‘Haydi sıradaki heyeti alın’

Güncelleme Tarihi:

‘Haydi sıradaki heyeti alın’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 1999 00:00

Haberin Devamı

Demirel'e en sık tekrarlanan temenni:‘‘Sizi bir dönem daha Çankaya'da görmek istiyoruz.’’

Kimbilir ne büyük haz duyuyordu! Kapının tam önünde durmuştu. Yumruk yaptığı sol eli pantolon cebindeydi. Sağ elini ise konuklarının rahat öpebilmeleri için öne doğru uzatmıştı. Eli öpüldükçe başı biraz daha geriye kaykılıyor, yüz çizgileri yumuşuyor, gözleri kısılıyordu mutluluktan...

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bu halini görüp de ‘‘İşte Cumhurbaşkanının hayat kaynağı bu’’ dememek mümkün değil. Kabullerdeki bu tablonun her hafta onlarca kez tekrarlanmasının nedeni de bu olsa gerek...

Hem bu ziyaretler, sadece Demirel'i mi mutlu ediyor? Tabii ki hayır! Çankaya Köşkü konuklarının tümü aynı havada. Yüzlerinde gülücükler, seslerinde heyecan. Özel bir gün yaşadıkları her hallerinden belli oluyor.

Onun içindir ki, görüşmelerin açılış cümleleri hep birbirine benziyor:

- Sayın Cumhurbaşkanımız, bunca işinizin arasında vakit ayırıp bizi kabul ettiğiniz için şükranlarımızı sunarız.

Cumhurbaşkanı ise bazı görüşmeleri basına kapalı yaptığını hatırlatıyor ve yanıt olarak çoğu kez aynı kalıbı kullanıyor:

- Sizi basının huzurunda alıyorum çünkü yaptığınız hizmet fevkalade değerlidir...

5 Haziran'daki kabuller de bu cümlelerle başladı. Günün ilk heyeti olan Egeli çiftçiler, ‘Kırmızı salon’daki uzun masanın etrafına sıralanmışlardı. Sıkıntıları anlattılar. Demirel, bir yandan dinliyor, bir yandan da önündeki dosyaları okuyordu. Bir ara başını kaldırdı:

- Buyrun buyrun çayınızı için...

Mahçup konuklar, o ana kadar çay bardaklarına dokunamamışlardı. 16 çiftçinin eli aynı anda bardaklara uzandı. Şıkır şıkır karıştırdılar, çaylarından birer yudum aldılar. Çoğunun serçe parmağı havadaydı!

ELİMİZDEN TUTAN YOK

Aslında bu kibarlık gösterisine gerek yoktu. Demirel, onları gayet iyi tanıyordu; ‘‘Ben köylüyüm. Köylü olmaktan gurur duyuyorum.’’

Bu sözleri duyan Egeliler, şöyle bir yayıldılar sandalyelere. Daha bir şevkle dinlediler. Demirel, nabza göre konuşmaya devam etti. Sözünü, bir şekilde Adnan Menderes'e getirdi; ‘Rahmetli Adnan Bey ile bir gün...’

Egeliler, heyecanlanmışlardı. ‘‘Siz de gelin demeseniz bizim elimizden tutan yok’’ dediler. Ziyaretçilerin ruh halini yansıtan anahtar cümle buydu. Demirel ile görüşmek, onlar için devlete ulaşmak demekti!

O gün gelen tüm heyetler, aynı mutluluğa eriştiler. Çünkü Cumhurbaşkanı, her heyeti, damardan yakalıyordu! ‘‘Çökelek böreğinden, Tokat kebabından nasibimizi aldık’’ dedi; Tokat Basın Birliği yöneticileri kıvanç duydu! ‘‘Bakın ben Türk giyim sanayinin ürünlerini giyiyorum’’ deyip ceketinin markasını gösterdi; giyim sanayicilerinin göğüsleri kabardı!

Heyetler birbirini takip etti ama Cumhurbaşkanı en ufak bir yorgunluk, bıkkınlık belirtisi göstermeden konuklarını sevindirmeye devam etti:

- Türkiye'de ilk sekreter kullanan bürokrat benim. Amerika'ya gittiğimde gördüğüm düzeni aynen burada kurmuştum.

Sekreterler Dayanışma Derneği yöneticileri, gülüştüler. Demek, Cumhurbaşkanı, ‘‘Türkiye'de sekreter devrimini yapan kişi’’ idi. Bundan güç alıp bir istekte bulundular:

- Efendim üye sayımızı artırmak istiyoruz. Acaba Cumhurbaşkan-lığı'ndaki sekreterler derneğimize üye olabilir mi?

Cumhurbaşkanı, isteklerinin tümüne olumlu karşılık verdi ama bu konuyu geçiştirmeyi yeğledi. Yine de sekreterler, mutlu ayrıldılar. Şükranlarının karşılığı olarak bir çiçek buketi bıraktılar...

Sonraki günlerde gördüğüm heyetlerin isteklerinin yanında, sekreterlerin istekleri çok masumdu. Heyetler, ülkenin dört bir yanından sorun getiriyordu. Demirel, sonuna kadar dinliyor, bununla da kalmayıp soruyordu:

- Başka konuşmak isteyen var mı? Konuşamadan döndük demeyin sonra...

Kimisi belediye ile su parası borcunun silinmesini ya da makarna fabrikasına teminat mektubu bulunmasını istiyordu. Kimileri ise finans sektörüne, tarıma, turizme, giyim sanayine destekten söz ediyordu. Tepkisini duyurmaya gelen de vardı; nezaket ziyaretine gelen de.

Açılışlar da, birçok görüşmede gündeme geliyordu. Hangi kentte hangi tarihte ne açılışı yaptığını, tesisin kapasitesini çok iyi hatırlıyordu. Bununla da kalmıyor, o açılışa katılanların isimleri, hangi ağacın altında oturdukları gibi ayrıntıları da hatırlayarak konuklarını hayran bırakıyordu.

İsim hafızası da müthişti! Denizlili işadamı A.Kadir Uslu'ya da ismiyle hitabetti. Muhabbetle kucaklarken sordu:

- Sen ayakta mısın Kadir?

- Postu deldirmedik Sayın Cumhurbaşkanım.

Anlaşılan, Uslu'nun iflas ettiği ve eski sevgilisi Harika Avcı ile mahkemelik olduğu haberlerini dikkatle izlemişti! Bu ilgi, Uslu'yu mest etti tabii. Görüşme sonunda fotoğraf çektirirken hala gözleri parlıyordu...

Fotoğraf, tüm görüşmelerin kaçınılmaz unsuruydu. Cumhurbaşkanı, foto muhabirlerini ve kameramanları hiç unutmuyordu. Konuklar, kask, buz hokeyi sopası gibi ilginç hediyeler çıkarınca hemen sesleniyordu:

- Çocuklar işte size lazım olan bu...

Haberciler koşuşturunca armağanı eline alıyor ya da kaskı başına geçirip flaşların, deklanşörlerin susmasını bekliyordu. Fotoğraflık malzeme hiç de az değildi. ‘‘Elimiz boş gelmedik’’ diyen ziyaretçi, bir paket çıkarıyordu! Hediyeler açılıyor, heyetin niteliğine göre farklı hediyeler çıkıyordu! Çambalı, zeytin, üzüm, incir, bakır işi, yazma, çilek, kiraz, kebap, Cumhuriyet treninin maketi, Kızılay'dan iki tablo, gümüş tepsi, plaket...

Demirel de konuklara kalem, saat, kitap ya da rozet dağıtarak karşılık veriyordu bu hediyelere. Gelen yiyecekleri de dağıtıyordu. Ya ‘‘Çocuklar’’ diye seslendiği gazetecilere, ya koruma polislerine ya da öbür görevlilere.

CAMIFARKEDEMEDİLER

Ama 11 Haziran'da Ispartalılar gelince durum değişti. Onların getirdiği tandır kebabı ve Uluborlu kirazını kendine ayırdı, kimseye dağıtmadı.

Hemşehrileri de farklı konumlarının farkındaydılar. Isparta'dan gelen muhtarlar, farklı bir temenniyle söze girdiler:

- Sayın Cumhurbaşkanımız en büyük temennimiz sizi Cumhurbaşkanlığı makamında bir dönem daha görmek.''

Cumhurbaşkanı, keyifle dinlemekle yetindi. Sol elini hafif hafif masaya vurup tempo tuttu. Sol kolunun üzerinde tuttuğu sağ elinin işaret parmağı da bu sessiz orkestraya eşlik ediyordu.

Bereket, Ispartalı muhtar Osman Kıntay, az önce DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'i ziyaret ettiklerini söyleyip de Cumhurbaşkanının havasını bozmadı! Kıntay, hemen sıralamaya başladı. ‘‘Birrr her muhtara bir bilgisayar, İkiii Isparta'ya demiryolu hattı...’’ Tam dokuz istek saydı.

Demirel tüm istekleri tek tek değerlendirdi. ‘Baba’’nın cümleleri hep, ‘yaparım’, ‘açarım’ fiilleriyle noktalandı. Sonra ‘‘Hadi gelin fotoğrafınız çıksın’’ diyerek ayağa kalktı. Ancak ‘Mavi salon’u dolduran kalabalığın objektiflere sığması mümkün değildi. Kapıda el öptürme faslını bitirdikten sonra dışarı yöneldi. Binanın merdivenleri, fotoğraf için en uygun yerdi.

Demirel önde, Ispartalılar arkasında yürürken bir ses duyuldu. ‘‘Donk..’’ Doktor ve yaver telaşlandı, ‘‘Cumhurbaşkanına birşey mi oldu?’’ Sonra anlaşıldı! Geride kalanlardan biri, kapının yanında, tümü cam olan pencereyi farketmemiş, oradan çıkmaya çalışmıştı! Dalgınlara karşı önlem olarak camın önüne konulan koca saksıdaki çam fidanını da farketmemişti! Kendini görüşmeye bu denli kaptıran ilk konuk değildi!

Ispartalılar, yakalarında Cumhurbaşkanlığı rozeti ile uzaklaşırken, Demirel, salona döndü. İçerde, o günün sekizinci heyeti bekliyordu. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve muhtarları. Ispartalılar'dan etkilenmişlerdi belki de. Bir muhtar söz aldı:

- Sayın Cumhurbaşkanım isteğimiz bir dönem daha bize hizmet vermeniz...

Demirel, gülümsemekle yetindi. Döndü, ‘‘Sıradaki heyet’’ dedi...

Kitap açılır mı kardeşim ?

Cumhurbaşkanı, konuklarına yatıştırıcı konuşmalar yapıp, umut dağıtmaya çalışıyordu. İyimser gözlüğünü hiç çıkarmıyordu. Tüm istekleri, sorunları önceden biliyor gibiydi. Sadece bir keresinde konuğunun isteğini anlayamadı:

- Sayın Cumhurbaşkanım sizi ‘Türkiye dünyanın neresinde’ kitabımızın açılışına bekliyoruz.

‘‘O nasıl olacak?’’ diye sordu Demirel. ‘‘Kitap basına tanıtılacak’’ yanıtını alınca güldü; ‘‘Kitabın açılışını ben daha duymadım. Kimse de duymamıştır. Kitabın basına tanıtımı desene...’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!