Hem Atatürkçüyüm hem de Müslümanım

Güncelleme Tarihi:

Hem Atatürkçüyüm hem de Müslümanım
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 1999 00:00

Haberin Devamı

Son aylarda bir İsmail Türüt'tür gidiyor. Kısa boylu, tonton görünümlü bu Karadeniz uşağı, her gece ayrı bir kanalın özel konuğu. Onun ‘‘Gel ha böyle’’ türküsünü okumayan kaldı mı? İsmail'le onun Kavacık'taki tripleks villasında Karadeniz yemeklerinden oluşan iftar

sofrasında başlayan sohbetimiz, mis gibi Rize çaylarıyla gece yarısına kadar su gibi aktı. İsmail'in ağzından dökülense, sanki Anzer balı. Anlattıkça coştu, coştukça anlattı. Buyrun siz de aramıza katılın. Ama Karadenizliler lütfen kendi şiveleriyle okusunlar.

İBO'YA TÜRKÜ

İbrahim Tatlıses Karadeniz türküsü okuyacak, benden özel bir parça istedi. Bu eserimin adı ‘‘Siverekli’’. Sözleri şöyle: ‘‘Yaşarım dertli dertli/ Dertler derdime ekli/ Ferhat'ı Şirin yaktı/ Beni de Siverekli.’’ Eğer o okumazsa ben kasetime alacağım.

AŞK YOLLARI

Türk müziğinde en sevdiğim şarkı Gezdiğim Dikenli Aşk yollarında''. Bunu bana gecede on defa okusalar zevk duyarım. O beni başka bir yerlere getiriyor. Benim için yazılmış sanki.

BABA'YA DÖRTLÜK

Demirel'le iki kere karşılaştım, elini öptüm. Demirel'e yazdığım dörtlük şöyle: ‘‘Geldik karşı karşıya, Türkiye'nin reisi/ Dolaştım Türkiye'yi, senden yoktur iyisi’’.

-Yener ağabey, ben bu ülkede hiç ismi olmadan kaseti 250 bin satan bir sanatçıyım. Karadenizli beni tanıyordu ama, Türkiye bilmiyordu. 1965 Rize Salarhan doğumluyum. Gariban bir ailenin çocuğuydum; üç erkek, bir kız, dört kardeşiz. İlkokuldan sonra babam okutmadı, onun ezikliği var bende. Çoban oldum, dayımın 250 koyununu üç yıl güttüm yaylalarda. Müzik kültürümü çobanlık yaparken geliştirdim. Yemin ederim sana, o çobanlık günlerinde hep bugünü görürdüm. O zamanlar bizde en meşhur türkücü Erkan Ocaklı'ydı, onu örnek alırdım. ‘‘Ben bu Erkan Ocaklı'yı geçeceğim’’ derdim. Koyunların peşinde gezerken en güzel türkülerimi yazdım.

Derken ver elini İstanbul...

- Babam türkücü olmamı istemedi, beni hafız yapacaktı. Sene 79'da amcaoğlundan 5 bin lira alıp, İstanbul'a geldim. Bahçelievler'de amcamın şarküterisinde çalışmaya başladım. Sonra Bebek'te bir ekmek fırınında tezgahtarlık yaptım. Onu yapıyorum ama amacım sanatçılık. O zamanlar Canan diye bir kıza sevdalıyım, Beykozlu. Bayram ustaya kendi yaptığım ilk türküyü okudum: ‘‘Hayde çıkalım hayde Yuşa'nın tepesine/ Allah bizi kavuştur 81 senesine/ Canan, Canan oy Canan, Beykozlu Canan/ Babamın gelini ol, Anam olsun kaynanan.’’ Kaset yapmamı istediler. Bir kemençeci arkadaşımla üç saat nefes almadan kaseti bitirdim. Adını ‘‘Laz Uşağı’’ koydular. Çok büyük satış yaptı. O günden bugüne 21 kaset yaptım. Türkiye beni tanımadan, türkülerim beni aştı.

HA BÖYLE TÜRKÜSÜ

Gelelim şu ünlü ‘‘Ha böyle’’ye...

- Benim ‘‘Ha böyle’’ türküsünü kaç senedir okuyorum, şimdi meşhur oldu. Yıldız Tilbe'ye ısrarla, ricayla okuttum. Türkiye'nin gündeminde şimdi fırtına gibi esiyor. Sekiz sene önce benim Trabzonlu bir bağlamacı arkadaşım vardı Naci Marzoğlu diye. Bir gün yaptığı bu müziği duydum, hoşuma gitti. Ben de üzerine söz yazdım, sonra kasete okudum.

İsmail şu anda koltuğun üstüne çıktı, aman durmasın.

- Ağadayı ben nasıl dopdoluyum, anlatamam sana. 21 kaset yapmışım, bana geliyor ki daha ilk kasetim. 15 sene çabalayıp emeğinin karşılığını alamamak koyuyor. Lazı, Kürdü, Abazası bugün herkes beni seviyor, Konya'ya festivale gidebiliyorum, Sivas'a çağırıyorlar. Yalnız Karadenizliler dinliyor diye bir şey yok. Ben ayrım yapmam. Bu bayrak altında vatan haini olmayan herkes kardeştir. ‘‘Erzurum'a kar yağsa, Rize'de üşüyorum’’ adlı parçam bir mesajdı, anlayamadılar. Ben hem Atatürkçüyüm, hem Müslümanım, vatanımı da çok seviyorum.

Ucundan, kıyısından siyaset...

- Karadenizli siyaset adamlarından ikisini çok severim. Biri Recep Tayyip Erdoğan, öteki rahmetli Adnan Kahveci. Bende parti ayırımı yoktur, hepsini seviyorum. Ama çalmayanı seviyorum, yetim hakkı yiyeni hiç sevmiyorum. Bir de Erzincan valisini çok seviyorum. Diyorum ki, Recep Tayyip'le Recep Yazıcıoğlu el ele verseler bu ülkeyi çok daha güzel yerlere getirirler.

OFLU VE ŞEYTAN

İki kasetinde takmıştı kafayı Oflulara... Şeytanla bile yarıştırdı ya...

- Ben Ofluları çok severim, başta Osman amcam. İbrahim Cevahir, Mehmet Ali Yılmaz. Oflu işini çok iyi bilir. Of'ta fakir bulamazsın. Oflu adam, Ofluyum der, Trabzonluyum demez. Ofluya ne desen azdır. Türkiye'de vilayetler, kazalar, kasabalar, köyler hep Ankara'ya bağlıdır, Oflu hariç... Oflu direkt Allaha bağlıdır. Şeytan bile Ofluyla uğraşamaz. Son olarak, öbür dünyada Sırat köprüsünde Ofluyla şeytanın savaşını anlatacağım ve bu olay üçüncü kasette sona erecek.

NE YAPSA FARZ

Derler ya, ‘‘Lazdır, bazı şeyler farzdır’’...

- Ramazanda orucumu tutarım, içki içmem, içkili yerde de çalışmam. Kıbrıs'tan bir iş geldi geçenlerde, meğer içkili bir geceymiş. ‘‘Ramazanda çıkmam’’ deyince ‘‘Burası Kıbrıs’’ dediler. Ben de ‘‘Kıbrıs'ta Allah yok mudur?’’ dedim. İçene karışmam. Ramazan dışında içkili yerde de çalışırım, kafama esti mi de içerim. Sarhoş olmam öyle. Ama sigara alışkanlığım var.

İsmail'in bir başka ünü de kız kaçırmak üzerine...

- Başımdan iki evlilik geçti. İkinci hanımı da kaçırmıştım, şimdiki son hanımımı da kaçırdım. Hanımların hepsi Rizeli. Ama bu artık son durak, kara toprak. Olayı kapattım. Eskiden uluslararası çapkındım ha. Berlin'deki bir kadına tutulmuştum, bir geceliğine Almanya'ya gidip gelirdim. Hayatım roman olur ama artık hepsini kapattım. İyi bir hayat değildi, şimdi pişmanım yemin ederim sana. Babam der ki, ‘‘Karadenizli zenginleşince karı çirkinleşir, ev küçülür.’’ Vallahi çok doğru, kendimden de biliyorum. Nagehan'la evlenmemizi de anlatayım sana. Bunlar ailece beni izlemeye gelirlerdi gazinoya, babası Topaloğlu da arkadaşımdı. Nagehan'ı görünce sevdim, kafayı taktım. Gizlice buluşuyorduk. Olaylar çakılınca, kıza kısıtlamalar geldi, İstanbul dışına gönderildi. Ama bizim telefon trafiği devam ediyordu. Sonunda kaçmaktan başka çaremiz kalmadı. Telefonda Nagehan'a ‘‘Yarın saat ikide otobüs durağında ol’’ dedim. O taksiyle geldi, ben de arabamla yaklaşıp onu aldım ve hemen İstanbul'u terk ettim. Önce Edirne tarafına gittik, sonra Bolu'ya geçtik. Üç ay Türkiye'yi gezdim. Çünkü idam kararı çıktığı, vurulacağım kulağıma gelmişti. Biz de birtakım tedbirler aldık, boş durmadık. Neyse çok şükür bir şey olmadı. Kayınpederle, kaynanamla aram yok, ama ben saygı duyarım. İstedikleri zaman çağırsınlar, ben giderim. Toplam iki oğlum, iki kızım var. İlk hanımımdan olan oğlum Deniz 14 yaşında. Yasemin'le Miraç ise ikinci hanımından. Şimdiki hanımım Nagehan'dan ise Nazlı adında dokuz aylık kızım var.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!