Güncelleme Tarihi:
Ulusal Otizm Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Susan Wilczynski, Amerika’da yapılan araştırmaya göre bugün her 110 çocuktan birinin otizmli olduğunu söyledi. Otizmin dünyada giderek yaygınlaştığını söyleyen Wilczynski, “Hep birlikte otizmli çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin uygun hizmetleri almaları için çalışmalıyız. Otizmliler bütün toplumsal etkinliklere katılabilmeli. Aileler, eğitimciler, hükümetler ve araştırmacılar hep birlikte çalışmalı” dedi.
Prof. Wilczynski, “Analizini yaptığım yöntemlerde çevresel değişikliklerin, olumlu değişikliklere ne ölçüde yol açtığı önemli. Bu yöntemler günlük hayatta otizmli çocuğa seçim hakkı sunmayı da kapsıyor. Biz sağlıklı insanlar her gün seçim yapıyoruz. Ve bu seçimler hayattan aldığımız zevki belirliyor. Eğer bir davranışı beğeniyorsak onun ileride daha fazla gerçekleşmesini istiyoruz. Otizmli çocuklara da bu hakkı vermeliyiz. İyi uygulamaların hepsi, çocuklar başarılı olduğunda ortaya güzel şeyler çıkmasını sağlayan programlardır” diyor.
Nedeni kızıl ve kızamıkçık aşısı değil
Otizmli çocuklar için ‘Erken ve Yoğun Davranışsal Eğitim Programı’nı başlatan Wilczynski şunları söyledi:
“Otizmin nedenlerine ilişkin hiç kimse iyi bir cevap veremez. Otizm diğer hastalıklar gibi hem genetiksel hem de çevresel etmenlerden etkileniyor. Bu hastalıkta pek çok genin devrede olduğunu biliyoruz. Ama tek bir gen otizmi açıklamak için yeterli değil. Çevresel etmenlerin neler olduğunu bilmiyoruz. Kızıl ve kızamıkçık aşısının otizmin nedeni olmadığını biliyoruz. Otizmin tedavisine yönelik uygulama ve müdahalelerde kullanılan ve etkili olan pek çok yöntem var. Tedavilerde önemli nokta hepsinin uygulamalı davranış analizine dayanıyor olması. Bu analiz bireyler için çevresel etmenleri değiştirerek onlara yeni beceriler kazandırma ve onların potansiyellerini maksimize etme anlamına geliyor.”
Alternatif terapilerin çoğunun araştırılmamış ve zararlı olma potansiyeli taşıdığını vurgulayan Wilczynski, “Araştırılmış olan her terapiden yana olabilirim. Ancak, alternatif terapilerle ilgili sonuçlar araştırılmış olsa ve olumlu sonuçlar gösterse ben zaten bütün dünyayı dolaşıp onları anlatırım. Ama alternatif terapilerin çoğu araştırılmamış ve zararlı olma potansiyeli taşıyor. Araştırmaların bilimsel olması gerekiyor” dedi.
Otizmli çocuklar için el ele vermeliyiz
Özellikle Türkiye’deki Tohum Otizm Vakfı gibi otizmli çocukların gelişimine katkıda bulunmayı amaçlayan programların yeterli destek bulmasının önemini vurgulayan Wilczynski şunları önerdi:
“Tohum’un programı başarılı bir program. Otizmli çocukların hem bugün hem de bütün ömürleri boyunca ihtiyaç duyacakları şeylerin üzerinde odaklanıyor. Çocukların daha etkili bir şekilde çevre düzenlemesi yapmasını amaçlıyor. Öğretmenler çocuklarla olumlu ilişki kuruyor. Eğer bütün okullarda buradaki gibi öğretmenler olursa, Türkiye’deki otizmli çocuklar önemli ilerlemeler gösterir. Bu hastalıkta erken tanı çok önemli. Özellikle ilk 5 sene içinde olmalı. Bütün devletler erken tanı yapacak profesyonellerin yetişmelerini sağlamalı.”
Ulusal Otizm Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Susan Wilczynski, “Otizmin tedavisi var. Eğitimle aşama kaydedilebilen bir hastalık. Otistik denildiği zaman çocuk değil de, yetersizlik ön plana çıkıyor. ‘otizmli’ yani ‘otizmi olan’ demek daha doğru” dedi.
Ailelerin Yapması Gerekenler
- Aileler, otizimli çocuklarına talimat verdiklerinde açık ve anlaşılır olmalı.
- Çocuk herhangi bir konuda başarılı olduğunda ödüllendirilmeli.
- Aileler, çocukların öğrenecekleri şeyleri hayatın içine sindirmeli. Pek çok beceri oyun oynarken, banyo yaparken, gezerken öğretilebilir.
- Öğretme şekli eğlenceli olmalı. Örneğin çocuk oyuncak arabalardan hoşlanıyorsa, ona farklı renkte arabalar almalı. Böylece hem eğlenecek, hem de renkleri öğrenecek.
- Anne ve babalar çocuğa şefkatli ve doğal olmalı.