Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2003 00:00
YetiÅŸkinler tarafından da büyük zevkle okunan çocuk kitabı Harry Potter serisinin yazarı J.K. Rowling'in hayatı da bir nevi sihirli deÄŸnek masalı. Rowling, silik geçmiÅŸ çocukluk döneminden, doÄŸal yeteneÄŸiyle kaleme aldığı ‘‘Harry Potter süpürgesi’’ne binerek, uça ese uzaklaÅŸtı. O ÅŸimdi, dünyanın her yerinden sayısız fanatik hayranı bulunan, Büyük Britanya Kraliçesi'ninkine rahmet okutan bir servete sahip olan, saygın bir şöhret!J.K. Rowling'in hayatını bir Türk kliÅŸesine uyarlamamız gerekse, şöyle söyleyebilirdik: ‘‘Hayatını yazsa, Harry Potter olur...’’ Oldu da nitekim...31 Temmuz 1966'da Ä°ngiltere'de doÄŸan yazarın, hayatını 180 derece deÄŸiÅŸtiren eserinde, büyücülük melekelerinin farkında olmayan, Hogwarts Büyücülük Okulu'ndan gelen davetiye üzerine sıkıcı hayatından uçar-adım uzaklaÅŸan bir çocuÄŸun hikáyesini anlatması tesadüf deÄŸil. Zira bu, çok içeriden bildiÄŸi bir his, aÅŸinası olduÄŸu bir hayal...Rowling de aynen böyle yaptı: Belli bir yaÅŸa kadar hayli çilekeÅŸ geçen hayatına, jet uçaklarını kıskandıracak bir irtifa kazandırdı; genellikle pop yıldızlarına nasip olan türden bir şöhret, Ä°ngiliz Sunday Times'ın ünlü ‘‘rich list/zenginler listesi’’nde iki yıldır Büyük Britanya Kraliçe'sine fark atmasını saÄŸlayan, olaÄŸanüstü bir servet kazandı. Ãœstelik, doÄŸal yeteneÄŸiyle, hayatta yapmaktan haz duyduÄŸu yegáne iÅŸi icra ederek: Yazarak...SÄ°LÄ°K BÄ°R ÇOCUKTUJ.K. Rowling'in, ÅŸiÅŸe dibi gözlüklü, içine kapanık, çilli mi çilli, her türlü sportif aktivitede baÅŸarısız ve silik bir tip olarak geçirdiÄŸi çocukluk günleri, kendisinden iki yaÅŸ küçük kızkardeÅŸi Di ile birlikte Wye Nehri kıyısındaki kırlıkta keÅŸif gezintilerine çıkıp, bol bol hayal kurmakla geçmiÅŸ denilebilir. Kaleme aldığı ilk hikáye, altı yaşındayken, Di için yazdığı ‘‘TavÅŸan’’ isimli bir öykü. Ä°ki kardeÅŸin o sıralardaki en büyük arzusu canlı bir tavÅŸan sahibi olmak olduÄŸu için, kardeÅŸinin bir tavÅŸan deliÄŸine düşmesine, oradaki tavÅŸan ailesinin onu çileklerle ağırlamasına dair, umutlu ve esprili bir hikáye... Rowling ailesinin, çocukların doÄŸduÄŸu Yate'den Winterbourne'a taşınması, sınıfındaki çocukları, kendince zeká kapasitesinin hak ettiÄŸi yere oturtan öğretmeni Bayan Morgan'dan fena hálde korkan ve yeni okulundan nefret eden J.K. için bir kábus olmuÅŸ. J.K.'in öğretmen kürsüsünün en sağına ve zekánın en gerisine düşen sıranın en dışarlıklı yerinde oturduÄŸunu belirtmeye ayrıca gerek var mı? Okuldaki ikinci yılında sırası, en iyi arkadaşının yeriyle deÄŸiÅŸtirilen Rowling, nispeten akıllı bir noktaya terfi etmiÅŸ ama bu kez de arkadaÅŸlarının öfke ve kıskançlığının hedefi olmuÅŸ.POTTER ÇOCUKLUK ARKADAÅžIRowling, Potter'ı ta o günlerden tanıyor. Potter, semtindeki pek de kalabalık olmayan arkadaÅŸ grubundan, biri kız, biri erkek iki kardeÅŸin soyadı. Ömrünün büyük bir bölümü, ismiyle ilgili yapılan acımasız ÅŸakaları kaldırmakla geçmiÅŸ olan Rowling, (Rowling, Ä°ngilizce'de ‘‘yuvarlanan’’ anlamına gelen Rolling kelimesi ile kafiyeli olduÄŸundan, epey tombul bir çocuk olarak, az acı çekmemiÅŸ yani!) bu iki kardeÅŸin soyadına fena hálde gıpta edermiÅŸ.Ä°lkokuldan sonra Wyedean Okulu'na devam eden Rowling'in teneffüslerde, kendisi gibi popüler olmayan çocuklardan oluÅŸan arkadaÅŸlarına öyküler anlatması adetten bir durummuÅŸ: Tahmin edileceÄŸi üzre, kahraman rollerini kendisinin ve arkadaÅŸlarının üstlendiÄŸi, gerçek hayatta yapmaya cesaret edemedikleri pek çok ÅŸeyi dilde becermelerine olanak tanıyan muzip öyküler... Yaşı ilerledikçe hafiften sesi soluÄŸu çıkmaya baÅŸlayan J.K. Rowling, bu dönemde gözlükleri atıp kontakt lensler kullanmaya baÅŸlamış ki, yazara göre bunun en iÅŸlevsel faydası, suratına yumruk yemeye dair geliÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu paranoyasının önünü alması olmuÅŸ.SEKRETER OLACAK SON KİŞİErgenlik çağında kendini eni konu yazmaya veren Rowling, bu dönemde yazdığı ÅŸeyleri kimselerle paylaÅŸmamış. Anne-babasının tavsiye, hatta baskısıyla Exeter Ãœniversitesi'nin Fransızca bölümüne girmesini ise, büyük bir hata addediyor: ‘‘Onlar, yabancı lisanın, iyi bir sekreterin kariyerinde elzem olduÄŸu fikrinden yola çıkıyorlardı. Oysa, bir türlü organize olmayı beceremeyen bendeniz, bu dünyada sekreterlik yapabilecek son kiÅŸiyim.’’ Rowling, uzun toplantılarda, yani not tutması gereken zamanlarda, elindeki káğıtlara kendi hikáyelerini çiziktirmeye daldığı için, háliyle sekreterlik hayatı da epey kısa sürmüş. O dönemin yegáne avantajının, kendisine hikáyelerini kimseler bakmazken tape edebilme imkánı tanıması olduÄŸunu söylüyor bugün.TRENDE AKLINA GELDÄ°Seketerlik hayatı bitince, Ä°ngilizce öğretmeni olarak yurt dışına, Portekiz'e giden J.K. Rowling, eÄŸitimci olmayı, mesai saatlerinin kendisine edebi çalışmalarına imkán tanıması açısından seçmiÅŸ. Yazdığı ve çok kötü bulduÄŸu için kimselere göstermeden gömdüğü ilk iki romanın ardından -ki yetiÅŸkinlere hitap eden eserler- günümüzde çaÄŸdaÅŸ bir efsane olarak tarihe geçmiÅŸ bulunan Harry Potter'ı yazmaya karar verdiÄŸi o uzun tren yolculuÄŸu gelmiÅŸ. Hikáye tüm dünyanın málûmu; Manchester'dan Londra'ya uzun bir tren yolculuÄŸu sırasında Rowling'in zihnine, Harry Potter karakteri düşmüş. Fikrini hemen uygulamaya sokan yazarın, daha o günden yedi kitaplık bir seri olarak planladığı roman dizisini kaleme alması tam beÅŸ yıl sürmüş: ‘‘Basit bir temaydı esasında. Ä°yiyle kötünün mücadelesi. Bana bazen çocukları mı yetiÅŸkinleri mi düşünerek yazdığımı soruyorlar. Hiçbiri... Ben sadece kendim için yazıyorum. Kitaplarda yer alan da tamamen bana hitap eden bir espri anlayışı. Seriye yetiÅŸkinlerin de ilgi göstermesini belki de en iyi bu açıklar.’’Rowling'in bugün dokuz yaşında olan kızının doÄŸmasına vesile olan evliliÄŸinden bahsettiÄŸini duymak neredeyse imkánsız. Sanırsınız ki çocuk silindir ÅŸapkadan çıkmış ya da nasıl demeli, periler getirmiÅŸ. Fakat, Harry Potter'ı yazdığı kafelerde, masasının yanına yerleÅŸtirdiÄŸi pusette uyuta uyuta büyüttüğü kızının hayatının en deÄŸerli varlığı olduÄŸunu sık sık ifade ediyor.Charles Dickens'dan beri J.K. Rowling gibi, kitapçıların önünde bir gün önceden ucu bucağı gelmeyen kuyrukların oluÅŸmasını saÄŸlayan bir yazar gelmiÅŸ deÄŸil. Rowling, promosyon gereÄŸi olarak okuma günlerine katıldığında, ortaya enteresan bir tablo çıkıyor. Zira normalde yayınevi kafelerinde, okul ya da kitapçılarda 30-40 dinleyici karşısında düzenlenen bu faaliyet, söz konusu yazar o olunca, 16 bin kiÅŸinin doldurduÄŸu stadyumlara taşınan, dev ekrandan yansıtılan, devasa bir organizasyona dönüşüyor.ŞÖHRET BIKKINIRowling, bütün bu serüven boyunca en mutlu olduÄŸu anın kitabının basılacağını öğrendiÄŸi an olduÄŸunu, ÅŸimdiye dek mazhar olduÄŸu en ÅŸahane komplimanın da Edinburgh'daki bir imza gününde yanına yanaÅŸan küçük bir kızdan geldiÄŸini söylüyor. ‘‘Bana; 'Burası neden bu kadar kalabalık?' diye terslendi,’’ diye anlatıyor o günü; ‘‘Kızgındı, çünkü Harry Potter'ın onun kitabı, sadece onun kitabı olduÄŸunu iddia ediyordu. Ben de en sevdiÄŸim kitaplar hakkında tam da böyle hissederim.’’Edinburgh sokaklarında hálá rahat rahat dolaÅŸabildiÄŸi için kendisini mutlu ve ÅŸanslı addediyor fenomen yazar: ‘‘Buranın insanları ya gerçekten 'serin' tabiatlı ÅŸahsiyetler ya da beni gerçekten fark etmiyorlar. Ne olursa olsun, yazılarını kafelerde yazmaktan hoÅŸlanan biri olarak, bu imkánı kaybetmek istemem.’’ Ancak, bu acayip şöhretten hafif tertip sıkıldığını belirtmeden de geçemiyor: ‘‘İlk iki sene, başıma gelenleri idrak etmeye çalışmakla geçti. Epey zorlandım. Åžimdilerdeyse, bütün bu patırtının günün birinde biteceÄŸi düşüncesiyle avunmaya çalışıyorum.’’Bu arada, J.K. Rowling'in bugün gerçekten de kocaman, tombul, siyah bir tavÅŸanı var. Ne zaman kucağına almaya kalksa, elini tırmıklıyormuÅŸ. Hayattan öykü çıkarmak konusunda üstün yetenekli bir ağır işçi olduÄŸu hálde, her zamanki nüktedan üslubuyla şöyle diyor naçizane: ‘‘Galiba bazı ÅŸeylerin insanın hayalinde yaÅŸaması, her ÅŸeye raÄŸmen daha saÄŸlıklı!’’Â
button