Güncelleme Tarihi:
Sinan güldü: “Yahu, gazeteciye güvenilir mi!”
Vallahi şahsen ben (Serdar olarak) güvenmem; onun için gazetecileri sevmem, bir araya gelmem, aynı ortamda bulunmam.
Güvenilmemesi gerektiği de gün gibi ortada, adama bir eleştiride bulunursun, ‘Yazma sakın’ dersin, anında yazar namıssız...
Te bu bunlar böyle olurlar!
*
Neyse, sohbet konusu az dedikodu üstü siyasetti. Kim seçimlerde ne oy alır, Meclis’e kaç parti girer ve, her aklı başında Türk vatandaşının endişesi:
- Yahu kime oy vereceğiz?
(Türkçe söylendiği gibi yazılır, derler. Konuşulduğu gibi yazılır, derler. Yalancılar! Buyrun bakalım, siz konuşurken ‘ve-re-ce-ğiz’ mi dersiniz yoksa taşralıysanız ‘vereceez’ İstanbOlluysanız ‘vericiiz’ mi dersiniz? Konuşurken ‘a-ğa-bey’ mi dersiniz, ‘abi’ yahut ‘ağbi’ mi? ‘Ya-pa-ca-ğım’ mı dersiniz, ‘yapacaam’ yahut ‘yapıciim’ mi? Türk dilbilgisinin ve yazılımının daha birinci kuralı uygulanmıyor / uygulanası değil... Biz bu durumda ne yapacağız, yazdığımız gibi mi ko-nu-şa-ca-ğız yoksa konuştuğumuz gibi mi yazıciiz? Çünkü ne demiş Mevlana? Ya yazdığın gibi konuş, ya konuştuğun gibi yaz. Ama konuştuğumuz gibi yazarsak, bu sefer de Trakyalının yazdığıyla Kürdün yahut Karadenizlinin yazdığı birbirini tutmayacak?)
Aklı başında insanlar CHP’ye oy vermemek için çare arıyor hanidir. Adını koyamıyorlar ama benim ‘kambura yatmak’ dediğim ‘bir şey yapmaya gerek yok; nasılsa AKP’den, MHP’den, Ağar’dan korkanlar sonunda eşek gibi bize oy verecekler’ tavrı herkesin ağırına gidiyor. (Bu arada ‘CHP iktidar olmak istemiyor ki, tek dertleri Meclis’e tekrar girmek ve anamuhalefet pozisyonunu muhafaza etmek’ diyenlere de çok gülüyorum. Sanki CHP’nin seçim kazanıp da iktidar olması gibi bir ihtimal var da, CHP bunu elinin tersiyle itiyor...)
Herkes kendine oy verecek bir ‘küçük parti’ peşinde.
Ben TKP’ye yani TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ’ne oy vermeyi düşünüyorum. Kendi içinde en tutarlı parti bir defa, prensip sahibi. En az 100 senedir kelimesini değiştirmeden aynı şeyi söylemek, aynı ütopyaya inanmak kolay mı! Dünya değişir, bir Emin Abi değişmez, bir de TKP...
İşe yer altı kaynaklarını kamulaştırarak başlayalım. (Bismillah demiyorum, öyle komünist olmaz. Devletleştirmek de demiyorum, aslında söz konusu olan devletleştirmedir ama komünizmin de kendine göre takiyeleri vardır...)
Mesela doğalgaz. (Daha dün fatura ödedim, kuyruk acım var. Ama böyle demeyeceğiz elbet ‘ezilen geniş halk kitleleri’ filan gibi uygun bir tanım buluruz yeri gelince.)
Dünya doğalgaz üretimi 2.770 milyar metreküp civarında.
1. Rusya 600 milyar m3 (% 21,6)
2. ABD 526 (% 19)
3. Kanada 186 (% 6,7)
4. İngiltere 88 (% 3,2)
5. Cezayir 88 (% 3,2)
6. İran 87 (% 3,2)
7. Norveç 85 (% 3,1)
8. Endonezya 76 (% 2,8)
9. Suudi Arabistan 70 (% 2,5)
10. Hollanda 63 (% 2,3)
‘Kullanılabilir rezervler’ ise daha da gayri-adil (güzel bir sıfat olmadı, ‘sömürgeci’ filan...)
Dünyadaki bilinen doğalgaz rezervlerinin dağılımı (ilk 10) :
1. Rusya 47,82 trilyon m3 (% 26,6)
2. İran 26,74 (% 14,9)
3. Katar 25,78 (% 14,3)
4. Suudi Arabistan 6,9 (% 3,8)
5. Birleşik Arap Emir. 6,0 (% 3,4)
6. ABD 5,4 (% 3)
7. Nijerya 5,2 (% 2,9)
8. Cezayir 4,5 (% 2,9)
9. Venezuela 4,3 (% 2,4)
10. Irak 3,1 (% 1,8)
Dünya yer altı kaynakları sömürgeci kapitalist emperyalist komprador felanlara ait olamayacağı gibi, faşist ulus-devletlere de ait olamaz. Dünyanın yer altı zenginlikleri başta ezilen halklar ve proleterya sınıfı olmak üzere herkesin malıdır. Kuyuların, madenlerin ürünü, mülkiyete göre değil, kullanıcının ihtiyacına göre üleştirilmelidir. (Dağıtım denir mi lan, üleştirme diyeceksin!)
Rusya’da dönek oligarkların, Kuzey Amerika’da küreselci tröstlerin, Ortadoğu’da ezilen halklarının doğal kaynaklarını zimmetine geçirmiş olan Amerikan sermayesinin ve onun oppresyon aracı faşist CİYA’nın (Mossad’a da karşı mıydık, onu da unuttum. Tabii çok zaman geçti aradan...) kuklası sözde kralların ve prenslerin elinden alınıp....
(Ay daha şimdiden yoruldum. Tabii terminoloji sorunsalı yaşadığımdan biraz da. Merak etmeyin Parti’ye girdikten kısa bir süre sonra, 40-50 tane kalıp cümle ezberler, onları her duruma ve yere sokuşturur yırtarım.)
Bir haber ‘5 petrol devi 1 saatte 13,7 milyon dolar kâr etti’ diyordu. Exxon-Mobil, Shell, BP, Chevron-Texaco ve Conoco-Philips’in 2006 net kârı zaten... 120 milyar dolarcıktı...
Özetle diyeceğim şudur ki...
Bir avuç şeyimin prensi, birkaç milyon Arap, Allah’ın inayeti (Stalin’in inayetiyle desem uymaz ki) ve tesadüf eseri kıçının altından petrol ve doğalgaz çıktı diye mescide çevrilmiş Rolls Royce’lara binecek, Waldorf Astoria’da som altından kurnada taharat yapacak; bu arada Filistin’de, Afrika’da, Afganistan’da çocuklar açlıktan ölecek...
Yer altı kaynaklar ve yer üstü zenginlikler 7 MİLYAR DÜNYALI’ya aittir. Kahrolsun özel mülkiyet – kahrolsun devlet kapitalizmi!
Bir süpranasyonal oluşum dünyanın yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koymalı ve ezilen halkların çıkarları doğrultusunda yönetmelidir.
Heeeeyt, ısınmaya başladım vallahi. Dur ulan bi’de L'Internationale attırayım tam olsun!
Haydi bakalım yumruklar havaya, sağ elleri görelim, sağ elleri:
See la lüüüütö finaaalö
Grupon-nuuuu e dömeee(n)
Lenteeeeernasyonaaaalö
Söraaa lö janr ümeeee(n)
See la lüüüütö finaaalö...