<B> Merve YENAL</B>
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2001 14:58
Adli Bilimler; Tıp, Fen ve Sosyal Bilimler alanındaki bilgilerin adaletin hizmetine sunulmasıyla ilgileniyor. Bu bilim dalında psikologtan doktora, avukattan polise birçok meslek sahibi görev yapıyor. Adli Bilimlerin kapsamı Türkiye'de uzun süre anlaşılamadı. Yalnızca ölülere yapılan otopsiyi çağrıştırdı. Türkiye'ye Adli Bilimler kavramını Adli Tıp Ensitüsü Müdürü Sevil Atasoy getirdi. Yaşamı başarılarla ve ödüllerle dolu Atasoy'la kariyerini ve özel hayatını konuştuk.
Adli Bilimler; Tıp, Fen ve Sosyal Bilimler alanındaki bilgilerin adaletin hizmetine sunulmasıyla ilgileniyor. Bu bilim dalında psikologtan doktora, avukattan polise birçok meslek sahibi görev yapıyor. Adli Bilimlerin kapsamı Türkiye'de uzun süre anlaşılamadı. Yalnızca ölülere yapılan otopsiyi çağrıştırdı. Türkiye'ye Adli Bilimler kavramını Adli Tıp Ensitüsü Müdürü Sevil Atasoy getirdi. Yaşamı başarılarla ve ödüllerle dolu Atasoy'la kariyerini ve özel hayatını konuştuk.
Türkiye'de Adli Bilimlerin 1800'lü yıllara dayanan bir geçmişi var. Uzun zaman yalnızca hekimlerle ilgili bir branş olarak görüldü. Son 10 yıldır büyük bir ilerleme içinde. Bu ilerlemede bugünkü Adli Tıp Ensitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy'un önemli katkısı var.
Atasoy, Enstitü'nün başına geldiği 1987'den beri kurumu büyük bir değişimin ve gelişimin içine soktu. Daha önce 'Adli Tıp'la sınırlı olarak görülen Adli Bilimlerin sınırlarını genişletti.
Atasoy, Adli Bilimlerin kapsamı içine tüm sosyal dalların ve fen dallarının girdiğini, suçun failini bulmaktansa suçu önlemenin önem taşıdığını ortaya koydu.
Halen suçun, şiddet ve uyuşturucu madde kullanımının engellenmesi ile ilgili birçok ulusal ve uluslararası projede görev yapıyor. Bunların başında Birleşmiş Milletler'in yürüttüğü Uyuşturucu Madde Denetleme Programı, Adalet Bakanlığı'yla birlikte yürütülen Mahkum Profilleri Projesi, Jandarma Genel Komutanlığı personeline yönelik açılan Madde Tanıma Uzmanlığı eğitim projesi gibi projeler var. Atasoy son ödülünü (Meslek Hizmetleri Ödülü) geçtiğimiz hafta Beylerbeyi Rotary Klübü'nden aldı.
KARİYER BASAMAKLARI
1949 doğumlu Atasoy, İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümü'nden mezun. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde biyokimya üzerine yüksek lisans yaptı. Doktorluğunu, doçentliğini ve profesörlüğünü yine bu alanda aldı. Babası Şemsi Gök, Adli Tıp Enstitüsü'nün kurucusu ve ilk müdürü. Atasoy Birleşmiş Milletler Türkiye Organize Suç ve Uyuşturucu Maddeyle Mücadele Akademisi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalında öğretim üyesi ve Adli Tıp Enstitüsünde müdür olarak görev yapıyor.
Türkiye Adli Bilimler Derneğinin Kurucu üyesi ve başkanı, Yurtiçi ve yurtdışında bir çok derneğin üyesi.
Gençliğinizde kriminal romanlara ve cinayet filmlerine bir ilginiz var mıydı?
- Hayır, hiçbir zaman polisiye roman okumadım, böyle filmlere de meraklı değilim. Bunlar bana basit geliyor, olayın nereye doğru gideceğini çok çabuk hissediyorum. Hikayeler bugunkü teknolijinin gerisinde kalıyor, insanı tatmin etmiyor. Bugün suçun aydınlatılmasında öyle ileri yöntemler var ki aslında çok daha enteresan şeyler yapılabilir. Ama gazetelerdeki gerçek olayları 'ben olsam ne yapardım?' diye okurum ve çözmeye çalışırım.
Babanız Adli Tıp Kurumu'nun kurucusu olan Prof. Dr. Şemsi Gök. Annenizin de Adli Tıp'la bir ilişkisi var mı?
- Hayır, annem Bakteriyoloji ve Mikrobiyoloji uzmanı. Halen bir laboratuvarı var. Benim biyokimyacı olmamın tek nedeni o laboratuvarı devam ettirmekti ama baba mesleğini seçtim. Ailede çok hekim var. Eşimin o meslekten olmayışını memnuniyetle karşılıyorum. Kendisi siyasal mezunu. Bu sayede benim işime eleştirel gözle bakabiliyor. Her şeyi ilk başta ona anlatıyorum ve 'o anlayabiliyorsa herkes anlayabilir' diye düşünüyorum.
Neden anne mesleğinden baba mesleğine kaydınız?
- Bu çok çabuk oldu. Üniversite son sınıftaydım ve Adli Tıp Kurumu daha Sultanahmet'deki binasındaydı. Babam oraya kimya dairesiyle ilgili modern yöntemleri getirmek istiyordu. İşi çok iyi bilmemin ve yurtdışına çok genç yaşta çıkmamın getirdiği avantajla ona bu konularda yardımcı oldum. Bu alanda boşluk vardı. Ben her zaman 'Eksik olan bir şey üzerine neler yapılabilir, ben bugün neyi değiştirdim?' diye düşünürüm.
Yurtdışında da dersler verdiniz. Adli Tıp alanında batıda durum nasıl?
- Burada Avrupa ve Amerika'yı ayırmak gerekir. Avrupa'da üniversitelerin çok ciddi katkısı var. Amerika'da Adli Bilimler'e üniversitelerin katkısının çok fazla olduğu söylenemez. Ama orada da Adli Tıp doktorası yapmış kişiler polisin içerisinde çok yoğun olarak çalışıyorlar ve polis kendini geliştiriyor. Türkiye'de ne birini ne ötekini görmek mümkün. Ne üniversitelerin ciddi katkısı var ne de polis veya jandarmanın içinde bu alanda eğitim almış sivilleri görmek mümkün. Türkiye'nin yalnızca batıda yapılanları tekrarlamanın ötesinde kendi bilimini üretebilmesi şart. Şu anda enformasyon transferi yapılıyor.
Hayata bakış açınız nasıldır?
- Çok pozitif. Her sabah hayata yeniden başlarım, moralimi bozmam. Kendimle çok barışığımdır, kendimi çok iyi hissederim. Bir tek çok çalışmaktan bazen başım ağrır, o zaman da işimi bırakır, dinlenirim.
KALIPLARA GİRMEDEN YAŞIYORUMBir gününüz nasıl geçiyor?
- Uyandığım zaman işe giderim, çünkü bir kere uyanınca bir daha uyuyamıyorum. Sabah dörtte uyansam beşte işteyimdir. Kendimi artık bir takım kalıplara koymadan hareket etmeye çalışıyorum. 'Saat sekizde ya da dokuzda işe gidilir' diye bir şey yok. Her an her şey olabilir. Ne zamana kadar istiyorsam o zamana kadar çalışırım. Önünüzdeki zaman kısıtlamalarını aşabildiğiniz zaman çok daha yaratıcı ve üretken olabiliyorsunuz. Çok disiplinli ve çok çalışkanımdır. Çok da detaycıyımdır; bu da tabii beraber çalıştığınız kişiler için zor oluyor. Öğlen yemeği için dışarı çıktığımı pek hatırlamıyorum. Keyifli ve uzun
yemek yemesini severim. Geceleri dinlenmek için pasta, kek pişirir sonra da o saatte tek müşteri olan köpeğime yediririm.