Güncelleme Tarihi:
OKULUN İLK GÜNÜ ÖNEMLİ
Eğitimbilim Uzmanı Dr. Özgür Bolat: “Okula başlamak çocuklar için bir dönüm noktasıdır. Okulun ilk günü çocuk yalnız bırakılmamalı ve destek olunmalı. Anne-baba hayata karşı kaygılıysa, çocukta da kaygı başlar. Kaygılı çocuk için okulun ilk günleri oldukça sancılıdır. Ailenin güvenli ortamından çıkıp ‘tehlikeli’ sosyal ortama girğini düşünür. Ona zarar verecek, onu yargılayacak birçok yabancı kişinin içine düştüğünü zanneder. Aile kaygılı değilse, çocuk da değildir. Diğer insanlara ve hayata güvendikleri için çekingenliği çabuk aşarlar. Aileler, çocukları okulu güvenli bir yer olarak algılayıncaya kadar, ona destek olmalıdır.”
KENDİNE YÖNLENDİRİN
Klinik Psikolog Ilgın Şirin: “Çocukların anne-babalarının istediği gibi değil, kendi beceri ve yapabilecekleri ile gelişmiş kişiler olması, onları daha başarılı ve mutlu yapacaktır. Çocuğu belli bir alana yönlendirmektense, küçük yaştan itibaren kendi bilgi ve becerilerini tanıyabilmesine olanak tanımak çok daha önemlidir. Her konuda başarılı olmasını beklemek, omuzlarına taşıyabileceğinden fazla yük vermek demektir. Başarma hissi ve ailenin o konudaki desteği çocuğu ileride kendi kararlarını alabilen, benlik algısı yüksek bir birey olmasında yardımcı olacaktır.”
SORUMLULUKLAR VERİN
Klinik Psikolog Ilgın Şirin: “Çocuklara küçük yaşta sorumluluk vermeliyiz. Ancak bu sorumluluklar büyük beklentiler çerçevesinde olmamalı. Yapmasını arzu ettiğiniz şeyleri, ona danışarak ve beraber karar vererek belirleyin. Örneğin, evdeki muhabbet kuşu veya akvaryum balığının beslenmesi ve bakımından o sorumlu olabilir. Veya odasını toplama sorumluluğu onda olabilir. Çocuklara küçük yaşta verilen ufak sorumluluklar ileride daha büyük sorumluluklarla karşılaştıklarında baş etmelerinde kolaylık sağlar.”
ÖDEVİNİ SORMAYIN
Eğitimbilim Uzmanı Dr. Özgür Bolat: “Çocuğa ödev verilmez, çocuk evde ödev yapar. Bu ne demektir? Öğretmen derste merak duygusu ve öğrenme aşkı yaratabildiyse, zaten çocuk evde kendini durduramaz ve öğrenme sürecine devam eder. Aileler ödevin yapılmasıyla değil, çocuğun öğrenmesiyle ilgilenmeli. Bu nedenle ‘Ödevin var mı? Yaptın mı?’ gibi sorular yanlıştır. Hele onların adına ödevi yapmak, hem çocuğu güçsüzleştirir hem de etik dışı davranışları öğretir. Doğru soru, ‘Bu ödevle ne öğreniyorsun?’ veya ‘Bu konuyu öğrenmek için ödev dışında başka ne yapabiliriz?’dir.”
FAZLA HARÇLIK VERMEYİN
Uzman Psikolog Ramazan Şimşek: “Çocuklara çok fazla harçlık vermek, kişiliğini para üstünden değerlendirmesine ve bu davranışa yetişkinliğinde devam etmesine sebep olabilir. Bu nedenle çocuğun yaşına ve ihtiyaçlarına göre bir harçlık miktarı belirlenmelidir. Önemli olan çocuğun parasını doğru ve idareli kullanmasını öğretebilmektir. Önce günlük harçlık verip, ortaokul düzeyinde bunu haftalığa, daha sonra da aylığa çıkarmak gerekir. Böylece çocuk ihtiyacı kadar kullanmayı, birikim yapmayı öğrenecektir.”
BİLGİSAYAR DEĞİL ARKADAŞ
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan/Çocuk ve Ergen Psikiyatristi: “Uzun süre bilgisayar oyunları veya sosyal medya ile haşır neşir olan çocuklar hem zihnen hem de fiziksel olarak olumsuz etkileniyor. Araştırmalara göre Türkiye’de 22 milyon insan düzenli bilgisayar oyunu oynuyor, sosyal medya kullananların sayısı iki katı... Aşırı teknoloji özellikle çocukları saldırganlaştırıyor, özensizleştiriyor ve odaklanmalarını engelliyor. Çocukların geleceği için yapılacak en güzel yatırım, bilgisayar veya tablet hediye etmek yerine, onları sosyal veya sportif bir faaliyete yönlendirmektir.”
ERGENLİKTE DİKKAT
Klinik Psikolog Yrd. Doç. Dr. Başak Demiriz: “Yetişkin bahçesi ile çocukluk bahçesi arasındaki duvarda oturan bir genç düşünün. İşte o genç, bir ergen. Çocukluktan yetişkinliğe geçmek için hazırlıklar içinde ama bir yandan kendini güvende hissettiği, bildiği alan çocukluk bahçesi ve sık sık oraya dönmek istiyor. Bedeni her ne kadar bir yetişkine benzese de davranışları, düşünceleri tam bir yetişkin değil. Oysa anne-babası ‘Artık çocuk değilsin!’ diyerek ondan yetişkin davranışları bekliyor. Bu dönemde çocuklarla yumuşak ve sakin bir ilişki kurulmalı, inatlaşılmamalı ve uzlaşıcı olunmalı.”
ABARTMADAN NASİHAT
Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan: “Anne-babaların yaptıkları en sık hatalardan biri çocuklarına çok nasihat vermek. Bundan bıkan çocuk, anne babanın nasihat vereceğini anlayınca daha onlar konuşmaya başlamadan suratını asıp, ‘Sen ne dersen de ben bildiğimden şaşmam’ bakışları atmaya başlar. Gerçekten ona yararlı olmasını istiyorsak, en iyi nasihat ona iyi bir model olmaktır. Çocuğa sigaranın zararlarından söz edip her sıkıntı ve keyif halinde sigara yakan anne babanın nasihat etmesi, çenesini yormaktan başka bir işe yaramaz.”
ÇOCUĞUNUZA ODAKLANIN!
Eğitimbilim Uzmanı Dr. Özgür Bolat: “Okul 16, hayat 70 yıl! Önemli olan, kişinin yaşam amacıdır. Diğer insanların hayatına etkide bulunmaktır. Para ya da statü için avukat olmak isteyen bir çocuk, mutsuz olacaktır; ama eşitsizliğe karşı savaşmak isteyen ve bu sebeple avukat olmak isteyen çocuk hem mutlu hem başarılı olacaktır. Kişinin limanı belliyse, hangi gemiye bindiğinin önemi yoktur. Onun için sınavlara değil, çocuğun yaşam amacına odaklanmak gerekir. Böylece hem çocuk çok daha başarılı ve mutlu olacak hem de kendini bir yarış içinde görmekten kurtulacaktır.”
HER KOŞULDA DOĞRU
Yrd. Doç. Dr. Başak Demiriz: “ABD’nin Penn State Üniversitesi’nde bir araştırmaya göre, yalan söylemeye iten bir etken de, bağımsız olmaya ihtiyacı olan ergenlerin aşırı kurallarla sınırlandırılmaları. Araştırmanın en ilginç sonuçlarından biri; ailenin kurallarına isyan, 14-15 yaşlarında en yüksek seviyede ortaya çıkıyor. Yaş büyüdükçe, isyan azalıyor. Örneğin, 11 yaşında isyan, 18 yaşa göre çok daha fazla. Kuralları olan, bunları sıcak bir ortamda konuşabilen, çocukların yaşına uygun bağımsızlık sağlayan, kendi kararlarını almalarına izin veren ailelerin çocukları, en az yalan söyleyenler.”
KİMSEYLE KIYASLAMAYIN
Uzman Psikolog Ramazan Şimşek: “Ailelerin kıyasladığı kişiler genellikle çocukla yaşıt komşu, akraba ve arkadaşlardır. Özellikle okul başarısı konusunda anne babanın kıyaslamaya daha sık başvurduğu bir gerçektir. Oysaki kıyaslamak çocuğu başarıya götürmez, aksine özgüven eksikliği yaşamasına neden olur. Eğer gelecekte başarılı ve iyi çocuklar yetiştirmek istiyorsak, çocukları kıyaslamak yerine, her birinin iyi ve olumlu yönlerini öne çıkarmalıyız.”
ÇOCUKLARA SANAT NASIL SEVDİRİLİR?
Tan Sağtürk-Balet: “Sanatın çocuklar tarafından sevilmesi aslında hiç zor değil. Onları koruyan, bilgilerini ilk günkü heyecanla aktarabilen, eğlencenin tadını çıkarıp disiplini de hatırlatabilen bir rehber, çocukları büyülü dünyaya davet edebilecektir. Sanatçı adayları, küçük yaşlardan itibaren sanatla ilgilenmeye başladıkları için geçirdikleri ruhsal ve fiziksel değişimleri net bir şekilde algılayabiliyor ve gözlemleyebiliyorlar. Eğitim almaya başlamış her sanat öğrencisi, geçirdiği disiplinli, zorlu ama keyifli süreç boyunca edindikleri becerileri dile getirebiliyorlar. Çocuklarımız, sanat eğitimi sayesinde kazandıkları ve günlük yaşamlarında uyguladıkları becerilerin farkındalar. Çocuklar sanat ile kendilerini defalarca tekrar ve tekrar yeniden tanıyorlar. Bu büyüyü onlara sağlayan sanatı her geçen gün daha da seviyorlar.
Yarın: Çocuklar meslek seçimini nasıl yapmalı?