 17. ve 18. yüzyılda kolonyalistler, sevilmeyen konukları kendi denizaşırı sömürgelerine bile sürmeye başladılar. Portekiz'de yaşayan Romanlar, Brezilya'ya, İspanya'da yaşayanlar ise diğer Güney Amerika ülkelerine, İngiltere'de yaşayanlar da Kuzey Amerika ile Avustralya'ya sürüldüler.
Avusturya, Kraliçe Maria Theresia döneminde Romanlardan çocuklarını zorla alma, Roman olmayan kişilerle evlenmeye zorlamak gibi gaddarca yöntemlerle onları yerleşik düzene geçirmeye çalışan ilk ülke oldu.
Bask ülkesi, Avrupa'da 19. yüzyılın başına değin Romanların son sığınma yeri oldu. Daha sonra Fransız-İspanyol askeri birlikleri yurtsuzları oradan da sürüp çıkardı.
Günümüzde tüm dünyada 10 milyon Roman yaşıyor. Bunun 6 milyonu Avrupa'da. En büyük topluluklar Yugoslavya, Romanya ve İspanya'da bulunuyor. Federal Almanya'daki sayıları 30.000 kadar ve bunların çoğu yerleşik durumda. Almanya'da Üçüncü Reich'taki toplu soykırıma rağmen hayatta kalabilenler, etkili siyasal bir topluluk oluşturamadıklarından uzun yıllar aşağılanmaya katlanmak zorunda kaldılar. Çoğunlukla okuryazar olmadığı ve resmi makamlarla ilişki kurmayı bilmediklerinden bireysel tazminat almak için verilen hukuki süreyi geçirdiler. Hatta Almanya'da Nazi cinayetlerinin ortaya çıkarılmasını amaçlayanlar bile Sinti ve Romanların imhası konusuyla fazla ilgilenmediler.
Sinti ve Romanlar, 1970'li yıllardan bu yana ulusal ve uluslararası toplantılarda çıkarlarını kendileri savunmaya çalışıyorlar. 1971 yılında ‘‘Dünya Roman Kongresi’’ toplandı. 1981'de tüm önemli Sinti derneklerinin oluşturduğu ‘‘Alman Sinti ve Roman Merkez Birliği’’ (Zentralverband Deutscher Sinti und Roma) adlı iki bilinçli ve etkin örgüt kuruldu. Bu örgütler haksızlığa katlanmaya alışmış olan Romanlar için umut oldu.
Hitler 500 bin Roman’ı öldürdü
Almanya'da Romanlara yapılan muamele, Avrupa'nın diğer bölgelerinden farklı değildi. 1899 yılında imparatorluk, ilk kez tüm Romanları kayıt altına almak için ‘‘Çingene İstihbarat Servisi’’ni kurdu. Weimar Cumhuriyeti'nde de tutulmaya devam edilen bu kayıtlardan ‘‘Çingene Sorununun Nihai Çözümü’’ için SS-Reich yöneticisi Heinrich Himmler de yararlandı.
Naziler, her şeyden önce onların yaşam tarzlarından hoşlanmadılar. Zira Nazilerin insanları tamamen denetleme isteğinden ısrarla kaçıyorlardı. Bundan başka, Tübingenli sinir hastalıkları doktoru Robert Ritter gibi saf ırk uzmanları, ‘‘melez Çingeneleri’’ (bunlar sözü edilen kimselerin yüzde 90'ını oluşturmakta) kriminolojik ve asosyallik için olağanüstü bir malzeme olarak gördüler. Nazi yönetiminin ilk günlerinde Robert Ritter ve diğerleri, Romanların kısırlaştırılmasını ‘‘sorunun’’ çözümü olarak gördüler. 18 Eylül 1942 tarihinde yapılan Wannsee konferansında bir araya gelen SS liderleri ‘‘asosyal unsurlar olan Yahudi, Çingene, Rus ve Ukraynalıları, çalıştırarak imha etmek maksadı ise SS-Reich liderlerine teslim etme’’ kararı aldılar. Böylece Alman Ordusu'nun girmiş olduğu bölgelerde, tüm Romanlar için toplama kamplarındaki planlı imha çalışmaları başlamış oldu. Katledilenlerin tam sayısı bilinmiyor. Çünkü Güney ve Güneydoğu Avrupa'da pekçok Roman, daha kamplarına giderken yolda yerel faşistlerin yapmış olduğu katliamlarda yaşamlarını yitirdiler. Ciddi kabul edilen tarihçilere göre, Nazi iktidarı sırasında katledilen Romanların sayısı 500 bin kadar.