Güncelleme Tarihi:
Bülent Ersoy'un 55 tilkiden elde edildiği öne sürülen kürkü, kürk hayvancılığı ile ilgili vahşeti tekrar hatırlamamıza neden oldu. Son yıllarda bu konuda farkındalık artsa da kürkten vazgeçemeyenlerin sayısı hayli fazla.
Sosyal medyada kürk kullanımına tepki gelmesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı veganların dile getirdiği “Kürk giymek ile et yemek arasında bir fark yok” söylemleri tartışmaya neden oldu. Kürke karşı olup et yiyen insanlarla kürke de et yemeye de karşı olan kişilerin tartışmaları yakın zamanda son bulacak gibi görünmüyor.
Peki hayvan haklarını savunmak için vegan olmak gerekiyor mu?
Vegan Diyetisyen Kevser Başkara'ya göre 'hayır'. Ancak yine Başkara'ya göre et yemek ile kürk giymek arasındaki paralelliği dile getirmek veganların sorumluluğu:
“Kürke karşı olup dana eti yemeye devam edenlere sadece ikisinin de aynı bilince sahip olan canlılar olduğunu söylüyoruz. Dana eti normalleştirildi diye öyle. Mesela neden ineğin sütü de köpeğin kedinin sütü değil? Çünkü, bunu yapanlar insanlar. Normalleştirilen şeyler doğru demek değildir. Ancak, bu kadar yoğun bir tartışmanın tam ortasındayken de et yemek ile kürkün aynı şiddeti içerdiğini söylemek biz veganların sorumluluğudur.”
Et yiyen hayvan severlerin bu duruma tepki gösterdiğini de belirten Başkara, “Ben sadece beslenmem için eti yiyorum. Danayı öldürmek ile tilkiyi öldürmek aynı şey değil” diyenlerin kendi açılarından haklı olduklarını söylerken şu noktanın altını çiziyor: “Ama dana açısından bakarsak pek de haklı değiller. Ancak insanları bu konuları bilmiyorlar, et endüstrisinin yaptıklarını bilmiyor diye de suçlayamayız. Biz zaten kimseyi suçlamıyoruz, sadece olanı açık ve seçik bir biçimde aktarıyoruz.”
‘90’lı yıllarda kürk karşıtları vegan değildi’
Kevser Başkara, kürk giymenin 90’lı yıllarda ayıplanmaya başladığını, buna karşı çıkanların ise veganlar olmadığını da hatırlatıyor. Günümüzde her şeyin farkında olan insanların sayısının artıp sosyal medyadan gerçekleri söylemesinin de bazı kişileri rahatsız ettiğini belirtiyor.
Et yiyen hayvan severlerin kızgın olmasını ise şöyle açıklıyor: “Bir zamanlar et yiyen bir hayvan sever ve 6 yıldır vegan olan biri olarak iki tarafı da anlayabiliyorum. İnsan, sokaktaki hayvanlar için uğraşırken birilerinin gelip dolabında da bilinci olan, canı acıyan, acıdan kaçan, mutlu olan bir hayvanın bedeninin parçaları olduğunu hatırlatınca kişiler kendini zan altında hissediyor. Belli ki bu kişiler beklediği takdiri görmek yerine bir yüzleştirmeye itildiğinden karşı tarafa kızgın da oluyorlar.”
‘Ben de veganlara kızıyordum’
“Ben de eskiden veganlara bana sadece birkaçının değil bütün hayvanların yaşam hakkını savunmam gerektiğini hatırlattıklarında kızıyordum, niye ben kötü müyüm vicdansız mıyım diyordum” diyen Başkara, hayvanların şiddet ve zulümle karşı karşıya olduğunun, avcılık, gıda, giyim, deneyler ve daha sayılamayacak kadar çok endüstride kullanıldığının altını çiziyor.
“Milyonlarca sığırdan oluşan sığır kentlerde, hiç doğal olmayan alanlarında sadece insanlar için orada tutulan, antibiyotikli, hormonlu hayvan etlerinin kime ne faydası var?” diye soran 'Vegan Diyetisyen', insanın 10 milyon canlı türünden sadece biri olduğunu fakat et ve hayvansalları yemek için dünyanın kullanılabilir tarım alanlarının yüzde 83’ünü kullandığını da sözlerine ekliyor.
‘İzlediğim belgeseller sonrası etten soğudum’
Hayvan haklarını savunmak için vegan/vejetaryen olmak mı gerektiği konusunu hayvansal gıdalar tüketmeyen G.Ç. ve hayvansal gıdalar tüketen ama hayvan haklarını korumak için çaba veren D.K. ile de konuştuk.
Yaklaşık 2 yıldır hayatına vegan olarak devam eden G.Ç, bu kararı nasıl aldığını, “Kırmızı eti zaten çok tüketmeyen biri olarak izlediğim birkaç belgeselden sonra etten giderek soğudum ve bir daha et yemeyeceğim dedikten sonra neredeyse 2 yıl geçti” sözleriyle anlatıyor.
Hayvan haklarını savunmak için ille de vegan olmak gerekmediğinin altını çizen G.Ç., “Kendini hayvan sever olarak gören veya evinde evcil hayvanlar besleyen bir kişinin et yemesi bence çelişki değildir. Evinde hayvan besleyen ve et yemeyen birisi; evcil hayvan besleyen ve et yiyen birinden daha hayvan severdir diyemeyiz. Bence hayvan severlikte kriter değildir” diyor.
‘Et yiyen ile yemeyen beraber hareket edebilir’
“Kürke tepki gösteren bir kişi ve vegan bir birey, kürk giyilmesine karşı birlikte hareket edebilir. İster et yiyor ister yemiyor olsun, bu hayvanların bir kürk için vahşice katledilmesine karşı ses çıkarmak için bir araya gelmelerine engel değil” diyen G.Ç., bazı vegan söylemleri de fazla sert bulduğunu ifade ediyor.
2 yıldır vegan beslenen G.Ç., bazı vegan söylemlerin et yiyen insanların sanki cinayet işliyormuş gibi hissetmelerine neden olduğunu ve bunun da büyük bir önyargıya neden olduğunun altını çiziyor.
“Üstelik birçok algı da veganlıktan uzaklaştırıyor olabilir. Örneğin çoğu kişinin ilk söylediği şey veganlığın/vejetaryenliğin Türkiye’de çok zor uygulanabilir olduğu çünkü çok pahalı olduğu oluyor. Her vegan birey kahvaltısında avokado yemek zorunda değil ya da akşam yemeklerini kinoa, yabani pirinç vs ile yapmak zorunda değil. Birçok protein deposu baklagilimiz var. Bu tamamen yanlış yansıtılan söylemler yüzünden gelen önyargılar” ifadelerine yer veriyor.
‘Et yemek istekten çok alışkanlık gibi’
Hayvansal gıdalar tüketen ve hayvan haklarını savunan D.K. ise “Et tükettiğim için hayvan haklarını savunmaya hakkım olmadığı söylemleri var. Hayvanları çok seviyorum ve onları korumak için elimden geleni yapıyorum” diyor.
Veganların “Hayvanlar etleri, sütleri için fabrikasyon hale getiriliyor” sözlerine hak verdiğini de belirten D.K., “Bu konuyu çok araştırıyorum, etten daha besleyici sebzeler, baklagiller olduğunu biliyorum. Öte yandan hayvanların sırf eti, sütü ya da yumurtası için özgürlüklerinin elinden alınması, seri üretime maruz kalması benim de canımı sıkıyor. Sanırım et tüketmek istekten çok bir alışkanlık haline geliyor” ifadelerine yer veriyor.
‘Hayvanları savunurken ayrımcılık yapmayalım’
“Ben kendi içimde bununla çok mücadele ediyorum, vicdanım beni bu noktada rahat bırakmıyor ve hayvansal gıdaları tüketmeyi bırakmak için şimdilik bir eylemde bulunamasam da bunu düşünüyor, araştırıyorum” diyen D.K. yine de kürk giyen insanlarla et yiyenlerin aynı kefede olmaması gerektiğini söylüyor.
D.K., “Ayrımcılığın her türlüsü ile mücadele ettiğimiz şu günlerde hayvan haklarında da aynı sorunu yaşamamalıyız. Artık çok eskilerde kalması gereken ama maalesef devam eden ‘kürk’ sorununu tüm hayvan severler olarak el ele çözmek önceliğimiz olmalı. Birlik olmak yerine birbirimizi yargılarsak bir sorun da biz yaratmış oluruz. Bu nedenle kürk giyenlerle et yiyenlerin asla aynı kefede olduğuna inanmıyorum” şeklinde konuşuyor.
NE KADAR HAYVAN KÜRKÜ İÇİN HANGİ ŞARTLARDA ÖLDÜRÜLÜYOR?
Her yıl milyonlarca hayvan, kürkü için vahşice öldürülmeye devam ediyor. Kürk kullanımının önüne geçmek ve kürk hayvancılığını engellemek için yapılan çalışmalar ise yetersiz kalmakta.
Veteriner Hekim Altuğ Özer, kürkleri uğruna bu hayvanları çok kötü koşullarda vahşice ve acı çektirerek katledildiğini belirtiyor. İnsanların sadece kendi ırkına değil tüm canlılara ve doğaya karşı sorumlulukları olduğunun altını çizen Özer, her yıl 90 milyondan fazla hayvanın kürkü için öldürüldüğünü söylüyor.
"Sadece tilki, vizon, vaşak, leopar, kaplan ve fok gibi yaban hayvanları değil, tavşan, astragan, kedi ve köpekler de kürkleri için öldürülüyor. Sadece kürkü için öldürülen kedi ve köpek sayısı yılda 3 milyon, karagül koyunu 5 milyon, vizon 45 milyon, tilki 3 milyon, fok sayısı 300 binden fazladır. Kürk hayvanları arasında, kaplan, vaşak, tilki, fok, rakun, vizon, çinçilla, sincap, astragan da vardır" diyen Özer bir kürk palto yapımı için 15-20 köpek, 20-30 evcil kedi, 6-10 fok, 10-30 tilki, 30 rakun, 60-400 sincap ya da 30-80 vizon öldürülmesi gerektiğini ifade ediyor.
Hayvanların türüne göre gaz ile boğma, yüksek doz zehir verme, vücuda elektrik verme, ucu sivri baltayla vurma, nefessiz bırakarak ya da akciğerlerine su doldurarak boğma gibi hepsi birbirinden daha acı verici yöntemlerle katledildiklerini belirten Özer, insanoğlunun bir an önce sorumluluklarını hatırlaması ve bu utancın ortadan kaldırılması gerektiğini vurguluyor.
'Canlı canlı derileri yüzülüyor'
Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu’ndan Şebnem Aslan ise kürk yapımını ve kullanımını tam anlamıyla bir vahşet olarak tanımlıyor. Aslan, yaban hayvanlarının yaşam haklarının ellerinden alınarak, canlı canlı yüzülmesinin, bu hayvanların feci şekilde kıvranarak can vermesinin hayvan hakkı ihlalinin ötesinde bir durum olduğunun altını çiziyor.
Kürkleri için hayvanların katledilmemesi adına dünya genelinde birçok sivil toplum kuruluşu mücadele ediyor. Gün geçtikçe daha çok ünlü modacı da tasarımlarında gerçek kürk kullanamadıklarını açıklıyor. Bu konuda dünya genelinde çok ciddi bir kamuoyu yaratıldı.
'Talebimiz kürk hayvanı yetiştiriciliğinin son bulması'
Şebnem Aslan, özellikle ünlü isimlerin kürk kullanması hakkında, “Kendilerine bizzat bu konu ayrıntılarıyla anlatılıp, görüntülere varana kadar iletildiği halde, bazı ünlülerin ısrarla örnek bir şey yapıyormuş gibi davranmalarına anlam veremiyoruz. Keşke kürk kullanımını sonlandırarak doğru olanı yapsalar ve kamuoyundan takdir alarak o şekilde gündeme gelseler” ifadelerini kullanıyor.
Artık tekstil sektörü o kadar ilerledi ki, gerçek kürk görüntüsünde hissinde olan çok başarılı suni kürkler üretiliyor. Aslan da özellikle toplum önünde örnek teşkil eden ünlülerin suni kürklerden kullanarak ve bunu vurgulayarak kamuoyuna doğru mesajlar vermesini istediklerini dile getiriyor ve ekliyor:
“Delegasyon olarak yeni çıkacak hayvan hakları yasasından taleplerimizden bir tanesi de tüm kürk hayvanı yetiştiriciliğinin Türkiye'de son bulması, yurtdışından kürk ithalatının da yasaklanmasıdır” diye konuşuyor.
GERÇEK KÜRK KULLANMAYAN MARKALAR
Hayvan hakları savunucuları ve aktivistlerin yıllardır yaptıkları protestolara kayıtsız kalmayan dünyaca ünlü birçok marka hayvanlara bu şekilde zulmedilmesine ‘dur' demek için tasarımlarında gerçek kürk kullanımını sona erdirdi. Bazıları ise zaten yıllardır çevreci bir duruş sergileyerek koleksiyonlarında asla kürke yer vermediler.
Calvin Klein: Yıllardır çizgisini bozmadı
1994 yılında kürke karşı olduğunu açıkladı ve yıllardır bu çizgisini asla bozmadı.
Stella McCartney: “Kürke ve deriye hayır!”
2001 yılında kurulan Stella McCartney, kürk konusunda en başından beri en duyarlı markalardan biri. Çevreci duruşu ile fark yaratan McCartney koleksiyonlarında gerçek kürke hiç bir zaman yer vermedi.
Ralph Lauren: 2007'de kürke son verdi
Ralph Lauren de 2007’den beri koleksiyonlarında kürk kullanmıyor.
Tommy Hilfiger: “Koleksiyonlarımızda gerçek kürke yer yok”
Kürk hayvancılığına en erken duyarlılık gösteren markalardan biri olan Tommy Hilfiger, 2007 yılında koleksiyonlarında gerçek kürk kullanmayı bırakan öncü markalardan.
Armani: “Gelişen teknolojiyle birlikte gerçek kürk kullanımına gerek yok”
2016 yılında yayınladıkları resmi bir bildiri ile gelişen teknolojiyle birlikte gerçek kürk kullanımına gerek kalmadığını belirterek koleksiyonlarında kürk kullanımına son verdiklerini açıkladı.
Burberry: “Çevreye olan sorumluluklarımızı yerine getireceğiz”
Burberry’nin Kreatif Direktörü Riccardo Tisci, 2018’de çıkardığı ilk koleksiyon ile beraber kürk kullanmayacağını açıkladı. Böylece çevreye olan sorumluluklarını yerine getireceğine söz verdi.
Michael Kors: “Kürke hayır”
2018 yılının sonlarına doğru 'Kürke Hayır!' diyerek tüm dünyaya koleksiyonlarında kürk kullanmayacağını duyurdu.
Versace: “Tasarım yapacağım diye hayvanları öldürmek istemiyorum”
Moda dünyasının devlerinden Versace'nin Kreatif Direktörü Donatella Versace 2018 yılında “Artık tasarım yapacağım diye hayvanları öldürmek istemiyorum” diyerek kürk kullanmayacağını kamuoyuna duyurdu.
Gucci: “Kürkün modern dünyada yeri yok!"
Gucci CEO'su Marco Bizzarri, 2017’nin sonlarında, bahar 2018 koleksiyonundan başlayarak hayvanlardan elde edilmiş kürkleri ürünlerinde, tanıtımlarında ve reklamlarında kullanmayacağını, “Kürkün modern dünyada yeri yok!" diyerek açıkladı.