Güncelleme Tarihi:
HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, MGK bildirisindeki "illegal görünümlü legal yapılanma" ile HDP'nin kastedildiğini vurgulayarak, partinin kapatılma süreci için düğmeye basıldığını söyledi.
Hürriyet'in sorularını yanıtlayan Kaplan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyelerinin, 6-7 Ekim olaylarından HDP'yi sorumlu tutan açıklamalarının "yargıya HDP'yi kapatın mesajı" olduğunu söyledi.
"BAŞSAVCI'YA HDP'YE KAPATMA DAVASI AÇIN İŞARETİ VERİLİYOR"
Kaplan, "Bu demeçler, açıklamalar, mitingler, Yargıtay Başsavcısı'na parti kapatma davasını açın diye baskı işaretidir. Bu davayı açın demektir" diye konuştu.
"HÜKÜMET, DARBECİLER GİBİ KONUŞUYOR"
Son MGK toplantısını, HEP ve DEP'in katıldığı, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemdeki MGK toplantılarına benzeten Kaplan, şöyle konuştu:
"Son MGK toplantısı, Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde yapılan MGK topalntılarına benziyor. Cumhurbaşkanı'nın, hükümet üyelerinin açıklamaları, yaptıkları mitingler HDP'nin kapatılması için kamuoyu oluşturulmasını, kamuoyu nezdinde HDP'nin linç edilmesini amaçlamaktadır. Kırmızı kitapta, Devlet Güvenlik belgesinde irtica tehdit olarak yer almaz. Ancak demokratik muhalefet, sol muhalefet, HDP güvenlik tehdidi olarak görülür. Hükümetin çıkaracağı son güvenlik paketi de doğrudan bu demokratik muhalefeti susturmaya yöneliktir. Hükümet, daha önceki dönemlerdeki darbeciler gibi konuşuyor, hareket ediyor."
"HAKKINDA ULUSLARARASI TUTUKLAMA KARARI ÇIKMASIN DİYE..."
Hükümetin bu politikalarının nedenini de "Suriye politikasında girilen açmaza" bağlayan Hasip Kaplan, "Cumhurbaşkanı, hükümet, ABD Başkanı Obama'ya teslim olmuş durumdalar, Obama'nın söylemi ve direktifi ile hareket ediyorlar" dedi.
Hükümetin, Suriye'de IŞİD, El nusra gibi terör örgütlerine destek verdiği izlenimini silmek için bu politikaları izlediğini de iddia eden Hasip Kaplan, "Sudan Devlet Başkanı Beşir misali, haklarında teröre destek vermekten uluslararası tutuklama kararı çıkmasın diye böyle hareket ediyorlar" dedi.
ARINÇ İLK KEZ PARTİ KAPATMADAN BAHSETMİŞTİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dünkü Bakanlar Kurulu toplantısının ardından ilk kez "parti kapatmadan" bahsetmişti.
6-7 Ekim'de yaşanan olayların büyük kısmının HDP'nin “sokağa çıkın” çağrısı ve sosyal medyada bazı örgüt birleşenlerince gönderilen mesajların ardından yaşandığını belirten Arınç, şöyle dedi:
"Bunun karşılığında HDP suçlanmıştır. HDP bu suçunu kabullenmek yerine adeta başka mazeretlerle, alay eder gibi bir tavır içerisine girmiştir. 40'tan fazla canın hayatını kaybettiği bu olaylardaki sorumluluklarını inkar etme yoluna gitmişlerdir. Ama bu sefer 1 Kasım'da da yine 'sokaklara çıkın' çağrısıyla bu olayların benzerlerinin tekrarlanabileceği gibi bir endişe doğurmuşlardır. Allahım saklasın, Türkiye bunların her gün 'sokağa çıkın' çağrısıyla canlar ve mallar zarar görecekse, böyle bir süreçten bahsetmek garip olmaz mı? Bütün bu olayların pek çoğunda HDP il ve ilçe örgütleri başat rolü oynamıştır. Bazı olayların içinde HDP milletvekilleri bizzat bulunmuşlardır. Biz, partilerin kapatılması taraftarı değiliz. Partilerin kapatılmasını imkansız hale getiren anayasa değişikliğine biz 'evet' oyu verirken BDP'li veya o zamanki DTP'li hiçbir milletvekili oylamaya katılmamıştı. Ama düşünün bu tür olaylarda baş at rolü oynayan bir siyasi parti demokratik ülkelerde bile hayatiyet bulamaz. Burası Türkiye, biz yaşasınlar istiyoruz. O siyasi partilerin mensupları bireysel suçları bakımından yargılansın ama parti zarar görmesin istiyoruz. Ama bunu istismar etmeye de kimsenin hakkı yoktur. HDP'nin il, ilçe başkanları, KCK'sı KDK'sı bilmem nesi, hepsi bu işlerin içerisinde ön planda rol alırken biz onları sadece eleştirmiş oluyoruz. Onlar da bize karşı ağızlarına gelen her türlü hakareti savuruyorlar. Bu üsluplarına devam ederse kendileri bilir. Sürecin ne kadar zararlı sonuçlara yol açabileceğini ve bundan kimlerin daha çok zarar göreceğini milletvekili olduklarına göre herkesin çok iyi bilmesi lazım. Biz, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemizin devam etmesi için sabır gösteriyoruz, bir. İtina gösteriyoruz, iki. Yapılabilecek işlerin azamisini yapmaya çalışıyoruz, üç. Ama şov yapmak bizim işimiz değil veya hakaret, tehdit etmek bizim işimiz değil. İllegal yapılanmalara destek vermek, güç vermek bizim işimiz değil. O yüzden o arkadaşlara buradan tekrar rica ediyorum, siz kendinize bir bakın, üslubunuza, yaptıklarınıza bir bakın, bunların gerçekten çözüm sürecine katkı sağlayıp sağlamadığı konusunda bir kendinizle muhasebeleşin. Ondan sonra gerekiyorsa bize söz söylersiniz."
"LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL YAPI" MGK BİLDİRİSİNDE
MGK'nın rekor sürede biten son toplantısının ardından yayınlanan bildiride, ilk kez "legal görünümlü illegal paralel yapılanma" ifadesi kullanıldı.
MGK bildirisinin ilgili bölümünde şöyle denildi:
"Ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve kamu düzenini ilgilendiren hususlar ayrıntılı olarak görüşülmüştür. Bu kapsamda, milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır.
Terörle çok boyutlu mücadele kapsamında sürdürülen çözüm süreci ile alınmış; sürecin oluşturduğu olumlu atmosferi ve huzur ortamını bozmaya yönelik provokatif olaylara karşı kamu düzeni ve güvenliğini koruma konusundaki kararlılık teyit edilmiştir. "
ARINÇ "LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL YAPIYI" ANLATTI
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında da, "legal görünümlü illegal yapı" ifadesini şu sözlerle açıkladı;
"Bir: Legal görünümlü illegal yapılanma. Yani, bu hukuk tabiridir. Bunu herkes açıklamak veya anlayabilme kapasitesine sahiptir. Bir kuruluş vardır ki yasaldır ancak yaptığı işler, bu görüntünün aksine devletin, hükümetin ya da kurulu düzenin aleyhinedir. Ayrıca doğrudan doğruya illegal yapılanmalar vardır. Onlar, yasa dışı örgütler olabilir. Onlarla bir mücadele... Bütün bunların içerisinde de eğer devletin içeresinde farklı bir yapılanmayla, ikinci bir devlet görüntüsü verecek bir örgüt varsa bu da elbette aynı şekilde tehlikeli ve buna karşı tedbirler alınması gerekli görülmüş demektir.''
''Buradaki ibareden sadece birkaç yılda Türkiye'de tartışması yapılan konularda hedef olan insanları veya topluluğu kastetmediğimiz, bir bütün olarak devletin içerisindeki bu paralel yapılanmalardan; kimisi takibat konusu olmuş, kimisi belki henüz o noktaya gelmemiş varlıkları da anlayabiliriz" diyen Arınç, devletin ve bayrağın bir tane olduğunu, bunların herkesin ortak değerleri olduğunu bildirdi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Maliye varsa ikinci bir maliye, yargı varsa ikinci bir yargı, asker varsa ikinci bir ordu, emniyetimiz varsa ikinci bir emniyet yapılanması ve bunların devletin bürokrasisinden emir ve talimat almadan, kendi yapılanmaları içerisinde hiyerarşik bir düzene geçtikleri anlaşılırsa bunlar yasalarımız içerisinde suç sayılmıştır. Dolayısıyla mesela cemaatler konusunun kesinlikle ele alınmadığını söylemeliyim. Cemaatler, sosyolojik varlıklardır ve o cemaatler memleketimizde inançlı insanların, dindar insanların düşünceleri farklı bile olsa devletle kavga etmeyen, yasalarla kavga etmeyen insanların oluşturduğu birtakım sosyolojik varlıklardır. Böyle tanımlandığı ve bilindiği halde, sonradan değişmiş, farklılaşmış bir yapı içerisine bürünmüş ve yasalara aykırı eylem yapma noktasına gelmişse o zaman bunlara karşı tedbir almak devletin bekası bakımından fevkalade önemlidir. Şüphesiz, bu konuda hükümetimiz üzerine düşeni yapacaktır."