Heinz Mack Boğaz’ı sevdi

Güncelleme Tarihi:

Heinz Mack Boğaz’ı sevdi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2016 21:02

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Alman modernizminin öncülerinden ve ZERO’nun kurucularından Heinz Mack’ı ağırlamaya hazırlanırken 18 Şubat’ta açılacak ‘MACK. Sadece Işık ve Renk’ sergisi öncesinde, sanatçıyı Düsseldorf yakınlarındaki atölyesinde ziyaret ettik.

Haberin Devamı

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) Eylül 2015–Ocak 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen, ‘ZERO. Geleceğe Geri Sayım’ sergisini ziyaret edenler, SSM’nin girişinde, sanatseverleri karşılayan ‘Dokuz Sütun Üzerindeki Gökyüzü’ adlı eseri hatırlayacaklardır. ZERO sergisi sona erse de ZERO’nun kurucularından Heinz Mack’ın eseri İstanbul’un göğünü taşımaya devam edecek. Çünkü, Tahincioğlu Holding katkılarıyla SSM’de açılacak ‘MACK. Sadece Işık ve Renk’ sergisi, Alman sanatçının 20. yüzyılın en hareketli dönemlerine şahitlik eden kariyeri boyunca ürettiği resim, heykel ve kinetik sanatı da kapsayan 120’dan fazla eserini sanatseverlerle buluşturuyor.

18 Şubat 2016 tarihinde ziyarete açılacak sergi öncesi sanatçının Düsseldorf yakınlarındaki evini ziyaret edip atölyesini keşfeden şanslı azınlıktan biriydim. Şanslı azınlık diyorum, çünkü, New York, Paris ve Tokyo gibi merkezlerde açılan sergilerde bugüne kadar eserlerini 700 binden fazla insanın gördüğü sanatçının atölyesini, evini, eserlerini tuttuğu depolarını Türkiye’den bir gazeteci grubuyla beraber gezdim. Kendisinin belirttiğine göre onu atölyesinde görenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar azmış. Ibiza’da da bir atölyesi olan Mack, orada kimsenin kendisini rahatsız edemediğinin altını çizip, bu eski çiftlik arazisini 1961’de satın aldığını belirterek söze giriyor. Mack, 2000 yılına kadar taşıyla toprağıyla bizzat ilgilendiği çiftliğin her köşesini kendi istediği gibi ve yine kendi elleriyle ayağa kaldırmış.

Haberin Devamı

Mack, bunu özgürce yaratabilmek için yaptığını söylüyor ve ekliyor, “Ben gururla söyleyebilirim ki özgür bir adamım, istediğimi yapabilirim ve etrafımdaki kimse bana ne yapmam gerektiğini söyleyemez.” Ardından İstanbul’da açılacak sergisiyle ilgili “umarım İstanbul’daki sergim sizin ülkenizdeki sanatçılara olabildiğince özgür olmaları konusunda ilham verici olur” diye ekliyor.

Sanatçının atölyesinden depolarına geçerken bizlere bahçedeki büyük söğüt ağacını gösterip, onun şiirsel güzelliği ve kudreti hakkında konuşurken eserlerindeki renk ve ışık ilhamını nereden aldığını daha iyi anlıyoruz.

Haberin Devamı

TEK BAŞINA ÇALIŞIYOR

Mack başlangıçtan sonuna kadar, yaratım sürecinde tek başına çalışan bir sanatçı. Deyim yerindeyse fabrikasyon üretim yapan, kalabalık asistan gruplarıyla çalışan sanatçıların aksine tüm eserlerini baştan sona o şekillendiriyor. Sadece dev heykeller yaptığında, yardım aldığını belirterek “Kimse bana para verip ne yapmak istiyorsam yapmamı söylemedi” diyor ve depolarda duran yüzlerce heykel ve tablonun sergileneceği günü beklediğini söylüyor.

Küratörlüğünü SÜ Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Royal Academy of Arts Londra eski Sergiler Direktörü ve sanat tarihçisi Sir Norman Rosenthal’in üstlendiği sergi, sanatçının 85. yaşını ve kariyerinin 60. yılını Uzakdoğu, Avrupa ve Türkiye’de gerçekleşen bir dizi sergiyle taçlandırması açısından da önem taşıyor. Mack, Doğu ile Batı kültürlerinden esinle yarattığı eserlerini kastederek, “Umarım İstanbul’daki sergim de oryantal ve oksidental düşünce arasındaki ilişkiyi anlama konusunda etkili olur. Kültürel zenginlik bakımından çok şanslı olduğunuz bir ülkede yaşıyorsunuz. Benim ülkemdekinden çok daha eski bir tarihi var Anadolu’nun” diyor.

Haberin Devamı

Serginin bir araya getirdiği eserler arasında Mack’ın doğadaki renk ve formların izini sürerek açık alanlar için ürettiği enstalasyon (yerleştirme) çalışmaları, heykeller, ışıklı sütunlar, ‘Kromatik Takımyıldızlar’ adını verdiği büyük boyutlu tablolar, çizimler, pasteller ve özgün baskılar bulunuyor.
Sanatçının kendisinden ve eserlerinden büyülenmiş biçimde atölyesinden ayrılırken, 18 Şubat–17 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek sergi öncesi kendi kendime geri sayıma başladığımı fark ediyorum. İstanbullu ziyaretçilerin Mack’ın eserlerini görünce neler hissedeceklerini tahmin etmek ise hiç zor olmuyor.

BAKMADAN GEÇME!