Güncelleme Tarihi:
BACKSTAGE
PERDE ARKASI
Yön: Emmanuel Bercot
Oyn: Emmanuelle Seigner, Isild Le Besco, Noémie Lvovsky
Tür: Dram
Süre: 115 dk.
Hepimizin geçmişinde, çocukluk, gençlik yıllarında yapmışlığı vardır. Odamızın duvarlarına hayranı olduğumuz sanatçının, oyuncunun resimlerini asıp, hayallere dalmışızdır.
Hatırlıyorum (hatta posterleri bile hâlâ duruyor), benim de, ah bir tanışsam, gözgöze gelsem, elini tutsam, ona sevdiğimi söylesem dediğim, pek çok ünlü olmuştu.
Perde Arkası adlı filmin konusu bu nedenle çok ilgimi çekti. Eminim benzer yaşanmışlıklar nedeniyle çoğu izleyicinin de ilgisini çekecektir.
Ünlülere hayran olmakla onlara karşı hastalık derecesinde saplantılı bir sevgi beslemek arasında farklar var ama.
Perde Arkası, ele aldığı konu itibarıyla 1996 yılı yapımı Tony Scott filmi The Fan'i hatırlatıyor. O film de fanatikliğin sınırlarını araştıyordu. Robert De Niro'un canlandırdığı Gil Renard, hayranı olduğu beysbol oyuncusunun üzülmesine engel olabilmek için elinden geleni arkasına koymuyor, kendisine ve çevresine zarar vermekten çekinmiyordu.
Tarz olarak çok farklı olsalar da, The Fan de, Perde Arkası da temelde aynı konuyu, sınır tanımayan hayranlığı ve sonuçlarını işliyor.
YILDIZLAR EVİNİZDE
Açılışı, hem göze hem de kulağa hitap eden muhteşem bir konserle yapıyoruz.
Konser salonunu dolduran gençler, gözyaşları içinde izledikleri şarkıcının adını bütün güçleriyle haykırıyorlar: Lauren, Lauren...
Konseri izleyenlerden biri de 16 yaşındaki Lucie (Isild Le Besco).
Daha sonra Lucie'nin evine geçiyoruz. Uyanık bir televizyon yapımcısı, 'Yıldızlar Evinizde' adlı reality şov programı için Lauren'i (Emmanuelle Seigner) hayranlarından biriyle buluşturmaya karar vermiş ve annesinin çabaları sonucu piyango Lucie'ye vurmuş.
Lucie, büyük bir hayranlık beslediği Lauren'i karşısında görünce deliye dönüyor ve geçirdiği şokun ardından kendisini odasına kilitliyor.
Sonrası malum. Şaşkınlığını atıp, ayağına kadar gelen Lauren'le iki laf edemeyen Lucie haliyle bunalıma giriyor. Ve çareyi evden kaçıp, ünlü şarkıcının kaldığı otelin kapısına dayanmakta buluyor.
Lauren de kötü günler geçirmekte.
Sevgilisi tarafından terk edildiği için yeni albümünün kaydını bile geciktiriyor ve yalnızlığını onun için her şeyi yapmaya hazır olan Luice'yle paylaşmaya başlıyor.
Lucie, ağzı açık ayran budalası gibi Lauren'in etrafında dolanırken, onu mutlu etmek, sevgisini kazanabilmek için her şeyi, ama her şeyi yapıyor ardı ardına.
Kapısında onlarca hayranı olmasına rağmen aslında çok yalnız olan Lauren'e de böyle bir kızın varlığı ilaç gibi geliyor. Ama diğer yanda zaafından yararlanarak, onu kölesi gibi kullanmaktan da alamıyor kendini.
Perde Arkası sayesinde ünlülere hastalık derecesinde hayran olan gençlerin dünyasına bir yolculuk yaparken, sahne ışıkları altında, pırıltılı bir dünyaları varmış gibi görünen ünlülerin nasıl çıkmazların içinde olabildiklerini, kaprislerini, korumalarına, yardımcılarına neler çektirdiklerini de görme imkanı buluyoruz.
Fransa'nın en güzel kadın oyuncularından biri olan Emmanuelle Seigner, Lauren'in tüm açmazlarını, mutsuzluğunu perdeye yansıtıyor. Sahnedeki ışıltılı Lauren ve depresyondaki Lauren arasındaki farkı başarıyla ortaya koyuyor.
Ancak en büyük alkış, Lauren'in uydusu haline gelen Lucie rolündeki Isild Le Besco'ya. Fanatik hayran rolünde mükemmel bir performans sergiliyor. Özellikle Lauren'le tanıştığı sahnede kendisini izlemeye doyum olmuyor.
Güzel müzikler ve başarılı oyunculuklarla süslenmiş bu Fransız filmi, fanatikliğin varacağı boyutları, ünlülerin perde arkasındaki yaşamlarının her zaman o kadar da muhteşem olmayabileceğinii ve zaafları olan insanların acı hayatlarını gözler önüne sermesi açısından eğitici ve etkileyici.
Lucie beklenmedik şeyler yaptıkça, insan dumura uğruyor, hayranlık buralara kadar gider mi diyor.
Sizin de delicesine hayran olduğunuz birileri varsa, bu filmden sonra kendinize çeki düzen vermek isteyebilirsiniz.
Hatta duvarlardaki posterlere bakışınız bile değişebilir!
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
SUPERMAN RETURNS
SÜPERMEN DÖNÜYOR
Yön: Bryan Singer
Oyn: Brandon Routh, Kate Bosworth, Kevin Spacey
Tür: Aksiyon-Bilimkurgu-Fantastik
Süre: 154 dk.
19 yıl aradan sonra Süpermen
1987 yılında vizyona giren ve çok kötü eleştiriler alan dördüncü Süpermen filminden tam 19 yıl sonra çelik kahraman yeniden beyazperdede.
250 milyon dolarlık dev bütçeli filmin yönetmen koltuğunda ilk iki X-Men filminden hatırlayacağınız Bryan Singer var. Singer, elindeki tüm projeleri bir kenara itip, hayran olduğu süper kahraman için kamera arkasına geçmiş.
Süpermen beş yıl önce terk ettiği dünyaya geri geliyor ve büyük bir sürprizle karşılaşıyor.
Biricik aşkı Luis Lane'in bir çocuğu olmuş. Aynı evi paylaştığı nişanlısıyla evlenmek üzere olan Luis, Süpermen'i maziye gömmüş, hatta onun yokluğunda "Dünyanın Neden Süpermen'e İhtiyacı Yok" adlı makalesiyle Pulitzer Ödülü bile almış.
Diğer yanda ise Kevin Spacey'nin canlandırdığı, karikatürize edilmiş kötü adam, Lex Luthor var. Hain planlar yaparak dünyayı değiştirmek istiyor ve karşısında Süpermen'i buluyor.
Film vizyona girerken en fazla merak edilen soru Brandon Routh'un Süpermen rolüne gidip gitmeyeceğiydi. Bu konuda bir sorun yok gibi. Süpermen'in çizgi romandaki suretine benzemesiyle dikkat çeken Routh, hem perdeyi hem de bordo mavi kostümü layıkıyla dolduruyor.
Diğer oyuncular için olumlu konuşmak zor ama.
Luis Lane olarak izlediğimiz Kate Bosworth ve Süpermen Brandon Routh gerçek hayatta sevgili olmuşlar belki ama kamera önünde kimyaları hiç tutmamış.
Kevin Spacey de Lex Luthor rolünde hayal kırıklığı yaratıyor.
Filmde özel efektler ve görüntüler yerinde. Süpermen bu anlamda artık gerçekten uçuyor.
Ancak, senaryo Süpermen'i uçuracağına, aşağı çekiyor.
Uzun süresine rağmen, filmin izleyenlere heyecan veren sahnelerinin sayısı fazla değil.
BOY EATS GIRL
TATİLDE DEHŞET
Yön: Stephen Bradley
Oyn: Samantha Mumba, David Leon, Laurence Kinlan
Tür: Korku-Komedi
İntihar etti, zombi oldu
Nathan, Jessica'dan deli gibi hoşlanmaktadır. Aynı okulda olmalarına rağmen, aşkını bir türlü ifade edememektedir. Bir gün aşkını başka bir erkekle görünce, artık daha fazla yaşamak istemediğini anlar ve yaşamına son verir.
Nathan'ın annesi, oğlunun yokluğuna dayanamaz ve çeşitli doğaüstü yollar kullanarak oğlunu geri döndürür. Fakat oğlan dünyaya bir zombi olarak dönmüştür.
Tatilde Dehşet, korku ile komediyi aynı potada eriten filmlerden. Ancak ne yazık ki türün diğer örneklerinin arkasında kalıyor.