Güncelleme Tarihi:
MİLLİ İRADENİN KAPISI ÇALINIR
Ülkemizin birliğine, beraberliğine kastedenler var, hazmedemeyenler var. Tabii bu, şu anda ülkemizin en önemli çıkmazı. Böyle bir atmosfer içinde bildiğiniz gibi 7 Haziran seçimleri sonrası, malum sandıktan çıkan netice sebebiyle en fazla oyu almış olan, yüzde 41 gibi bir oy oranına ulaşmış olan AK Parti Genel Başkanı’na hükümeti kurma görevini verdim. Sayın Başbakan, şu an itibariyle parlamentoda grubu olan 3 siyasi partinin genel başkanını da ziyaret etti, onlarla görüşmelerini yaptı. Bu görüşmelerden sonra öyle zannediyorum ki yetkili kurullarında da bunun değerlendirmesini yapacaklar. Ve bu değerlendirmelerden sonra ikinci bir tur hangi siyasi partilerle yapacak, bunları da göreceğiz. Bu ikinci turun dışında da kendilerinin de bana ifade ettiği şekliyle sivil toplum kuruluşlarıyla da bu süreçte bazı görüşmeler, değerlendirmeler yapacağını, işin temelini sağlam bir zemine oturtmanın gayreti içerisinde olduğunu, bu düşünceyle koalisyon şartlarını zorlayacağını ifade ettiler. Tabii, bütün bu şartlar neticesinde eğer böyle bir koalisyon oluşmuyorsa, bu işte en önemli kapısı çalınacak olan mercii, milli iradedir. O zaman milli iradeye gitmek, neticeyi alabilme noktasında en isabetli yol olacaktır.
TABİİ SABRIN DA BİR SONU VAR
Seçimlerde görünen bir gerçek var ki, öyle yerler oldu ki yüzlerce köyde eğer sıfır oy diğer partilere çıkıyor da silme oy bir partiye çıkıyorsa bu düşündürücüdür. Bu birkaç yerde olabilir. Buna kabul diyebilirsiniz. Ama yüzlerce olduğu zaman bu düşündürücüdür. Demek ki burada ‘Kaleş’lerle, silahlarla tehditler var. Bunlar bizzat yaşandı. Tabii önümüzdeki süreç eğer giderek arkasına bu gücü almak suretiyle siyaset yapma durumunda olanlar her şeyden önce bu konuda bir defa çok daha hassas, çok daha dikkatli olmak durumundadır. Eğer demokrasiye inanıyorlarsa, eğer demokratik parlamenter sistem içinde bu işi yürütmek istiyorlarsa, her şeyden önce buna inanıp bunu yaşamaları lazım. Çünkü Türk milleti bu konuda da hassasiyetini ortaya koymuştur ve koyacaktır. Buna bir yere kadar sabreder, ondan sonra tabii artık sabrın da bir sonu var. Nihai kararını buna göre verir.
SENFONİ ARIYORUZ, KAKOFONİ DEĞİL
Çünkü aydınlık yarınların Türkiye’si bizim için çok önemli. Bunun birlik, beraberlik, kardeşlik içerisinde olması lazım. Cumhurbaşkanı olarak Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e, ülkemizdeki Abazası, Gürcüsü, Lazı, Arnavutu, Romanı 78 milyonuyla kardeşlik bağları içerisinde birbirine kenetlenmiş bir Türkiye’yi imar etmek durumundayız. Herkes kendi değerler silsilesi içerisinde bir siyaset yürütebilir. Ama bunu ülkenin şartları olarak ortaya süremez. Siz, eğer demokrasiyi bir uzlaşma rejimi olarak görüyorsanız, siz de şartlarınızı süreceksiniz, ama karşı taraf da şartlarını sürecek. Ve bu şartların bir bileşkesi ortaya çıkacak. Ve bu siyasi bileşke üzerinden adımınızı atacaksınız. Eğer birbirinize şartlarınızı dayatmaya kalkarsanız, ortaya zaten bir senfoni çıkmaz, bir kakofoni çıkar. Ama biz senfoni arıyoruz ki bunun tadını alalım.”
Eylem çağrısı yapan ortada sonra eline saz ver, cici çocuk
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, ‘Dolmabahçe mutabakatı’ ile ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı: “Ben ‘Dolmabahçe mutabakatı’ ifadesini asla kabul etmiyorum. O toplantı, bir mutabakat toplantısı olamaz. Çünkü ortada bir hükümet vardır. Öbür tarafta grubu olan bir siyasi parti vardır. Burada neyin mutabakatını, kiminle, niçin sağlıyorsunuz? Böyle şey olmaz. Bu mutabakatın yeri parlamentodur. Siyasi partiler de hükümet de müşterek çalışmasını yapmak suretiyle ‘Türkiye mutabakatı’nı ortaya koyarlar, onun bir karşılığı olur. Yoksa bölücü terör örgütüne sırtını dayamış olanlarla bir mutabakat asla yapılamaz.
ARTIK HERKES BİLİYOR...
Burada yan yana durup, orada bir fotoğraf karesi içerisinde yer almak doğru bir şey değildir. Diğer taraftan ‘Bizim silahları bırakın dememizle, silahlar bırakılmaz’ yaklaşımı, o ayrı bir konu. Yani bir taraftan sırtını oraya dayayacaksın, bunu artık herkes biliyor. Diğer taraftan, ‘Bunu biz değil, İmralı çözer’ diyeceksin. Dolayısıyla samimiyet arıyoruz. Mesela 6-7-8 Ekim tarihlerini unutmam mümkün değil. Bunu kim, neyle izah edecek? Bu eylemi yapanlar ortada, çağrıyı yapanlar ortada. Ondan sonra eline saz ver, ‘cici çocuk’ diye çıkar meydanda göster. Buralarda samimi olmamız gerekiyor artık.”