Güncelleme Tarihi:
İŞTE O BİLDİRİ:
Türkiye için üreten, çalışan bizler, içinden geçmekte olduğumuz süreci değerlendirmek için bir araya geldik. “Adalet Mülkün Temelidir.” ilkesinden hareketle hepimizin bir vicdan sorgulamasına ihtiyacı var. Çünkü;
o Birdenbire etrafı saran yolsuzluk iddiaları ve paralel devlet iddiaları, toplumsal barışı ve istikrarı tehdit etmektedir.
o Küresel ekonomide yeni dengelerin oluştuğu bu dönemde iç siyasi çalkantılara saplanıp kalmamız, dünya yeniden kurulurken hızımızı kesme riski doğurmaktadır.
o Birlik ve beraberlik yerine ayrışmaları ve kamplaşmaları derinleştiren, kurumlara ve kurallara duyulan güveni ve ülke istikrarını tehdit eden gelişmeler asıl meseleler odaklanmamızı imkânsız hale getirmektedir.
• İçinde bulunduğumuz olumsuz süreçten bir an evvel çıkabilmemiz için bizler,
"HEM YOLSUZLUK, HEM PARALEL DEVLET..."
o Bütün yolsuzluk iddiaları ile paralel devlet iddialarının üzerinde kararlılıkla gidilmesini istiyoruz.
o Demokrasinin temel ilkelerinden kuvvetler ayrılığını kuvvetler çatışmasına dönüştürecek çatışmalardan ve arayışlardan kaçınılmasını istiyoruz.
o Türkiye’nin güçlenmesinden huzursuz olanlara fırsat verilmemesini istiyoruz.
o Küresel krize rağmen sürdürdüğümüz ekonomik başarımızın sekteye uğramasına izin verilmemesini istiyoruz.
o Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin zayıflatılmamasının, aksine sürecin hızlandırılmasını istiyoruz.
o Türkiye için üretenlerin, istihdam sağlayan kurum, kuruluş ve şirketlerimizin kamplaşmalara kurban edilmemesini istiyoruz.
"KUVVETLER AYRILIĞI ANCAK YENİ ANAYASA İLE MÜMKÜN..."
• Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, yeni bir toplumsal mutabakat zeminine her zamankinden fazla ihtiyaç duyuyoruz.
• Türkiye bugün hala yeni anayasasını beklemektedir.
o Evrensel hukuk ilkelerine uygun, AB normlarının hayata geçirilmesini kolaylaştıracak, demokratik bir anayasanın gerekliliği toplumun tüm kesimlerince kabul edilmektedir.
o Yasama, yürütme ve yargı erklerinin tekrar bir çatışma yaşamaması ancak yeni bir Anayasa ile sağlanabilir.
o Bu çerçevede, Meclisimize, siyasi partilerimize, bütün kurumlarımıza ve sivil topluma büyük bir görev düşmektedir. Bu görev, Cumhuriyetimizi güçlendirmek ve demokratik, laik, sosyal hukuk devletini kurumsallaştırmak, gelecek nesillere örnek bir Türkiye bırakmaktır.
"ÇÖZÜM YERİ TBMM..."
• Unutulmamalıdır ki, yapmak zor yıkmak kolaydır. Bu ülkeyi yıpratacak, ortak kazanımlarımızı heba edecek tutumlar, hepimize kaybettirir.
• Ülkemiz güçlü devlet geleneğiyle bu zorlukları da aşacak kuvvete sahiptir.
• Açıktır ki, sorunların çözüm yeri her zaman için Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
• Hepimiz bu ülke için çalışıyoruz, bu ülke için üretiyoruz.
• Gün ayrışma değil bütünleşme günüdür.
• Gün, günlük çekişmelerden sıyrılıp, ortak geleceğimiz için birlikte hareket etme günüdür.
• ÇÜNKÜ TÜRKİYE HEPİMİZİN.
ÇAĞRI TOBB BAŞKANINDAN GELDİ
Türkiye-AB KİK toplantısı üyesi işadamı ve işçi örgütlerine, 17 Aralık gündemli bir deklarasyon yayınlama önerisinin TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'ndan geldiği öğrenildi.
Hisarcıklıoğlu, geçen hafta TESK, Türk-İş, Hak-İş, DİSK, Memur-Sen ve Kamu-Sen Başkanlarını tek tek aradı. DİSK Başkanı Kani Beko, Hisarcıklıoğlu'nun kendisine "Türkiye'de 17 Aralık'tan beri gerçekleşen olaylar nedeniyle Türkiye'nin geldiği nokta çok sıkıntılı, işveren ve işçiler olarak bundan zarar görebiliriz" dediğini anlattı.
Beko, madem böyle bir toplantı yapılacak bu toplantının AB KİK üyesi örgütlerle sınırlı tutmak yerine KESK, Türk Tabipler Birliği, Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) gibi sivil toplum örgütlerini de çağırma önerisi götürdüğünü söyledi. Bu önerisinin kabul edilmediğini anlatan Beko, "Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmayan şeyler yaşanıyor, binlerce polis, onlarca savcı yerinden ediliyor. 247 milyarlık yolsuzluktan, 4 bakan çocuğunun ve bakanın yolsuzluğundan söz ediliyor ama bu örgütler toplantıya çağrılmıyor" dedi.
Beko, toplantıya bu itirazına rağmen katılmak istediğini ancak İstanbul'da iki önemli duruşması olduğunu için gidemediğini vurguladı.
KAMU-SEN NİYE KATILMADI?
Kamu-Sen Başkanı İsmail Koncuk ise toplantıya katılacaklar listesinde sayılmasına rağmen gitmedi. Koncuk'un, yayınlanacak deklarasyona itiraz ettiği, yaşanan krizde hükümeti sorumlu tutarak; deklarasyonda hükümeti uyarıcı bir ifadenin yer almamasına tepki gösterdiği öğrenildi.