OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 13, 2005 00:00
Bilim alarm üzerine alarm veriyor: 2050 yılına kadar 150 milyon insan yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalabilir. Yani kötümser bir senaryoya göre; su savaşları, yiyecek savaşları, iklim mültecileri, yok olan ada ülke halkları, sular altında kalan ülkeler ve büyük şehirler, yaşanmaz büyük araziler, muazzam orman yangınları, azalan yağışlar yüzünden yiyecek üretiminin tümden çökeceği yarı kıtalar, sıtma gibi öldürücü hastalıkların salgını bekliyor bizi gelecekte...Senaryo korkutucu, ama bilim de öte yandan bu olası felaketleri kontrol altına almak ve öngörülerini artırmak için bu yıl 4 alanda önemli yenilikler gerçekleştirecek. İşte ani iklim değişimi ve bilimin karşı çabalarıyla ilgili son gelişmeler...TAHİTİ’DE DENİZ SEVİYESİ ÖLÇÜMÜBuzulların eridiği son dönemin (MÖ 10 bin-6 bin) deniz seviyesi üzerindeki etkilerini ölçmek için Uluslararası Deniz Sondaj Programı, Tahiti’de bu yaz yeni bir projeye başlıyor. Son 30 bin yıl öncesini temel alan deniz seviyesi değişimleri Atlantik Okyanusu’nda Barbade yakınlarında bir alanda yapılan ölçümlere dayanıyor. Söz konusu alan tektonik açıdan aktif bir bölge olduğu için elde edilen bulguların dolaylı yoldan elde edildiğine dikkat çeken bilim insanları, Tahiti gibi istikrarlı bölgelerden deniz seviyesine ilişkin yapılacak incelemelerin daha sağlıklı olacağını ileri sürüyorlar. Avrupa Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde görevli çevre ve uzmanları, sera etkisi yapan gazların atmosferdeki etkilerinden ve ısıdan kaynaklanan okyanus dalgalanmalarını karşılıklı olarak kıyaslayacaklar. Böylelikle, deniz seviyesindeki yükselmelerin daha kesin bir şekilde belirlenerek daha koruyucu önlemler alınması hedefleniyor.UZAYDAN FIRTINA TAKİBİSis tabakalarını gündüz olduğu kadar gece de kolayca saptamak, şiddetli fırtınaları önceden görebilmek... 1977’de Meteosa’ın fırlatılışından bu yana, Avrupa’daki
meteoroloji uzmanları bu geliÅŸmelerin hayalini kuruyorlardı. Avrupa Meteorolojik Uydular Organizasyonu Eumestat tarafından ikinci jenerasyon uydunun bu yıl fırlatılmasıyla emellerine kavuÅŸmuÅŸ olacaklar. 2004 yılı ocak ayında gönderilen ilk ikinci jenerasyon uydu Meteosat-8’den elde edilen bulgular umut verici. AraÅŸtırmacılar, 12 gözlem kanalı sayesinde hem gözle hem de kızıl ötesi ortamda her 15 dakikada bir görüntü elde edildiÄŸini söylüyor. Hedeflenen ise bu süreyi 5 dakikaya indirerek tüm Avrupa’da atmosferin durumundan, farklı rakımlarda nem oranını, rüzgarların ÅŸiddetinden bulutların cinsine kadar her türlü bilgiyi elde ederek ÅŸiddetli hava olaylarına karşı önceden önlem almak.DENÄ°ZÄ°N 3 BÄ°N METRE ALTINDAKÄ° ÃœSOkyanus bilimi ile baÄŸlantılı ilk prototip istasyon, 24 saat süresince denizlerin dibindeki deÄŸiÅŸimleri saptamak üzere ocak ayında faaliyete geçti. Ä°stasyonda hem depremle ilgili bulgular hem de yeni yaÅŸam türleri araÅŸtırılıyor. Seattle’da 3 bin metre derinlikte kurulan istasyondan 2008 yılına kadar 25 tane daha kurulması planlanıyor. ABD’de Washington, Kanada’da ise Victoria Ãœniversiteleri’nden bilim insanları, Neptune adını verdikleri bu proje sayesinde tsunamilerin ve deprem dalgalarının daha önce saptanabileceÄŸini, ayrıca balıkların miktarlarındaki deÄŸiÅŸimlerin de daha süratle gözlenebileceÄŸini belirtiyorlar. Bu arada, okyanusların atmosferdeki karbondioksit gazını emme kapasitesi belirlenmeye çalışılıyor.TARÄ°HÄ°N EN ESKÄ° İÇBUZULUNDA KEŞİF10 Avrupa ülkesinden bilim insanının bir araya gelerek oluÅŸturduÄŸu Antartika’daki Buzul Ä°nceleme Projesi (Epica) son 900 bin yıllık dönemde atmosferin kimyasal yapısında meydana gelen deÄŸiÅŸimleri araÅŸtırıyor. Kıtanın 1000 kilometre içerilerinde çalışmalarını yürüten ekip, tarihteki en bilinen, en eski içbuzul üzerinde yaptığı incelemelerde bugüne kadar bilinen 4 buzul dönemine ek olarak 4 yeni buzul döneminin daha yaÅŸandığını saptadı. Yeni katmanların diÄŸerlerinden hem yoÄŸunluk hem de buzullar arası dönemler açısından farklılıklar gösterdiÄŸini kaydeden uzmanlar, buradan yola çıkarak karbondioksit oranlarındaki farklılıkları ve bunun iklim üzerindeki doÄŸrudan etkisini saptamaya çalışıyorlar.SERA GAZLARININ TEHLÄ°KESÄ° BÄ°R KEZ DAHA DOÄžRULANDITarihteki en kapsamlı iklim konferanslarından biri, 1-3 Åžubat tarihleri arasında Ä°ngiltere’de Exeter’de yapıldı. ‘Tehlikeli iklim deÄŸiÅŸikliklerini önleyelim’ baÅŸlıklı uluslararası konferansta, atmosferdeki karbondioksit gazlarının, ‘iklim denilen son derece hassas makineyi’’ ÅŸimdiden raydan çıkarmaya baÅŸladığına karar verildi. Petrol ve doÄŸalgazın kullanımıyla ortaya çıkan karbondioksit gibi sera gazlarının atmosfere salımı sonucunda: Dünyanın her tarafında buzullar eriyor; yarı donmuÅŸ topraklar çözülüyor; kuraklık, fırtına, sel ve sıcak dalgaları gibi, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinden kaynaklanan ‘doÄŸal’ felaketler, deprem gibi iklimden bağımsız öteki doÄŸal felaketlere göre kat be kat artıyor. EÄŸer sera etkisi yapan gazların miktarında bir azalmaya gidilmezse, içinde bulunduÄŸumuz yüzyılın sonuna kadar ortalama sıcaklık iyimser rakamla 1,6 derece; kötümser rakamla 5,8 derece artmış olacak.10 YIL İÇİNDE KÃœRESEL ISINMADA GERÄ°YE DÖNÜŞ ÅžANSI KALMAYACAKÄ°ngiltere’deki uluslararası iklim konferansından 5 gün önce, küresel ısınma konusunda bir rapor daha yayınlandı. Rapora göre küresel ısınmadaki geri dönüşü olmayan noktaya, 10 yıl veya çok daha kısa bir süre zarfında eriÅŸilecek. Ä°klim Sorunuyla YüzleÅŸme (Meeting The Climate Challenge) adlı rapor, bütün ülkelerin ulusal liderlerinden baÅŸlayarak politikacılarını hedefliyor. Raporda belirtilen araÅŸtırma sonuçlarına göre, dünyanın ortalama sıcaklığı ÅŸimdiye dek halihazırda 0,8 derece yükselmiÅŸ durumda ve artmaya da devam ediyor. Böyle olunca dünyanın hayati noktayla arasında bir dereceden biraz fazla bir mesafe kalmış oluyor. Daha kötüsü, raporda atmosferdeki sıcaklığın iki derece artmasına yol açacak olan karbondioksit oranı deÄŸerlendiriliyor ve bu oran 400 ppm olarak belirtiliyor. Mevcut seviye 379 ppm ve her yıl 2 ppm’in üzerinde bir oranda artıyor; yani 400 ppm’lik eÅŸik deÄŸer, 10 yıl veya daha kısa bir süre sonra aşılmış olabilir.Rapor, eÅŸik deÄŸerin aşılmasının olası sonuçlarını kesin bir dille ifade ediyor: ‘Bu deÄŸerin üzerinde gerçekleÅŸecek bir ortalama sıcaklık artışı, tarımda büyük kayıplara, çok fazla sayıda insanın su sıkıntısı riskiyle karşı karşıya kalmasına ve ciddi saÄŸlık sorunlarına yol açar. Bu artış, aralarında mercan resifleri ve Amazon YaÄŸmur Ormanları’nın da bulunduÄŸu çok önemli karasal ekosistemlerde telafi edilemez zararlara neden olacak. Olasılıklar arasında, Batı Antarktika ve Grönland buz örtüsünün kaybına yol açabilecek iklimsel dönüm noktasına eriÅŸilmesi, okyanus akıntılarının (ve bunlarla birlikte Gulf Stream akıntısının) kesilmesi, gezegenimizin ormanlarının ve topraklarının karbon emici niteliÄŸinin karbon kaynağına dönüşmesi sayılabilir.’Â
button