Güncelleme Tarihi:
Menderes’lerden Demirel’lere, Özal’lardan Erdoğan’lara uzanan 60 yılı aşkın demokrasi denemelerinde medya-siyasetci çekişmeleri ne yazık ki “demokratik cumhuriyet” geçişini geciktirmiştir. Üstelik cumhuriyeti de yeteri kadar geliştirmemiş, aksine kutuplaşmaları keskinleştirmiştir.
Sadece iktidar gücünü elinde tutanları suçlarsak haksızlık ederiz, bunda basının yani görsel ve yazılı basının eksiklikleri de rol oynadı. Gazetecilik kökeninden gelen patronların sahip oldukları gazete ve dergiler dahi hatalar yaptılar. İnatlaştılar. Karşılıklı restleştiler. Neticede demokratik sistemin ana arterlerinde beklenen demokratik anlayışlar yeteri kadar olgunlaşmayınca batılılaşmada sık sık treni kaçıran bizler olduk.
Tabii iktidardakilerin medya ile gereksiz didişmelerinden sonra yanlışlarını farkedip çark etmeleri, ya da sırıtgan (U) dönüşleri yaptıkları çok anlamlı gelmiyor bana.
Neticede zaman kaybı var. Üstelik güç denemesi daima siyasetçi aleyhine sonuçlandığına göre, iktidar erkini ele geçirenlerin “baba”lanmaları ya de “efe”lenmeleri ne ifade eder ki?
Önemli olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin halk adına denetiminde en büyük sorumluluğu üstlenmiş olan dördüncü gücün yani basının, yani medyanın statik hesaplarını iyi yapabilmesindedir.
Hele kökeni gazeteci olmayan patronların hâkim olduğu bir medya dünyası içindeysek bu iş daha da zorlaşabilir. Önemli olan patronların iktidar-medya dengelemesinde ellerini sahip oldukları yayın organlarına sokmamaları ve yöneticilerini tam yetkiyle donatıp bağımsız hareket etmelerini sağlamalarıdır.
Bu açıdan bakılınca Başbakan Erdoğan geride bıraktığımız başbakanlardan daha şanslıdır.
Nedeni, bütün gazete patronları - Erdoğan’ı destekleyen merkez sağdaki bir kaç gazete hariç - yayın politikalarına karışmamak için ayrı bir özen göstermekteler.
Yani iktidarın önünü tıkamak, haksız eleştirel tavır almamak gibi suçlamalara muhatap olmamak için en iyisini yapmaktalar.
Ancak Erdoğan ve akil adamları, ya da partinin ideologları, Erdoğan’ın daha güçlü göstermek, basını fazla büyütmemek için medyada karşı “siz istediğiniz kadar eleştirin biz medyadan her zaman güçlüyüz” havasını sürdürme eğiliminde oldular.
Hâlâ da oluyorlar.
Ama yanlış yaptıklarını, Erdoğan dahil bir çok kabine üyesinin sinir sistemlerinin bozulmaya başladığını hisseden ideologlardan bir kısmı, Erdoğan’ı uyarma ihtiyacı duymuş olmalılar ki, başbakanın son günlerde ılıman bir hava yaratılmasından yana olduğu izlenimini ediniyoruz.
Fehmi Koru’nun Feriye Lokantası’nda gazeteciler ve Başbakan Erdoğan için düzenlediği yemekli sohbet toplantısı bunun en yeni ve somur örneği olarak karşımızda duruyor.
Erdoğan bu yemekte hem özeleştiriyi iyi tartmış ve değerlendirmiş olmalı.
Hatalarının bir kısmından ders çıkarmış olmalı.
En önemlisi medya-siyaset sertleşmesinin, iktidarın tabutuna her gün yeni bir çivi çakma anlamına geldiğini öğrenmiş olmalı.
Hele hele ufukta seçim sandıkları görünüyorsa.
Hele hele ekonomik açıdan iktidarın yelkenleri bol rüzgarlı günler yaşıyorsa.
Hele hele son 60 yıldır hiç bir zaman 5 yılda bir genel seçim yapılmamışsa.
Erdoğan’ın bu tür sıcak yakınlaşmaları sıklaştırdığını görürsek hiç şaşmayalım.
Aklın yolunu birileri gösteriyor demektir.
Sevgiler,
Sezai