OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 07, 2001 00:00
GeçtiÄŸimiz hafta, Tarlabaşı'ndaki Ä°stanbul Sanat Merkezi, Kumpanya sahnesinde Türkiye'nin ilk Beden Perküsyonu Workshop'u gerçekleÅŸtirildi. Workshop, bedeninizi bir müzik aleti gibi düşünmek ve ondan çıkardığınız seslerle bir orkestra gibi parçalar çalmaktan ibaret. Ä°nsanı çok rahatlatıyor ve eÄŸlendiriyor. Tugay BaÅŸar'ın organize ettiÄŸi ve Katja Ojala Koçak'ın gerçekleÅŸtirdiÄŸi workshop'a çoÄŸunluÄŸunu anaokulu ve müzik öğretmenlerinin oluÅŸturduÄŸu bir grup katıldı. Katılımcılar arasında baÅŸka meslek gruplarından insanlar da yok deÄŸildi; mesela bir bankacı, bir eczacı ve bir de ben. Gerçi Tugay BaÅŸar bunun bir tesadüf olduÄŸunu söyledi ama çalışmaya katılanların hepsi de kadındı. Ä°ÅŸe parmaklarımızı, ellerimizi ve ayaklarımızı kullanarak küçük bir beste yapıp ismimizi söylemekle baÅŸladık; ‘‘pat pat, tık tık, küt küt, E-mel...’’ Böylece tanıştık. Ardından yeni küçük besteler yapıp ‘‘çalarken’’ diÄŸerlerinin yaptıklarını dinledik ve ortaya çıkan sonucu gördük. DoÄŸaçlamadan teknik bölüme geçtiÄŸimizde ise herkes belli ‘‘nota’’ları çalarak bir orkestra oluÅŸturdu ve ortaya çıkardığımız müziÄŸi hepimiz çok sevdik.Bir büro çalışanı. Bir eli bilgisayarın mause'unda ekrana bakarken, bir yandan da sol elinin parmaklarını masada gezdiriyor. Bir doktorun bekleme salonu. Kadın beklemenin verdiÄŸi sıkıntıyla, ayağını küçük ritmik hareketlerle yere vuruyor. Kırmızı ışıkta durmuÅŸ bir arabanın ÅŸoförü. Elleri direksiyonda, tıktıkıtık'lı bir ÅŸarkı tutturmuÅŸ, ıslığıyla da ona eÅŸlik ediyor. Hepsi, o anki sıkıntıyı savuÅŸturmanın küçük yolları. Muhtemelen çoÄŸu yaptığının farkında deÄŸil.Oysa hareket etmeye, daha annemizin karnındayken baÅŸlıyoruz. Bebekken bir nesneye dokunuyor, çıkan ses hoÅŸumuza giderse dokunmaya, -vurmaya- devam ediyoruz. DeÄŸiÅŸik sesler bulmayı sürdürüyor ses paletimizi iyice zenginleÅŸtiriyoruz. Ãœnlü besteci ve eÄŸitimci Carl Orff Dorothee Günther’in 1924'te Münih'te kurduÄŸu, dans ve müzik öğretmeni yetiÅŸtiren okulun benimsediÄŸi Orf Pedagojisi'ne göre, herkesin içinde bir ritm var, belki de onu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ama bu özgür alanımız, genellikle ‘‘dokunulmamış’’ kalmaya mahkum oluyor. Çünkü dille, kurallarla sosyalleÅŸiyoruz ve sosyalleÅŸirken, ‘‘Yapma’’, ‘‘Vurma’’, ‘‘Kımıldama’’, ‘‘Dur-düzgün dur’’ uyarılarıyla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla çoÄŸumuz, Orff'un söylediÄŸi ritmi, içimizde bulamadan göçüp gidiyoruz bu dünyadan. Oysa seslerden hoÅŸlanmaktan vazgeçmiyor, ne zaman deÄŸiÅŸik bir ses duysak, dönüp bakmadan edemiyoruz. Dünyada, Carl Orff ekolünün özellikle çocukların ve yetiÅŸkinlerin içindeki yaratıcılığı ortaya çıkarmak üzere uyguladığı çeÅŸitli metodlar var. Bu çalışmalarda nefesli, vurmalı, telli her türlü enstrüman, dans, hareket ve ses kullanılıyor. Beden Perküsyonu da bunun alt metodlarından biri. Ancak burada kullanılan ‘‘enstrüman’’ sadece ve sadece bedenin kendisi. GeçtiÄŸimiz hafta, Tarlabaşı'ndaki Ä°stanbul Sanat Merkezi'nde, Türkiye'nin ilk Beden Perküsyonu Workshop'unu gerçekleÅŸtiren Katja Ojala Koçak ve Tugay BaÅŸar'ın anlattığına göre Carl Orff Pedagojisi dünyada özellikle 1960'lardan bu yana çok yaygın, Türkiye'de ise yaklaşık 20 yıldır uygulanıyor. Daha önce Ä°stanbul, Ankara, Ä°zmir gibi ÅŸehirlerde yabancı hocaların da katılımıyla workshop'lar gerçekleÅŸtirilmiÅŸ; tüm müzik aletleri, dans, ÅŸarkılar ve hareketlerle çalışmalar yapılmış. Ancak tek başına Beden Perküsyonu son yıllarda önem kazanmaya baÅŸlamış; Salzburg'daki Orf Enstitüsü'nde uygulanıyor, ABD'de çeÅŸitli yerlerde yapılıyor. Türkiye'de ise çok çok yeni. TÃœRKÄ°YE'DE ÇOK YENÄ°Katja Ojala Koçak, Beden Perküsyonu'nda ‘‘enstrüman’’ın tamamen bedenimiz olduÄŸunu söylerken ÅŸunları anlatıyor: ‘‘Bedenimizden baÅŸka bir araç kullanmıyoruz. Çünkü bedenimizden çok deÄŸiÅŸik sesler çıkıyor. ‘Şık' diye parmak şıklatıyoruz, ayağımızla yere ‘bum' diye vuruyoruz. AÄŸÄŸaaÄŸiiiieeeeoooo gibi sesler çıkarıyoruz. El çırpıyoruz, duvara dokunuyor, zıplıyoruz. Her birinden baÅŸka bir ses çıkıyor. Bu çocukların eÄŸitiminde çok etkili bir yöntem ama yetiÅŸkinler de yaparken bir anda kendilerini unutup çocuk gibi oynamaya baÅŸlıyorlar.’’ Tugay BaÅŸar ise bedenin, piyano gibi zengin bir enstrüman olduÄŸunu, kalın sesten inceye, pek çok tonu içerdiÄŸini anlatıyor. Sonra ağız hareketleri var; dilimizi damağımızda ÅŸaklatınca baÅŸka bir ses çıkıyor. BaÅŸar ve Koçak, sekiz kiÅŸilik bir Beden Perküsyonu grubunun üyesi. Aylardır çalışıyorlar ve Çevre Koleji'nde uluslararası bir müzik ve dans warkshopunun açılışında konser bile vermiÅŸler. Alet olarak sadece son bölümde, parça ‘‘pam’’ diye bitsin diye bir tabure kullanmışlar. Onun dışında tamamen bedenlerinden çıkan seslerle yapmışlar ÅŸovlarını.EVRENSEL BÄ°R DÄ°LPeki bedenimizle müzik yapmak ve bu müziÄŸe uygun hareketlerle dansetmek bizim ne iÅŸimize yarıyor? ‘‘Sabah kalkıyoruz, araba kullanıyoruz, iÅŸ yerinde belki kafamızı kullanıyoruz, belki bir de elimizi... Bunun dışında bedenimize pek dokunmuyoruz, onunla çok baÄŸlantımız yok. Bu ciddi bir eksik. Beden Perküsyonu sayesinde, bedenimizle, dokunmak, vurmak, söylemekle yeni bir baÄŸlantı kuruyoruz. Böylece daha iyi tanıyoruz onu ve rahatlıyoruz. DoÄŸrudan temas, temasın ötesinde düzenli olarak dokunmak, yani ritm, bedene masaj etkisi yapıyor. Sonra kalbimizin atışı gibi bir rahatlık duygusu yaratıyor. Ama rahatlamak amaç deÄŸil, bir sonuç. Asıl hedef daha sonra kendiliÄŸinden gerçekleÅŸiyor; insan bunu öğrenip kendi hayatında kullandıkça, önünde yeni bir pencere açılıyor. Tavla gibi, satranç gibi bunun da bir kültürü var. Bununla insanlar hiç konuÅŸmadan bile anlaşırlar. Yeni, evrensel bir dil.’’Beden Perküsyonu tek başına evde de yapılabilecek bir çalışma. Ancak grupla yapılmasını tavsiye ediyor uzmanları. Çünkü hep birlikte, çok sesli bir müzik yaratıyor, -ki sadece doÄŸaçlama deÄŸil, notalı parçalar da var- ve paylaşıyor, insanlarla iliÅŸkiye geçiyorsunuz. ‘‘İsteyenler, mesela aynı meslekten insanlar hobi grupları kurabilir ve zaman zaman biraraya gelip rahatlayabilir. Ama bizim gibi gösteriye yönelik çalışmak isteyenler de çıkabilir’’ diyor Katya Ojala Koçak. Tugay BaÅŸar ekliyor: ‘‘Amaç bu yöntemi yaygınlaÅŸtırmak. Ben yaparken keyif alıyorum, bu keyfi paylaÅŸmak istiyorum. Grup beÅŸ kiÅŸi olur, basit ÅŸeyler yapar. 55 de olur, 555 de olur. Ben bir kez 100 kiÅŸiyle çalıştım; Samsun'da Ekolojik YaÅŸam Festivali'nde, gençler çoÄŸunluktaydı ama başörtülü teyzeler de vardı, alkışla ve ayakla tempo yaparak, salınarak bir orkestra gibi müzik yaptık. MuhteÅŸem oldu.’’Ve o zaman insanların ‘‘içlerindeki ritmi’’ farkettiklerini, hatta ‘‘Benden bu ses mi çıktı’’ diye ÅŸaşırdıklarını, sevindiklerini anlatıyorlar.Daha fazla bilgi için: 0 212 243 52 50 / tugaybasar@hotmail.comORFF PEDAGOJÄ°SÄ° OKUDUKatja Ojala Koçak (29) Finlandiyalı. Bir Türkle evli, üç yıldır Türkiye'de. Finlandiya'da müzik öğretmenliÄŸi ve piyano eÄŸitimi almış. Salsburg'da ise Motzarteum üniversitede müzik ve hareket eÄŸitimini tamamlamış. Özel okullarla çalışıyor, halen Alev Ä°lköğretim Okulu'nda, müzik ve hareket dersi veriyor. Müzik ve anaokulu öğretmenlerine de eÄŸitim verdiÄŸini söyleyen Koçak, ayrıca workshop'lar da gerçekleÅŸtiriyor.SES ÇIKARTMAKTAN HOÅžLANIYORUMTugay BaÅŸar (41) Mimar Sinan Ãœniversitesi Devlet Konservatuvarı Etnomüzikoloji bölümünden mezun. Adnan Saygun'un öğrencisi. Mıskal (Pan flüt) ve baÅŸka bazı nefesli enstrümanlar çalıyor. Perküsyona da ilgisi var. Ses çıkarmaktan da hoÅŸlanıyor. Bezmara (Meclisi Süsleyenler) ve Uçan Halı adlı iki grupta çalışıyor. Bir de Beden Perküsyonu topluluÄŸuyla çalışmaları var. Çocuklara ve yetiÅŸkinlere, ÅŸirket eÄŸitimi de dahil olmak üzere, Orff pedagojisiyle ilgili danışmanlık yapıyor. Psikolog bir arkadaşıyla birlikte oluÅŸturdukları ‘‘stresi azaltmaya yönelik’’ bir paket programları var, beden perküsyonunu da içeriyor. Orff Pedagojisi, çocuklara ve yetiÅŸkinlere eÄŸitimde, her türlü hareketi, dansı, sesi ve müzik aletini kullanmayı ve bunlarla insanların içindeki yaratıcılığı ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Bu ekolün alt birimlerinden biri de Beden Perküsyonu. Türkiye'de henüz baÅŸlıyor.Â
button