Güncelleme Tarihi:
Türk Hematoloji DerneÄŸi, kan bilimindeki sorunlara, eksiklere ve gelecekte toplumun karşı karşıya kalacağı en büyük problemlerden biri olan hematolog eksikliÄŸi, dolayısıyla da löseminin tedavi edilemeyecek olmasına dikkat çekmek amacıyla Ä°stanbul'da basın toplantısı düzenledi.       Â
Hematoloji son yıllarda en çok ilerleme saÄŸlanan tıp alanları arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Ãœlkemizde geleneksel adıyla kemik iliÄŸi nakli olarak bilinen kök hücre transplantasyonları 20 yılı aÅŸkın süredir hematologlar tarafından baÅŸarıyla yapılmaktadır. Çok sayıda ölümcül hastalıkla mücadelede de önemli adımlar atılmıştır. Lösemiler, lenfomalar, kalıtsal bazı kan ve metabolizma hastalıkları bunlar arasında en önemlileridir.                         Â
Düzenlenen basın toplantısında Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, Dernek Genel Sekreteri Doç. Dr. Mutlu Arat, Dernek Üyesi Doç Dr. Mustafa N. Yenerel ve İstanbul Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden hematolog Uzm. Dr. Dilek Argon konuya ilişkin görüşlerini bildirdi.
Prof. Dr. Muhit Özcan, Türkiye'de kan bilimci sayısı ve dağılımının gerçekçi olmadığını söyledi: "Türkiye'de kan bilimci sayısının gerçekçi olmadığı ve çağdaşlarının oldukça gerisinde olduğu çok belirgindir. Bu eksiklik kalıtsal ve edinsel - kansızlık, pıhtılaşmaya eğilim ve kanamaya eğilim bozuklukları, lösemiler, hematopoietik kök hücre transplantasyonu gibi yetişmiş hekime mecbur olan yaklaşımlarda ülkemizin istediği ivmeyi ve hedeflerini uzun süre yakalayamayacağını ve tedavilerinde son 10 yılda büyük ilerleme kaydedilen bu hastalıklara sahip olguların bekleme listelerinde kaybedilebileceğini düşündürmektedir."
Prof. Dr. Özcan, hematologlara ilişkin şu istatistiki bilgileri verdi: "Yaklaşık 75 milyon olan ülke nüfusumuza karşın erişkin hematolog sayısı 200'ün altındadır. İngiltere'de bu sayı 800'ün üstünde, Almanya'da 1000 civarında, ABD'de ise yaklaşık 6300'dür. İtalya'da her yıl yaklaşık 50-60 hematoloji uzman adayının eğitime başladığı bilinmektedir. Kolaylıkla çoğaltılabilecek bunun gibi örneklerden de anlaşılabildiği gibi ülkemizde hematoloji uzmanı sayısı kesinlikle yetersizdir ve bu sayının hızla arttırılması gereklidir."
Takip altındaki hasta sayısında artış olduÄŸuna dikkat çeken Doç. Dr. Mutlu Arat "En sık görülen habis kan hastalığı lenf bezi kanserleridir (lenfoma). Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde 2008'de 75.000'e yakın yeni lenfoma olgusunun saptanacağı bildirilmiÅŸtir. ABD'de (306 Milyon kiÅŸi) 230.000'i aÅŸkın kiÅŸinin lösemi tanısı ile takip edildiÄŸini ve 2008'de 45.000'e yakın yeni lösemi olgusuna tanı konduÄŸu bildirilmiÅŸtir. Ãœlkemiz (71,5 milyon kiÅŸi) için kaba bir uyarlama yaptığımızda tüm rakamların 1/4'ü olarak tahmini rakamlar çıkarabiliriz. Bu ÅŸekilde ülkemizde 50.000'i aÅŸkın lösemi olgusunun takip edildiÄŸi, yılda 15.000'i aÅŸkın yeni lenfoma ve 10.000'i aÅŸkın yeni lösemi olgusunun saptandığı gerçeÄŸi ortaya çıkmaktadır. Lösemi ve lenfomada son 10 yılda yaÅŸam beklentisinin belirgin olarak artmış olması, takip altındaki hasta sayısının sevindirici olarak katlanmasına yol açmaktadır" dedi.Â
Yan dal uzmanlık sınavı yapılırken dünyadaki uygulamaların göz önüne alınmasında fayda olacağına dikkat çeken Doç. Dr. Arat, yan dal uzmanlık sınavı, TUS benzeri tek aşamalı bir yerleştirme sınavı şeklinde yapılması gerektiğini, yan dal araştırma görevliliği akademisyenliğin kapısı olduğunu ve bu nedenle de bu aşamada eğitim veren kurumlar sadece bilgi düzeyine değil, akademisyenlik ve o özel alan için gereken özelliklere bakabilmesi gerektiğini söyledi.
Çalışma koşulları ve hastaların sıkıntılarına dikkat çeken Uzm. Dr. Dilek Argon, "İstanbul'da şu anda Avrupa yakasında 2, Anadolu yakasında 2, fakülteler haricinde 4 doktor olarak Sağlık Bakanlığı hastanelerinde hizmet veriyoruz. Gecesi, gündüzü yok, cumartesi, pazarı yok. Tatilde telefonlarımızı hiçbir zaman kapatamıyoruz. Örneğin, çok önceden ayarlamış olduğum tatilde hattım çekmediği için 2. gün orayı terk etmek zorunda kalmıştım. Çünkü asistanlarımın hiçbiri bana ulaşamamıştı. Kaldığım sürece de hastalarım büyük bir riske girecekti. Hastaların hepsinde cep telefonu numaralarımız var. Onun hayatının garantiye alınabilmesi, kendini iyi hissedebilmesi için bu yetkiyi ona vermek zorundayım. Bu da çok büyük zorluklar getiriyor. Maddi açıdan derseniz, eşlerimiz bizi desteklemezse yol paramızın ancak çıkarıldığı bir sistem içerisinde çalışıyoruz" dedi.
Dr. Argon hastaların yaşam mücadelesine de dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: "Hematolojinin özel sektörde ya da sadece özel sektör destekli çok fazla çalışabilmesi çok zordur. Çünkü kemoterapi aylar sürebiliyor. Bu kadar uzun süre kemoterapi alan hastaların mutlaka sağlık sistemi içerisinde tedavi olması gerekir. Bizim burada çalışırken çok ciddi sıkıntılarımız oldu. Mesela kliniğimiz yoktu, yatak sayısı çok kısıtlı. Bütün Türkiye'den bize danışılmadan İstanbul'a sevkler oldu. Bu hastalar bir ümitle bize geldiler. Biz onları mecburen bekletirken hayatlarını kaybettiler. Başka bir hastaneye yönlendirilmediler, yönlendirilseler bile uzman olmadığı için alınmadılar. Yatak sıkıntısının yanı sıra yardımcı personel de yok, çünkü klinik yok."
Hedefin Türkiye'de kan biliminin ileri gitmesi ve hasta bakım hizmetinin aksamaması olduğunu belirten Doç. Dr. Mustafa N. Yenerel ise, bu hedefe iyi hekimlerle gidilebileceği unutulmaksızın düzenleme yapılması gerektiğini söyledi. Doç. Dr Yenerel, Türkiye'de kan bilimci sayısı ve dağılımının gerçekçi olmadığı ve çağdaşlarının oldukça gerisinde olduğuna dikkat çekerek "Ülkemizde kan bilimci sayısı ve dağılımının gerçekçi olmadığı ve çağdaşlarının oldukça gerisinde olduğu çok belirgindir. Bu eksiklik kalıtsal ve edinsel - kansızlık, pıhtılaşmaya eğilim ve kanamaya eğilim bozuklukları, lösemiler, hematopoietik kök hücre transplantasyonu gibi yetişmiş hekime mecbur olan yaklaşımlarda ülkemizin istediği ivmeyi ve hedeflerini uzun süre yakalayamayacağını, tedavilerinde son 10 yılda büyük ilerleme kaydedilen bu hastalıklara sahip olguların bekleme listelerinde kaybedilebileceğini düşündürmektedir." dedi.