Güncelleme Tarihi:
Adamın adı David Murray. Onun için çok mühim bir neo-klasik cazcı diyorlar. Peki neo-klasik caz ne demek? Eğer cazın derin sularında seyrediyorsanız ve bir miktar yeniliğe de hayır demiyorsanız kesinlikle iyi bir şey. Zaten meraklısı da geçen cuma Babylon'da dinleyip tadına vardı. Kaçırdıysanız merak buyurmayın, piyasada albümleri bulunuyor zira.
Etraf saksofoncudan geçilmiyor ama yine de David Murray için tenor saksofonu konuşturan önemli bir cazcı nitelendirilmesi yapılıyor. Adamımız sadece saksofon çalmıyor, büyük bir şevkle bas klarinet de üflüyor.
Avangard cazı geleneksel unsurlarla pek güzel birleştiren Murray müzik yaşamına cazın baba isimlerinin yanında başlamış. Peki kimdir bu ustalar sayalım: Cecil Taylor ve Anthony Braxton. Anlaşılan ‘‘free jazz’’ tabir edilen çalışma şekilleri pek verimli olmuş ki, David Murray o sulak topraklarda sere serpe gelişmiş.
Bu kadarı David Murray'ye yetmemiş tabii. 1980'lerde bu minvalden uzaklaşıp ruhundaki liderliği ortaya koymuş. Peki bir cazcı iddialı kişiliğini nasıl ete kemiğe büründürür? Bildiniz, kendi adı altında muhtelif trio, quartet, quintet, octet ve big band'ler kurarak ve kendi gönlünce müzik icra ederek. David Murray, Garanti Caz Yeşili adını taşıyan İstanbul konserlerinde de bir dörtlü şeklinde takıldı.
Adı cazcıların A takımı sayılabilecek Wynton Marsalis, Coleman Hawkins, Ben Ben Wester, Sonny Rollins, John Coltrane ve Albert Taylor gibi isimlerle anılan David Murray bu payeyi nefesinin hakkıyla kazanmış. Kendine özgü bir çalış stili yaratan Murray bu stili gospel, rythm&blues ve klasik caz gibi türleri yaratıcı bir biçimde dönüştürerek kazanmış.
Peki bu kadar başarıya bir ödül vermişler mi bakalım derseniz Murray'in 1988 tarihli ‘‘Blues for Coltrane: A Tribute to John Coltrane’’ adlı albümüyle kazandığı Grammy'yi burnunuza dayayabiliriz.
David Murray'in bir müzik adamı olarak en takdire şayan özelliklerinden biri de usta-çırak ilişkisinin yararlarına inanması. İnanmakla da kalmayıp bunu büyük bir şevkle hayata geçirmesi. Dünyanın her yerinden öğrenmeye meraklı gençlerle workshop çalışmaları yapan Murray, bir taraftan da farklı ülkelerden müzisyenlerle projeden projeye koşuyor.
Yeni cazın kıvamını New Orleans ve North Carolina gibi yerlerden ziyade Dakar, Nijerya, Guadeloupe, Martinik gibi egzotik memleketlerde ya da kasvetli İskandinav topraklarında bulacağını da söylüyor Murray. Ne dersiniz, Babylon'daki konserler sonrasında bu iftihar listesine ülkemizin de girme ihtimali var mıdır?