Her işte bir hayır vardır (!)

Güncelleme Tarihi:

Her işte bir hayır vardır ()
Oluşturulma Tarihi: Mart 26, 2003 00:00

Bu deyiş çok kaderci bir yaklaşımı gösterir, ancak aynı zamanda da çok doğrudur. Türkiyemiz Irak politikasıyla kendine yeni kapılar açabilir. Durumu lehimize çevirmek, yine bizim elimizde.Başımız sıkıştığında, içinden çıkamayacağımızı sandığımız durumlara düştüğümüzde, “her işte bir hayır vardır” deriz.Aslında bu, kaderci bir yaklaşımın göstergesidir. Ancak aynı zamanda da doğrudur. Bakarsınız bazı kapılar kapanır, bazıları açılır.İlerde başka kapılardan söz edebilirsiniz, ancak bu aşamada sizlerle iki önemli gelişme hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.1. EKONOMİK ATILIM: Daha önce de ekonomik duruma değinmiştim, bu defa daha geniş tutmak istiyorum.Irak savaşının en önemli etkisi ekonomimiz üzerinde hissedilecek. Günler geçtikçe durum biraz daha gerginleşecek. Üstelik , kimselere başvuracak durumda da değiliz, tamamen kendi yağımızla kavrulmak zorundayız.Türkiye, bu fırsatı iyi kullanabilir. Milliyetçi olmanın zamanıdır. Hakiki ve çağdaş milliyetçilik budur.AKP hükümeti tam bir ekonomik seferberlik ilan edebilir ve IMF hedeflerinin dahi dışına çıkıp devletin kemerlerini sıkabilir. Ancak bu seferberlik kağıt üstünde kalmaz. Genelge yayınlamakla yetinilmez ve bütçelerin günlük yaşamı kısıtlayan, bölümlerinin dışında kalan tüm harcamaları durdurulur.Böyle bir seferberlik sadece içeriye güven vermekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin dış piyasalardaki durumunu da düzeltecektir. Türk Eurobond’larının fiyat kayıpları önlenebilecektir.AKP bu fırsatı iyi kullandığı taktirde, sadece ülkeye önemli bir moral vermekle kalmayacak, parti olarak kendini de kurtaracaktır. Bugüne kadar “deneyimsiz” , “beceriksiz” ve “kararsız” deyimleriyle eleştirilen parti, ülkenin kotrolünü eline alabilecektir.2. KUZEY IRAK’A MÜDAHELE:Ankara’nın en büyük kaygısı, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin kurulması ve Saddam sonrası dönemde Türkmenlerin Bağdat yönetiminde söz sahibi olmamalarıydı. Bu kaygıları giderebilmek için de ( 1 inci tezkerede) Kuzey Irak’a (ABD askeriyle birlikte olmak koşuluyla) 40 bir civarında asker sokmayı planlamıştı. Tezkere TBMM’de reddedilince bu anlaşma da suya düştü.Türkiye’nin bundan sora Kuzey Irak’a 40 bin kişilik güç sokması söz konusu değil. Amerika ile müzakere edilecek ve Türk ordusu olası bir göçü engellemek amacıyla sınır boyunca mevzilenecek.Bazılarımız, elimizdeki bir fırsatı kaçırdığımızı, Kuzey Irak’taki gelişmeleri kontrol edemeyeceğimizi, Kürtlerin bağımsızlıklarını açıklamaları durumunda müdahelede bulunamayacağımızı ileri sürüyor ve eleştiri yapıyorlar.Ben farklı bakıyorum.TSK, Kuzey Irak’a girebilse ve önemli bir askeri varlık gösterebilseydi dahi, yine de kısıtlı bir operasyon olarak kalacaktı. Kuzey Irak’ın her yanına yayılamayacaktık. Daha da önemlisi Kuzey Irak’a sevkedeceğimiz binlerce askerimizi adeta bir bataklığa sokmuş olacaktık. Kürt gruplar içinden kimileri, hatta PKK-KADEK militanları askerimizi taciz edecek, sağdan soldan ateş edip provokasyona girebileceklerdi. Türk askerini tahrik edip, ateşle yanıt vermeye zorlayabileceklerdi. Ardından da, dünya kamuoyuna dönüp “Türkler Kürtleri öldürüyor” diye bağıracaktı. Dünyayı ayaklandıracaklardı. Türk askerini bataklığa itmeye çalışacaklardı.KUZEY IRAK KÜRTLERİYLE SAVAŞMAYA GEREK VAR MI?Üstünde durulması gereken bir diğer soru da şu olmalı:“Amerikan askerlerinin kontrolü altındaki Kuzey Irak’ta Türk ordusu harekete geçip, olası bir bağımsızlık ilanını engelleyebilir mi?”Bu soru çok önemli, zira bizleri gerçeklerle karşı karşıya bırakacaktır. Amerikalıların askeri ve politik açıdan egemen olacakları bir Kuzey Irak’ta, bağımsızlık ilan edilemeyeceği artık biliniyor. Washington yeterli güvenceleri verdi. Farzedelim ABD’de politikasını değiştirdi ve Kürtlerin bağımsızlık kararını kabul etti.Bölgedeki Türk kuvvetleri bu oluşumu nasıl engelleyebilirler? Amerikan askeriyle mi çatışmak zorunda kalmazlar mı?Galiba bu bataklığın dışında kalmak daha doğru oldu.* * *KUZEY IRAK VE KÜRTLERE YENİ BİR YAKLAŞIM GEREKLİÖnümüzde yepyeni bir dünya kuruluyor. Bu yeni oluşumda rol almak istemediğimiz için, masada değil, dışardayız. Batı dünyası şu sırada Türkiye’nin Kuzey Irak’a ek asker yollamasına kesinlikle karşı çıkıyor. Ankara’dan gelen tüm sinyaller, Türkiye’nin tek taraflı olarak Kuzey Irak’a girme niyetinde olmadığı şeklinde. Genelkurmay Başkanı çok net konuşuyor. Ancak yine de kimse tatmin olmuyor.Neden?Acaba bize güvenmiyorlar mı? Yoksa “yetkililerimiz “ gerektiğinden fazla mı konuşuyorlar. İç politikayı okşamak amacıyla söylenen sözler, dışarda etkili mi oluyor?Karmaşa henüz yatışmadı.Bu saptamayı şimdilik bir yana bırakalım ve önümüzdeki döneme farklı bir açıdan bakmaya çalışalım.Gerçekten yepyeni bir döneme giriyoruz. Dünya artık çok farklı olacak. Dengeler, konuşulan konular, yaklaşımlar, kısaca herşey herşey değişecek.Şimdi kendi kendimize soralım. Acaba bu yeni dünya’da eski düşünceler ve kalıplaşmış görüşlerimizi mi sürdürelim, yoksa bizler de bu dünya’ya yeni bir yaklaşımla mı bakalım?Acele etmemize gerek yok.Bekleyelim ve şu savaşın nasıl biteceğini görelim. Ardından da, kararımızı verelim.Kuzey Irak’a nasıl bakalım?Genelde bölgedeki Kürt sorununa ve özellikle de kendi ülkemizdeki Kürt sorununa yaklaşımımızı değiştirelim mi?Artık bazı tabuları kırmak zamanı gelmedi mi? Eğer bazı tabuları kırmaz ve değişiklik yapmazsak, tabular üstümüze düşmez mi?Gelin tartışalım...* * *(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!