Hepsinin ölüm tarihi 0/0/1938

Güncelleme Tarihi:

Hepsinin ölüm tarihi 0/0/1938
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2010 00:00

1938’de Tunceli’de yaşananlar 71 yıl sonra ilk kez kamuoyunda geniş bir şekilde tartışılmaya başlandı. Dersim isyanının lideri olarak idam edilen Seyit Rıza’nın heykeli şehir meydanına dikildi. 1938’de resmi tarihin yazdıkları dışında neler olduğuna dair kitaplar kaleme alındı. Bunlardan son çıkan, avukat Hüseyin Aygün’ün yazdığı ‘Dersim 1938 - Resmiyet ve Hakikat’. Kitap ilk kez yayımlanan şok belgeler ve fotoğraflarla dikkat çekiyor, çarpıcı insan öyküleriyle öne çıkıyor. Kitabı, Dersim trajedisini gözler önüne seren insan hikayeleri üzerinden irdeledik

Yazar Hüseyin Aygün, Tunceli doğumlu. Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, 13 yıldır avukatlık yapıyor. Uluslararası Af Örgütü üyesi Aygün, şehrin baro başkanlığını da yapmış. Araştırmalarını insan hakları, hukuk, Alevilik ve Dersim üzerine yoğunlaştıran yazar, ikinci kitabı olan ‘Dersim 1938-Resmiyet ve Hakikat’i, niçin ve nasıl kaleme aldığını şöyle anlatıyor:

HEPSİ YAŞANMIŞ ÖYKÜLER

“Dersim 1938 olaylarında bir resmi arşiv meselesi var. Devlet arşivlerinde yer alan yazışmalar, askeri veya siyasi emirler, raporlar, talimatlar, fotoğraflar, diğer tüm resmi belgeler hala gizli kasalarda saklanıyor. Resmi arşivlerin bir an evvel açılması gerek. Ancak Dersim 1938 katliamının başka bir arşivi daha var; mağdurların, tanıkların veya halkın hafızası. Bu kitap, Dersim halkının ‘1938 arşivini’ bir parça açmayı hedefliyor.
Anlatılan olayların hepsi yaşanmış, abartısız. Kitapta, Dersimlilerin geleneksel çelişkileri, aile-aşiret içi onurlu tutumlar, aile içi tatsız olaylar, kurşun zayi olmasın diye arka-arkaya kadınları dizerek tek kurşunla katletmeler, aşiret kavgaları, ihanet, ‘paşaya kelle götürmeler’, öz çocuğunu boğan, suya atan kadınlar, katliama gönlü razı olmayan yüzbaşılar, ‘katliamı engelleyemedi’ diye Düzgün Baba Dağı’nı taşlamalar, bir telgrafla pek çok kişiyi ağır makinelinin önünden kurtaran resmi memurlar var. Yüzlerce konuşmacıdan en önemli açıklamaları yapan 40-50 kişinin öz deneyimi aktarılıyor.

KURŞUNA DİZİLDİKLERİ YERLER

Tanıkların çoğuyla kendi oturdukları yerde görüştüm. Bazıları, bizzat kurşuna dizilmelerin gerçekleştiği derede, bahçede ve evde konuştu. O günü bir daha anlattı ve adeta yeniden yaşadı. Beni de yanına alıp ‘o gün’e, ateşler ve süngüler içine, ölüler tarlasına götürdü. Mağdurlar, el-kol hareketi ve yüz hatlarıyla da olayı adeta canlandırdı. 1938’i genellikle çocuk yaşta, kendi köyünde karşılayan bu kişilerin nasıl ayakta kaldığını, hangi sabır ve kuvvetle yaşama tutunduğunu anlamak çok zor. İnsanın ne kuvvetli bir varlık olduğunu gözlerimle gördüm.”
Kitap sadece tanık hikayelerinden ibaret değil. Mağdurların Kurtuluş Savaşı’nda veya Rus Savaşı’nda aldıkları madalyalar, resmi beratlar, resmi ve gizli soruşturma talimatları, verilen ödüller, hediyeler, sürgün cetvelleri, tapu kayıtları, eski fotoğraflar da kitapta yer alıyor. Bu ikinciler, tanıkların yaşadıklarını belgeliyor. Kitapta konuşanların hepsi sıradan insanlar. İşte kitaptan bazı notlar:

1938 HAREKATINDA İMHA EDİLDİ!

27 Ağustos 1955 tarihinde toplanan Tunceli Vilayet Makamı Toprak ve İskan Müdürlüğü, Zeynel oğlu Hüseyin Altıntaş ve Ali Akgün dosyasını tetkik eder. Kararın bir yerinde şöyle yazılır:
“Hüseyin Altıntaş’ın nüfus, hane kaydında adları yazılı Hüseyin karısı Humar, Hüseyin evlatları Humar’dan doğma Elif, Mehmet, Hatice, Ahmed, Suzan, Ali Cemal, Hatip, Emine’nin 1938 Harekâtında imha edildiği ve aile reisi Hüseyin Altıntaş’ın da 1952 yılında öldüğü...”

28 Mayıs 1951 günlü Hasan oğlu Hüseyin ve Mahmut oğlu Süleyman’a verilen bir başka tapunun ‘İktisap Veçhi’ başlıklı bölümünde ise, “İşbu üç parça gayrımenkul, Memet Ali oğulları Veysi, Yusuf ve Kazım’ın tapulu mülkü olup, bunlar kısmen eceliyle ölmüş ve kısmen 938 Harekâtında imha edilmiş...” yazıyor. İnsan ve imha kelimelerinin tapu senedinde bir araya gelişi ürpertici. Olaylardan ağır yaralı kurtulan Ali Akgün’ün oğlu Hüseyin katliamdan tam 72 yıl sonra 1938’de kurban giden akrabaları için dava açtı. Dilekçesinde şüpheliler bölümünde, “Yaz 1938 aylarında Tunceli ili, Nazımiye İlçesi, Çamurek (Ilısu) Köyü ve civarında operasyonlar icra eden görevli jandarma birliklerinin sorumlu, yetkili ve tüm mensupları; suç bölümünde, bir plan dahilinde siyasi, felsefi veya dini saiklerle bir toplumsal grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi amacıyla 10 kadın ve çocuğun öldürülmesi, insanlığa karşı suç işlemektir” yazıyordu.

NÜFUS KAYITLARINDA YAŞAYAN ÖLÜLER

Genelkurmay’ın bazı yayınlarına göre Tunceli’de ölü insan sayısını 13 bin civarında, konuyu araştıran resmi olmayan kalemler ise 30-60 bin arasında değişen rakamlarla veriyor. Dersim nüfus kayıtları, toplu katliamların önemli bir veri kaynağı. Toplu olarak öldürülmüş hanelerin nüfus kayıtlarında ‘Ölüm Tarihi’ bölümünde ‘0/0/1938’ yazılması dikkat çekiyor. Sadece bu veri bile, 1938’de Dersim’de öldürülen insan sayısının kaydının tutulmadığını gösteriyor. Öldürülenlerin ne ölüm günü ne de öldürüldüğü ay yazılmamış.

Dersim nüfus kayıtlarında bir de ‘yaşayan ölüler’ var. Çokça rastlanan bazı kayıtlarda kimi insanlar 1938’de köyünde öldürüldüğü veya sürgünde eceliyle öldüğü halde nüfus kayıtlarında sağ görünüyor. Bu durum yine ölmüş veya yaşayan insanların kaydının tutulmadığını gösteren bir başka veri. Mesela kitabın ekinde bulunan bir kayıtta; Ahmet ve Hatice Aslan isimli kişilerin yaşamakta olduğu görülüyor. Ahmet’inkinde ‘kapalı kayıt’, Hatice’ninkinde ‘sağ’ yazılı. Pülümür Mezra Köyü’ne kayıtlı Ahmet Aslan 1857 yılında doğmuş. Nüfus kayıtlarına göre sağ olan Aslan, 153 yaşında. Hatice 92 yaşında. Oysa her ikisi de ölü. Ahmet Aslan 1938’de sürgüne gönderilir ve 1940’ta Amasya Gümüşhacıköy’de ölür.

Üniformasıyla öldürülen Dersimli yüzbaşı

KİTAPTAN KISA ÖYKÜLER

Aliye Qax: 1917-18’de Ruslar’a karşı savunma savaşı veren Dersim milis birlikleri komutanı, Kureyşan aşiret liderlerinden, Osmanlı tarafından ödüllendirildi, 1938’de 21 kişilik ailesiyle birlikte Mazgirt Merge Kesisu’da kurşuna dizildi, soyu kurutuldu.

Gako Bozkurt: Hozat Lolan Tanerli, Kurtuluş Savaşı’nda çeşitli cephelerde savaştı, madalya aldı, eşi ve çocukları 1938’de Lolan Taner’de kurşuna dizildi,
/images/100/0x0/55eacef4f018fbb8f8980542
yakıldı, öldürüldü.

Haydar Saltık: Dersim Hozat Karaca Köyü’nden. Kurtuluş Savaşı’nda yüzbaşı rütbesi ile Kars, Erzurum ve Sarıkamış cephelerinde savaştı, madalya aldı, Ağustos 1938’de Karaca Köyü’nde diğer Seyitlerle birlikte gözaltına alındı, köyün altındaki Büyük Çayır’da süngülenerek öldürüldü, o gün üzerinde askeri üniforma vardı.
Hüseyin Aytaç: Mazgirtli, 1938’de yakınları öldürüldü, daha sonra belediye başkanlığı yaptı.

ÜÇ CEPHEDE SAVAŞTI, KURTULAMADI

Süleyman Kılıç: Demenanlı, altı yaşında bir çocukken 1938’de dağa çıkan gruplar içindeydi, 1942’de dağdan indi, 2010’da öldü.
Süleyman Kırmızıtaş: Dersim merkeze bağlı Veroz civarındaki katliamdan son anda kurtuldu, iki dönem belediye başkanlığı yaptı, gördüklerini ve bildiklerini kitaplaştırdı.

Zeynel Çavuş: Kureyşan aşiret liderlerinden, Ruslar’a karşı savaştı, madalya aldı, Şeyh Sait’e karşı Dersim aşiretlerini ikna edenlerden biri olduğu söylenir, nahiye müdürlüğü yaptı. 1938’de Qısle’de işkence edilerek öldürüldü, aynı gün gelini ve torunları da toplu olarak yok edildi.

1937-1938'DE TUCELİ'DE NE OLDU

Vikipedia’da Dersim İsyanı maddesinde olay şöyle özetleniyor: Dersim’de vergi ve asker vermeyen aşiretlere yönelik bölgede devlet hakimiyetini sağlamak için 1937 yılında General Abdullah Alpdoğan komutasında düzenlenen ilk harekat başarısız oldu. Dağları aşamayan Alpdoğan hava saldısırına karar verdi. Sabiha Gökçen hava kuvvetlerinden üç uçak filosuyla havadan saldırı gerçekleştirdi. 13 Eylül 1937’de anlaşmaya çağrılan Seyit Rıza tutuklandı, 6 kişiyle birlikte idam edildi. İkinci ve üçüncü Tunceli Harekatı adı altında yapılan operasyonlar 1938’de gerçekleştirildi. Harekat sırasında basına ağır sansür uygulandı. Resmi rakamlara göre 8-9 bin, gayrıresmi rakamlara göre 30-60 bin arasında kişi hayatını kaybetti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!