Güncelleme Tarihi:
CİZRE, sakin bir gün yaşıyor. Ama hava kararınca sokaklar, bambaşka bir dünyaya dönüşecek, korkuya ve ölüme ev sahipliği yapacak. Her gece olduğu gibi el bombası, Kalaşnikof, roketatar sesleriyle sarsılacak. Güneşli bu pazar öğleden sonrasında dükkânlar açık, çocuklar oynuyor, kadınlar köşe başlarında sohbet ediyor. Çatışmaların yoğun olduğu Sur, Cudi, Nur ve Yafes mahallelerine gidiyorum. Her sokak posterler, sloganlarla donatılmış. Ne Cizre merkezinde ne de mahallelerde devlet yüzünü hiç göstermiyor. Ne bir polis ne de polis aracı var. Her mahallede tek giriş çıkış yolu bırakılmış. Geri kalan tüm sokaklar hendeklerle kesilmiş. Bazıları ise barikatlarla.
SOKAKLARDA KAPLAN TİMİ
Duvar yazılarından en çok “Tima Pling” yani “Kaplan Timi” göze çarpıyor. Her gece 21.00’de başlayıp günün ışıklarıyla sona eren kimlik, araç kontrolü, üst araması yapan timin adı bu. 8-10 kişilik gruplarla devriye geziyorlar. Yaşları 15-20 arasında, yüzleri maskeli ve ağır silahlılar. Roketatar, Bixi, Kalaşnikof taşıyorlar.
KORKU DUVARI AŞILMIŞ
Cizre’nin genci, yaşlısı, kadını, çocuğu konuşuyor, anlatıyor. Ama sıra fotoğraf çekmeye geldiğinde reddediyorlar. Gerekçeleri, eşkâllerinin polisin eline geçmesi. Yaşlı bir esnaf, hendekleri gösteriyor ve diyor ki “Hendekler olmasaydı yüzlerce gencimizi alıp götürürlerdi.” Cizreliler öfkeli. En çok, “Cizre Kobani oldu”, “Cizre Kobani’yi geçti” diyorlar. Sekiz çocuklu Nahide, “Her gece bir çocuk öldürülüyor. Korkumdan okula göndermiyorum benimkileri. Cizre eski Cizre’yi de geçti” diyor.
GÜVEN BİTMİŞ, ŞÜPHE EGEMEN
Sur Mahallesi’nde çocuklarla konuşurken iki genç gelip “Ajansınız. Size güvenmiyoruz. Kaplan Timi’ni çağıracağız” diyor, basın kartımı görmek istiyor. Girdiğim her sokakta kimlik kontrolünden geçiyorum. Çocukların bir bölümü de fotoğraf çektiren arkadaşlarını uyarıyor, “Gazeteci değil, polistir. Sakın çektirmeyin!” Kafasının bir bölümü polisin attığı gaz fişeğiyle yaralandığı için bandajlanan çocuk da benden korkup kaçıyor.
SÜREÇTEN ÜMİT KESİLMİŞ
Cudi, Sur, Yafes ve Nur mahallelerinde konuştuğum onlarca Cizreli, çözüm sürecinden umudu kestiklerini söyledi. “Süreç diyorlar, süreç diye bir şey yok. Gözümüzün önüne hiçbir çözüm gelmedi. Çözüm diyorlar, panzerden inip çocukları öldürüp gidiyorlar. Bu mermiler nereden geliyor. Devlet verdiği merminin hesabını bilip sormuyor mu?” Bir başka eleştiri de devletin polisinin plakasız zırhlı araçlarla gezmesi, olay yerine ellerinde pompalı, kırmalı tüfeklerle gelmesi. Cinayetleri de bu polislerin işlediğini iddia ediyorlar.
IŞİD CİZRE’YE GELDİ
Cizreliler, kendilerine “Şeyh Said Gençliği” adı veren Hizbullahçıların YPG’liler gibi giyinen, yüzleri maskeli ve Kalaşnikoflu gençlik örgütüne dikkat çekiyorlar. Geceleri 10-15 kişilik gruplarla kendi bölgeleri olan Kale, Alibey, Dağkapı, Yeni Çarşı ve Nur Mahallesi’nin bir bölümünde devriyeye çıktıklarını, kimlik kontrolü yaptıklarını anlatıyorlar. “Şeyh Said Gençliği, çocuklarımızın yolunu kesip çağırın PKK’yı gelsin, biz çetelerin peşindeyiz, onları süpürmeye geldik, diyorlar.” Bu örgütün devlet destekli olduğunu ileri sürüyorlar. Hatta panzerlerden inip arama yaptıklarını gördüklerini de ısrarla belirtiyorlar. Cudi Mahallesi’nde kalabalık bir esnaf topluluğu, “IŞİD Cizre’ye geldi. Kobani, Şengal gibi IŞİD Cizre’de de çocuklarımızı öldürüyor. Bir buçuk aydır mezarlıklardan çıkmıyoruz” diyor.
ÖCALAN’A KULAK ASMADILAR
14 Ocak’ta Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Hatip Dicle, Cizre’de yaptığı konuşmada, Abdullah Öcalan’ın mesajını iletip olaylara karşı herkesin sağduyulu ve hassas davranması gerektiğini belirtmişti. Bu mesajdan sonra hendeklerin kapatılması, maske takılmaması, kepenklerin açılması gündeme gelmişti. Ancak bu konuşma sonrası kalabalık henüz dağılırken Yafes Mahallesi’nde 12 Yaşındaki Nihat Kazanhan’ın başından vurularak öldürülmesi, Öcalan’ın mesajını etkisiz hale getirdi. Hendeklerin kapatılmasından vazgeçildi, maske takılmaya devam edildi.