Henüz başlamamış bir savaşın faturası(3)

Güncelleme Tarihi:

Henüz başlamamış bir savaşın faturası(3)
Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2003 00:00

Tüm dünyada artık ABD’nin Irak’a saldıracağına kesin gözüyle bakılıyor. Hatta aslında bunun ötesine bile geçtik. AKP hükümetinin, ikinci tezkereyi Salı günü itibariyle Meclis’e göndermesiyle birlikte savaş artık haftalar, hatta günlerle ifade edilecek bir yakınlığa geldi.Bütün dünya basını AKP’nin tezkeresi ile birlikte savaş yolculuğunda son dönemecin dönüldüğünü düşünüyor. Geride bıraktığımız iki aylık süre içinde Türkiye piyasalarının ana gündemi bu savaşın Türkiye için maliyetinin neler olacağı ve bu zararın nasıl karşılanacağı meselesiydi. Ama bu işin bir de başka bir yönü söz konusu.Bu savaşın dünyadaki ekonomik dengeleri, bizim de göbekten bağlı olduğumuz küresel sistemi, örneğin petrol fiyatlarını nasıl etkileyeceği de en az Türkiye’nin alacağı yardım kadar, hatta belki daha da önemli. Bu savaşın zaten ciddi bir sıkıntı içinde olan dünya ekonomisine etkilerinin ne olacağı konusunda tahmin yapmak, önceden kestirilemeyecek belirsizlikler çok fazla olduğu için, oldukça zor.Ama yine de herkes tarafından düşünülmesi gereken bir husus. O nedenle biraz yardım alarak bu konu üzerinde bir şeyler karalamak gerektiği kanaatindeyim. The Economist’in son sayısında savaşın ekonomik riskleri üzerine özel bir rapor yayımlandı. Bu raporu temel alarak ve Türkiye ile ilgili bazı konuları da eklediğim bu yazıyı 3 bölüm halinde dikkatinize sunuyorum.PİYASALARIN ZOR BİLMECESİ Borsalara baktığımızda ise dünyanın önde gelen belli başlı endekslerinin son üç yıldır düşüşte olduğunu görüyoruz. Ama yatırımcılar savaşın sona ermesi ile birlikte borsalarda da hızlı bir yukarı yönde hareket beklentisi içindeler. Kore Savaşı’nın başlangıcı ile bitişi arasındaki süre zarfında ABD hisse senedi fiyatları yüzde 28 oranında değer kazandı. 1991 yılında S&P 500 Endeksi hava saldırısının başlamasından sonraki 4 ay içinde neredeyse yüzde 20 oranında yükseldi. Ama 1991 yılında ABD hisse senetleri bugün olduğundan daha ucuz görünüyordu. Bugüne baktığımızda fiyat kazanç oranı 28 olan ve düşük bir nominal GSMH artış oranına rağmen iki haneli kar artışı beklentisi olan bir piyasa hiç de fena sayılmaz herhalde.Ayrıca 1991 yılındaki harekat öncesinde araştırmacılar savaşın nasıl sonuçlanacağı konusunda bugüne kıyasla daha az güvenliydiler. Bugün düşüş riski daha kuvvetli hissediliyor. Yani beklenenden uzun sürecek bir savaş mal ve menkul kıymet fiyatlarında hızlı düşüşlere neden olabilir. Peki kur nasıl hareket eder? Doların ana para birimleri karşısında son aylarda gösterdiği düşüş savaş korkusuna bağlanabilir. O zaman da çabuk ve zaferle sonuçlanacak bir savaş doların fiyatını artırabilir. Nitekim Körfez Savaşı sonrasında doların fiyatı ana para birimleri karşısında ortalama yüzde 10 oranında artmıştı. Ama bu kez farklı olan bir şey de savaşın maliyeti olacak. Körfez Savaşı’nın 80 milyar dolar olan maliyeti, Arap ülkelerinden ve Japonya’dan gelen yardımlarla ABD’ye sadece 4 milyar dolara patlamıştı. Bu yardımlar sayesinde ABD savaştan kaynaklanan bütçe açığını kapatmayı başarmış ve dolar da değer kazanmıştı. Bu kez ABD savaşın maliyetini büyük ölçüde tek başına sırtlamak zorunda kalacak. Bu arada 1991 yılında bütçe az da olsa fazla vermişti. Bu sefer ise yüzde 5’lik bir bütçe açığı ile dolar değer kazansa bile bu artış çok uzun soluklu olamayacak. CAN DOSTLAR AYRILIR MI?Tabii makro ekonomik etkinin yanı sıra başka bir noktayı da dikkate almak gerekecek; ABD ile Avrupa’nın Irak konusu üzerinde yaşadığı diplomatik gerilim savaştan ticarete sıçrayabilir. İki taraf halihazırda ABD’nin çelik ithalatına uyguladığı gümrük ve çok uluslu şirketlerin dış satışlarına getirdiği vergi indirimine karşılık Avrupa’nın genetik olarak değiştirilmiş gıdalarla hormonlu et ürünlerine getirdiği kısıtlama gibi konularda karşı karşıya gelmiş durumda.  Özellikle Alman şirketleri ABD pazarındaki iş alanlarını kaybetme korkusu yaşıyor.Şubat sonunda Almanya’daki ABD Ticaret Odası’nın 100. Yıl kutlamaları sırasında en çok konuşulan konu iki ülke arasındaki siyasi anlaşmazlıkların iş alemini nasıl etkileyeceği konusuydu. Bu arada bazı ABD Kongre üyeleri Avrupa şarap, peynir ve askeri teçhizatlarının ABD’deki satışına sınırlanama getirilmesi için Kongre’ye bir çağrı yapılar bile. Ayrıca ABD şirketlerinin Almanya ve Fransa gibi “eski Avrupa” ülkelerindeki yatırımlarını İngiltere gibi “yeni Avrupa” ülkelerine kaydıracakları da konuşulmaya başlandı.  Daha gerçekçi bakılırsa zaten Almanya ve Fransa katı piyasa koşulları, yüksek vergi oranları ve istihdam giderleri nedeniyle zorlu piyasalar olarak görülüyor. Başka bir deyişle siyasi anlaşmazlıkla bir mazeret olarak kullanılıyor. Açık olan bir şey varsa Irak savaşı dünyada son üç yıldır yaşanılan olumsuz ekonomik seyri tersine çevirmeyecek. Hata tam tersine mevcut durumu başta bu coğrafyada yer alan ülkeler olmak üzere tüm dünya için daha kötü hale getirme riski taşıyor. ABD’NİN ÖNCEKİ FATURALARIABD’nin bugüne kadar hem insan yaşamı hem de mali anlamda en pahalıya patlayan savaşı İkinci Dünya Savaşı oldu. Bugünün fiyatları ile baktığımızda İkinci Dünya Savaşı’nın ABD vergi mükellefine maliyeti 2.9 trilyon lira oldu, ya da başka bir deyişle GSMH’nın yüzde 130’u. Buna karşılık yakın dönem savaşlarından biri olan Vietnam Savaşı’nın maliyeti GSMH’nın yüzde 12’si kadar oldu. Uzmanlar Irak Savaşı’nın maliyetinin ise GSMH’nın binde 5’i kadar olacağı görüşünde. Tarihsel olarak bakıldığında görülüyor ki hükümetler savaşların bütçe üzerindeki yüklerini  tahmin etmekte yetersiz kalıyor. Oluşan yükler tahminlerin çok üzerine çıkıyor. Örneğin ABD İç Savaşı’nda Abraham Lincoln’ün Hazine Bakanı savaşın direkt maliyetinin GSMH’nın yüzde 7’si kadar olacağını öngörmüştü. Ama savaşın Kuzey eyaletlerine olan maliyeti bunun 12 katına kadar çıktı. Güney’de ise maliyet bunun da üzerinde gerçekleşti. Benzer bir durum Vietnam Savaşı’nda da yaşandı ve savaş bittiğinde ortaya çıkan direkt maliyet Pentagon’un tahminlerinin 10 kat daha üzerinde gerçekleşti. Bir de savaşın güçsüz tarafı olan Irak’A bakalım. Geçmiş tecrübeler gösteriyor ki Saddam Hüseyin için bu analizlerin ya da beklentilerin çok fazla önemi yok. Geride kala İran-Irak savaşı ve Körfez savaşı’nın Irak ekonomisine ekisi konusunda kesin bir çalışma yok. Ama uzmanlar bu savaşın Irak’a 20 yıllık bir GSMH büyüklüğü tutarında faturası olduğuna inanıyor. Bu tutar hesaplanırken direkt maliyetler kadar üretim kaybının da dikkate alındığını belirtmek gerek. Ki bu da Irak’taki ekonomik bozulmayı modern tarihin en büyük bozulması olmaya aday hale getiriyor.ABD Hangi Savaşa Ne Kadar HarcadıSavaşın adı  Direkt maliyet* GSMH’ya oranıBağımsızlık savaşı (1775-83) 2.2 631812 Savaşı (1812-15) 1.1 13Meksika Savaşı (1846-48) 1.6 3İç Savaş (1861-65) 62.0 104İspanyol-Amerikan Savaşı (1898)  9.6 3Birinci Dünya Savaşı (1917-18) 190.6 24İkinci dünya Savaşı (1941-45) 2,896.3 130Kore Savaşı (1950-53) 335.9 15Vietnam Savaşı (1964-72) 494.3 12Körfez Savaşı (1991-92) 76.1 1*Bugünün fiyatlarına indirgenmiş hali, milyar dolar olarakNOT: Türkiye ise bu arada ABD’den alacağı 6 milyar dolarlık hibe ve 20 milyar dolarlık yardımın pazarlığını yapıyor. Kendi başımıza bir şey yapmayı beceremediğimizden kötü yola düşmüş bu ekonomiyi bir seneliğine rahatlatabilmek için insanımızın kanından medet umuyoruz. Bu yetmiyormuş gibi bir de savaş sonrasının yıkıntıları arasında para kazanmanın hastalıklı umudunu ballandıra ballandıra anlatıyoruz. Neredeyse Irak’ın bombalanacak olmasına sevineceğiz “aman bize iş çıktı” diye. Öyle ya o meşhur jeopolitik konumun önemi şimdi anlaşılmayacak da ne zaman anlaşılacak? Nesiller boyu anlımızdan silinmeyecek bir karayı taşımaya mahkum oluyoruz milletçe. Çok kısa bir süre sonra ben dahil hiçbirimiz evlerimizde bu kadar rahat oturamıyor olacağız. Birinizin bir tanıdığı, kocanız, sevgiliniz, ağabeyiniz, küçük kardeşiniz, babanız ya da ne bileyim, işyerinde karşı masada oturan sarışın çocuk, her akşam aynı saatte apartman girişinde karşılaştığınız o suskun esmer delikanlı, akşam barda şarkılarını dinlediğiniz genç müzisyen, sokakta sadece gözlerinizin bir kez üzerinden akıp gittiği uzun saçlı genç adam, adını bilmediğiniz, tanımadığınız ve hayatınız boyunca bir kez bile yolunuzun kesişmediği bir başkası birkaç ay sonra yaşayanların dünyasında olmayacak. Bir daha konuşamayacak, bir daha gülemeyecek, nefes alamayacak, bu dünya üzerinde adımlarını gezdiremeyecek, birisine özlemle sarılamayacak, birisinin elinden sıkı sıkı tutamayacak, birisini sevemeyecek, birisi tarafından terk edilmeyecek. Sizce niye? Binlerce cevap verebilirsiniz bu soruya ama benim kapımızda bekleyen bu ölümleri anlatabilecek bir cevabım yok. Birilerinin vardır herhalde. Özellikle de bu tezkereyi Meclis’e gönderenlerin. Evlerimizin karanlığına çekilerek kaderimizin bizleri nereye sürükleyeceğini beklerken en çok duyduğumuz cümle de “Ne olacaksa olsun artık” cümlesiydi? “Bıktık bu bekleyişten”. O kadar fakirleşmişiz ki,  kocaman bir oyun tahtasında küçücük bir piyon olduğumuz fikrine o kadar alışmışız ki, kendimizi sadece idam sabahını bekleyen ölüm mahkumlarına benzetebiliyorum. “Artık ne olacaksa olsun”. Bu savaş sadece ceplerimizin değil ruhlarımızın, umutlarımızın, gururumuzun, onurumuzun, hayata karşı direnme gücümüzün, insan olma mutluluğumuzun da ne kadar fakirleşmiş olduğunu çıkardı ortaya. Her zaman insani değerlerden yoksun olduğunu söylediğimiz Batılı ülkelerde bile milyonlar (Bu rakam abartılı değil. Londra’daki Savaş karşıtı gösteriye resmi rakamlara göre bir milyona yakın, oradaki arkadaşlarıma göre iki milyona yakın  insan katıldı) savaş istemediğini haykırırken, biz, bırakın bizim adımıza bu utancın altına imza atanlara insani, haklı, meşru, yasal ve demokratik tepkimizi göstermeyi, evlerimizde bir parmak hareketiyle söndürebileceğimiz ışıklara bile öylece baktık. Bu savaşa Amerika ve Amerikan yönetimi yüzünden mi giriyoruz dedim? Tüm bunları suçlusu Bush mu? Yanlış! Bu savaşta dökülecek her bir damla Türk kanının vebali, her birimizin boynunda asılı olacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!