Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de kadın orkestra şefi deyince aklımıza gelen İnci Özdil ve Sera Tokay’ın ardından şu anda müzikte iddialı yeni bir nesil yetişiyor. Dünyadaki tüm orkestra şeflerinin sadece yüzde 6’sı kadın. Türkiye’nin yeni nesil kadın orkestra şeflerinden 32 yaşındaki Sibil Arsenyan, Muğla Büyükşehir Belediye Orkestrası, Tekfen, Bilkent gibi çok sayıda özel orkestranın şeflik koltuğunda yer almış. Şu anda hem Borusan Sanat bünyesinde Orkestra Müdür Yardımcılığı görevini yapıyor hem de çeşitli orkestralarla konserlere çıkıyor. Aynı zamanda Ataşehir Çocuk Korosu’nun şefi. Vazgeçmeyen Kadınlar’da bu hafta Türkiye’nin 10 kadın orkestra şefinden biri olan Arsenyan’ın hikâyesini dinledik. Arsenyan müzikal yolcuğuna babasının 6 yaşında, piyano dersi aldırmasıyla başladığını anlatıyor:
“Ailemde müzisyen yok ama hepsi müzik heveslisi. Çocukluğumda sık sık konserlere giderdik. Çocuk yaşta aklıma orkestra şefi olmak düşmüştü. 90’lı yaşlarda çok değerli bir piyano öğretmenim vardı. Ailemle konuşurken, ‘Bu çocuk çok yetenekli ama çok tembel, istese orkestra şefi bile olabilir ama çalışmıyor’ demişti. O söz benim kafamda yer etti. Hakikaten de çocukluk yaşlarında piyanoyu çok sevmeme rağmen sadece derslerde çalışıyordum.”
HEM MATEMATİK HEM MÜZİK AŞKI
Daha sonra alışık olduğumuzdan farklı bir şekilde ilerlemiş Arsenyan’ın yolculuğu:
“Hani genelde aileler müzik yapmaya karşı çıkar ya. Tam tersi ben müziğin yanında matematiğe aşıktım ailem ise müzisyen olmamı istiyordu. Lisede konservatuvara göndermek istediler. Ben ise o dönemlerde mühendis olmak istiyordum. Sonunda Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’ni kazandım. Ama müzik hayatımda hep vardı. İlkokuldan itibaren hem okul korolarında hem tiyatro gruplarında piyano çalıyordum. Bir yandan tiyatro yapıyordum.”
Lisedeki öğretmenleri de Arsenyan’ın müziğe yetenekli olduğunu ve matematik yerine müzikle ilgilenmesi konusunda tavsiye vermişler. Arsenyan o günleri, “Fizik öğretmenim bir gün piyano çalışımı duydu ve ‘Sibil sen üniversitede konservatuvara gideceksin’ dedi. Ben de ‘Hocam fiziğim o kadar mı kötü’ diye espri yapmıştım” sözleriyle anlatıyor. Hem matematik hem müzik aşkından vazgeçemeyen Arsenyan çift ana dal yapabileceği bir seçenek aramaya başlamış. Yıldız Teknik Matematik Bölümü’nde bir yıl okuduktan sonra Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü, Kompozisyon dalında çift ana dal yaparak bu iki zor bölümü 6 yıl içerisinde tamamlamış. İki bölümü de çok severek okusa da bu dönemde artık hayatını orkestra şefi olarak geçirmek istediğine karar vermiş.
ŞAKAYA VE İRONİYE YER YOK
Yüksek lisans yaparken Muğla Büyükşehir Belediye Orkestrası’ndan teklif alan ve bir süre orada çalışarak deneyim elde eden Arsenyan’a yöneticilik anlamında kendine has yöntemleri olup olmadığını soruyorum.
“Ben birçok yöntem deneyimledim aslında. Şeflikte hangisinin çalışıp hangisinin çalışmadığına baktım. Örneğin ben kişisel hayatımda çok esprili biriyken orkestra şefliğinde çok fazla şakaya ya da ironiye yer olmadığını gördüm. Ben hep samimi, kibar ve mesafeli olmayı tercih ediyorum. Provadan önce tüm esere hâkimiyeti sağlayarak hareketlerimle, yaptığım yorumlarla ben bu esere hâkimim mesajını vermem gerekiyor.”
BİR ANLAMDA TEKNİK DİREKTÖRLÜK
Sibil Arsenyan ilk şeflik deneyimini Genç Besteciler Festivali’nde kendi bestelediği bir eseri yöneterek yaşamış. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Dr. Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde Orkestra Şefliği Bölümü’nde yüksek lisansa başlamış: “Okurken çok sayıda orkestranın provalarına katıldım, film müzikleri orkestrasının yardımcı şefliğini yapmaya başladım. Ne kadar çok şefle çalışırsan o kadar çok öğreniyorsun. Gürer Erkal, Rengim Gökmen gibi pek çok şefin ‘ustalık sınıfı’ derslerine katıldım. Farklı şeflerin farklı orkestralara nasıl bir dille yaklaştığını, nasıl onları yönettiğini öğreniyorsun ve olayın iç yüzünü görüyorsun.”
Orkestra şefliğinin film yönetmenliği ya da teknik direktörlük gibi düşünülebileceğini belirten Arsenyan, “Ekibin kendi çaldığı bölümlere hâkim olması gerekiyor. Orkestra şefinin ise tüm esere hâkim olması ve gelebilecek tüm sorulara karşı büyük bir özgüven içerisinde olması gerekiyor” diyor.
EZBERLERİ BOZA BOZA
Konu orkestra şefliğinde kadın sayısının az olmasına geliyor. Arsenyan bu sorunun yanıtını müzik tarihinde buluyor: “Müzik tarihinde kadınların enstrüman çalması yasak. Kadınların beste yapması da yasak. Kadın besteci sayısı da erkek bestecilere göre son derece azdır mesela. Son 10 yılda kadın şeflerin sayısı inanılmaz arttı. Şu anda genç nesilde Türkiye’den 5-6 kadın sayabilirim. Ezberleri boza boza geliyoruz.”
KIYAFET YORUMLARI
“Biz bir yandan görsel bir iş yaptığımız için hem beden meselesinde hem giydiklerimiz konusunda can sıkıcı yorumlar alabiliyoruz. Bir kadın olarak bu eleştirilere göğüs germeniz gerekiyor. Artık kıyafetler değişiyor, kadın şefler illa pantolon ceket giymek zorunda değil. Kimi sırtını açıkta bırakan bir elbise giyiyor, kimi başka şeyler. Bence müziği engellemedikten sonra beden ve kıyafet meselesinin bu kadar gündeme gelmemesi gerekiyor.”
VİYANA VALSİ'NİN HATIRASI
“Muğla Büyükşehir Belediye Orkestrası’nın başındayken unutamadığım bir iki olay var. Bir konserde Viyana valsleri çalışmıştık. Muğla’ya taşınmış yaşlı Viyanalı bir çift, “Ben en son bunu çocukluğumda Viyana’da dinlemiştim. Kendimi evimde gibi hissettim” demişti. Bir diğeri ise Fethiye’de 23 Nisan konseri yapmıştık. Bir izleyici, “Bu eseri babam plaktan çalardı ben de dinlerdim, çocukluğuma döndüm” dedi. 80 yaşında birini çocukluğuna döndürebiliyorsam, bu mesleği ben bunun için yapıyorum diyorum”
* Halen Borusan Sanat bünyesinde Orkestra Müdür Yardımcılığı görevinde olan Arsenyan hem müziğin içerisinde hem de idari bir görevde bulunduğunu belirtiyor. Önümüzdeki aylarda İzmir, Ankara ve İstanbul’da çeşitli orkestralara şeflik yaparak sahnede olacak.