Her unutkanlık Alzheimer değil

Güncelleme Tarihi:

Her unutkanlık Alzheimer değil
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 1999 00:00

Haberin Devamı

Amerikalı Nörolog Michael S. Mega, bunamanın bir türü olan Alzheimer'ı bütün ırkların ve kültürlerin hastalığı olarak tanımlıyor. Dr. Mega, şu anda sadece erken teşhisle olumlu sonuçlar alınabilen bu hastalığın ortaya çıkmasını geciktirecek ilaçların müjdesini veriyor. Hastalığı önlemek veya geciktirmek için dikkat edilmesi gereken konular...

‘‘Hafıza kaybı yaşlanmanın doğal bir sonucu mu?’’ sorusuna yanıt vermek için, iki kavrama ışık tutmak gerekiyor: Unutkanlık ve bunama. Her ikisi Alzheimer'da yanyana geliyor.

Çok genel bir kavram olan bunamanın tıp dilindeki karşılığı demans. Alzheimer hastalığıysa, bunamanın en sık nedeni. Bunama görülen hastaların üçte ikisi Alzheimer'dan muzdarip. Alzheimer'ın da en belli başlı özelliği, başlangıçta ortaya çıkıp, çok yavaş ilerleyen unutkanlık. İnsanın ilk önce belleği bozuluyor, bunamayla birlikte zihinsel yetileri kayboluyor. Zihinsel yetiler bünyesinde, bellek, dikkat, konuşma ve gördüklerini algılamayı barındırıyor. Bu bilgiler ışığında Alzheimer'ı şöyle tanımlamak mümkün: ‘‘Alzheimer, unutkanlığın ön planda olduğu bir bunama hastalığıdır.’’

Pfizer İlaç Şirketi'nin davetlisi olarak İstanbul'a gelen Amerikalı Nörolog Dr. Michael S. Mega, bellek bozuklukları ve Alzheimer'la ilgili önemli bilgiler verdi. ABD'nin önde gelen eğitim kurumlarından UCLA Tıp Fakültesi, Bellek Bozuklukları ve Alzheimer Hastalığı Kliniği Direktörü olan Dr. Michael S. Mega, aynı zamanda Amerikan Nöroloji Akademisi, Uluslararası Nöropsikoloji Derneği ve Amerikan Nöropsikiyatri Birliği üyesi.

YAŞA BAĞLI HAFIZA KAYBI

Dr. Mega, sözlerine hafıza kaybının kriterlerine dikkat çekerek başlıyor. ‘‘Aslında hepimizin hafıza problemi var. Ama bu bizim sosyal ve mesleki koşullarımızı etkilemiyor. Yaşlanmayla beraber isimler, telefon numaraları unutulabilir. Bu normal bir durum. Bu bizim, yaşa bağlı hafıza kaybı dediğimiz olgu. Bunamadan söz etmek için, unutkanlığın daha ötesinde problemler olmalı. Hafızasından şikayeti olan bir kişinin sadece hafızasını değil, dilini, görsel mekansal ve yönetsel becerilerini de test ediyoruz. Önceden kazanılmış ve öğrenilmiş yetenek ve becerileri unutmak, araba kullanmayı, evin adresini, hesap yapmayı, yemek pişirmeyi unutmak gibi şeyler bunlar. Bütün bunlar birer hafıza problemi değil, birer sendrom. Alzheimer, bunamanın en sık görülen nedeni. Bunamanın düzeltilebilir üç nedeni var: Birincisi depresyon, ikincisi düşük tiroid hormonu, üçüncüsü ise beslenme ve vitamin eksikliğiyle ilgili.

Tanı konmadan önce, hekim tarafından bunların araştırılması gerekiyor. Hekim bunlara bakıp, tedavi edilemeyeceğine karar verirse, bu kez Alzheimer hastalığından şüphe edebilir. Burada önemli olan, yaşla ve Alzheimer'la ilgili hafıza problemini ayırdetmek. Önümüzdeki yıllarda tıp buna cevap bulmaya çalışacak. Şu anda biz, sadece erken teşhiste tedavi uygulayabiliyoruz. Alzheimer ile yaşlılık unutkanlığı arasında incecik bir çizgi var. Türkiye'de Aralık 1998'den itibaren piyasaya verilen, Pfizer tarafından üretilen Donepezil etken maddeli ilaç, Alzheimer'ın erken yakalanan vakalarında etkili.’’

YAŞLILIK VE BUNAMA

Dr. Mega, yaşlanmayla Alzheimer veya bunama arasında doğrudan bir ilişkinin varlığını doğruluyor. Dr. Mega, hafıza problemlerinin yaşlandıkça ortaya çıkabildiğini, bunamanın sadece hafıza sorunundan ibaret olmadığını, Alzheimer tipi bunama için erken tanı ve tedavinin çok önemli olduğunu vurguluyor. Ortalama yaşam süresinin giderek uzamasının beraberinde getirdiği avantaj ve dezavantajları değerlendirirken, ‘‘Bir çok insan artık 85-90 yaşına kadar yaşıyor. Çok az hafıza problemleri var. Bunlara demans demek mümkün değil. Artık herkes kabul etti ki, normal yaşlanmanın sonu Alzheimer değil, bunama değil. Ama risk faktörlerine baktığımızda birinci sırada yine de yaşlanma var. Alzheimer yaşlı insanların hastalığı ama her yaşlının değil. 40 yaşından sonra dikkat etmek lazım. 60 yaş ise, tam sınır.’’

Alzheimer'ı tetikleyen ikinci risk faktörü aile geçmişi. Eğer kişinin birinci dereceden bir akrabasında hastalık varsa, görülme sıklığı 3 kat artıyor. Yani bu hastalık ‘‘kısmen genetik’’ olarak kabul edilebilir. Üçüncü risk kafa travması, dördüncü faktör ise eğitimsizlik. Burada kastedilen yıllar boyu okumak, birçok diplomaya sahip olmak değil. İlkokul mezunu bir insanın, belleğini geliştirecek bir uğraşının olması lazım. Alzheimer, 60 yaşından itibaren her kesimde, yüzde 5 oranında ortaya çıkıyor. Bu olasılık, her 5 yılda bir yüzde 5 artıyor. Görülme sıklığı, 65-70 arasında yüzde 10'a, 70-75 yaş arası yüzde 15'e, 75-80 arasında yüzde 20'ye, 80-85 arasında da yüzde 25'e çıkıyor.

HORMON TEDAVİSİ

Alzheimer ile ilgili cevaplanmamış bir çok soru var. Bunlardan bir tanesi de östrojen yani HRT (Hormon Replasman Tedavisi). Menopoz sonrası bu tedavinin koruyucu etkisi var gibi gözüküyor. Bazı ağrı kesici ilaçların (NSAD) da olumlu etkileri saptandı. Bir de E vitamini yani serbest radikaller için iyi haberler var. Bunların tamamı henüz araştırma aşamasında. Klinik çalışmalar devam ediyor. Araştırmalar, HRT, bazı ağrı kesici ilaçlar ve E vitamininin koruyucu mekanizması üzerinde yoğunlaştı.

Alzheimer kapıyı çaldığındı asıl sıkıntıyı, en az hasta kadar yakın çevresi de yaşıyor. Erken tanıdan sonra ikinci amaç, hastanın problem yaratan davranışsal bozukluklarını tedavi etmek. Davranışsal problemlerin başında, huzursuzluk, illüzyonlar, halüsinasyonlar, depresyon ve anksiyete geliyor. Hastalıkla birlikte bunları da tedavi etmek gerekiyor. Bu davranışsal sorunlar aile için büyük yük oluyor.

Alzheimer'ın belli bir yaşın hastalığı olmasının ötesinde başka özellikleri de var mı?

Dr. Mega, Alzheimer'ı, ‘‘Yaşlı hanımların hastalığı’’ olarak tanımlıyor. Bunun nedenini ise, espriyle karışık, yaşlı erkeklerin daha önceden kalp hastalığı sonucu ölmesine bağlıyor. Günümüzde insan, kalp, hipertansiyon, şeker hastalığının başarıyla tedavisi sonucu daha uzun yaşayıp, Alzheimer'la yüzyüze gelebiliyor. Dr. Mega, bu garip çelişkiyi şöyle yorumluyor:

BÜTÜN IRKLARIN HASTALIĞI

‘‘Tıp dünyasındaki teknolojik gelişmeler ve uzun yaşamanın bir sonucu bunlar. Asıl önemli olan, '21'inci yüzyılda beynimizi nasıl sağlıklı tutacağız' sorusu. Buna yanıt aramak zorundayız. Eğer bir kişi, ilk depresyonunu 60-90 gibi ileri yaşlarında geçiriyorsa, bu kişide Alzheimer gelişme riski daha yüksek. Bütün bunlara ek olarak şunu söylemek mümkün. Alzheimer, bütün ırkların, bütün kültürlerin hastalığı. Kısacası, herkesin hastalığı...’’

Alzheimer'ın nedeni tam bilinmediği için, tedavi şu anda sadece şikayetlerini bertaraf etmekten ibaret. UCLA'daki klinikte bütün hastalara en az 6 ay ilaç tedavisi uyguladıklarını belirten Dr. Michael S. Mega, ‘‘Eğer hasta buna iyi cevap verirse yani hastalık stabilize olur veya belirtiler sandığımızdan daha da kötüye giderse o zaman ilaç kullanmalarını söylüyoruz. Bu hastanın yatalak hale gelip, kendi yaşamını sürdüremeyeceği ana kadar sürüyor. ABD'de, ilaç tedavisi hafif ve orta şiddetli Alzheimer hastaları için etkili. Ancak, Donepezil'in bakıma muhtaç, yatalak insanlarda da etkili olduğu saptandı. Bu çalışma, Amerikan Nöroloji Akademisi tarafından Nisan'daki bir toplantıda sunulacak. Hastalığın başlangıcını 5 yıl geciktirmek, görülme sıklığını yüzde 50 azaltmak demek. Bu gecikmeyi sağlayacak ilaçlar, şu anda hayvan deneyleri aşamasına ulaştı. Kullanıma girmesi için en az 5-7 yıl gerekiyor.’’

ALZHEİMER'LA TANIŞMAMAK İÇİN

Sınır 40 yaş

Dr. Michael Mega, Alzheimer'ın bir gün kapıyı çalmasını geciktirmek için bazı önlemler alınmasının gerektiğine inanıyor. Hastalık riski, 40 yaşından sonra ortaya çıktığı için, takviyelerle bu riski ortadan kaldırmak, en azından geciktirmek mümkün. İşte kişiyi Alzheimer'dan koruyacak 5 pratik önlem:

1- 40 yaşından sonra vitamin E almak çok önemli. Bunun dozu hakkında kesin bir yorum yapmaktan kaçınan Dr. Mega, doğru dozun ne olduğu konusundaki sorumuzu, 1000 ünite olarak yanıtladı ama Alzheimer hastaları için doza hekimin karar vermesi gerektiğini söyledi.

2- Her gün bir aspirin almak. Mide rahatsızlığı olanlar için de zarar vermeyecek aspirin üretildi.

3- Az yağlı yiyeceklerden oluşan bir beslenme biçimi.

4- Zihni sürekli meşgul tutmak, 'İşleyen demir ışıldar' atasözünden hareketle beyni aktif tutmak.

5- Fransa'da yapılan uzun dönemli bir çalışmada, günde 2-3 bardak kırmızı şarap içmenin koruyucu etkisi kaydedildi. Diğer içkilerin böyle bir etkisi olup olmadığı ise henüz bilinmiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!